T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Resul TOSUN

Tertibin arkasında ne var?

Her gelişmeyi rejim meselesine dönüştürüp kabuğunu bir türlü kıramayan ve hala geçen asrın ilk çeyreğindeki mantıkla siyaset yapan bir sol genel başkan olarak sayın Baykal gerçekten eşi ve benzeri bulunmaz biridir. AK Partinin en önemli avantajlarından birisidir.

Toplumun gerçeklerinden ve değerlerinden büyük oranda kopuk, kendisini modası geçmiş alıcısı bulunmayan statükocu söylemlere kaptırmış partisini de aynı çizgiye sokmuş bu itibarla da partisini sürekli küçülten bir sosyal demokrat tarifi yapmak gerekirse sayın Baykal bu tarife birebir uyan kişilik sergilemektedir.

Takip ettiği bu politikayla CHP'yi sürekli küçülttüğü ve iktidardan her geçen gün biraz daha uzaklaştırdığı için kabul etmek gerekir ki, memlekete çok büyük bir hizmet vermektedir. Sağolsun. Genel başkanlığı uzun sürsün.

Geçen sene mecliste yapılan bir ankette CHP'yi tanımlarken aşırı muhafazakar parti şıkkını işaret etmiştim de gören bazı arkadaşlar şaşırmıştı. Evet ben CHP'yi solcu bir parti olarak değil statükocu ve tutucu bir parti olarak görüyorum.

Sağın solun, sosyal demokrasinin liberalizmin ne olduğunu azıcık bilen herkes CHP'yi asla solcu bir parti olarak tanımlayamaz.

Alman Sosyal Demokrat Partisi AP üyesi Ozan Ceyhan bile CHP hakkında, "CHP'nin AB'de bir imaj sorunu var. Avrupa'daki sosyal demokrat partiler nezdinde CHP AKP ile kıyaslandığında daha sağda, tutucu ve statükocu görülüyor. Örneğin Yunanistan'da PASOK'ta yapılan reformlar CHP'de yapılamamıştır. CHP sol parti kimliğine sahip olamadı."(Milliyet, 29.12.2003) diyor.

Baykal iddianame krizinde tutucu yüzünü bir kez daha gösterdi ve TSK'ya karşı darbe yapılıyor teziyle ortaya çıktı, sivil darbeyi engellediği söylemiyle de kendini tatmin etme yolunu seçti. Bu durumu Dr. Murat Yılmaz, Zaman'da yayınlanan dünkü yazısında şöyle teşhis etti:

"Daha önce de birçok kere siyasi kriz çıkaran Baykal, artık devlet için de hiç hesapta olmayan krizler çıkaracak şüpheli bir siyasi şahsiyet hüviyetindedir. Baykal'ın "Olay CHP'nin seçimlerde başarılı olup olmayacağını aşmış, rejim meselesi haline gelmiştir" sözü tersine inkılap etmiş; hâdise, rejim meselesi olmaktan bir Baykal ve CHP meselesi haline gelmiştir. Bu durumun kamuoyundaki ve CHP içindeki yansımaları önümüzdeki günlerde görülecektir."

Savcının resmi talebi üzerine yine aynı resmiyet içinde belge gönderen Şemdinli Komisyonu Başkanını ve üyesi Cavit Torun'u gülünesi biçimde kurduğu komplo teorisine yerleştiren Baykal'a ve aynı mantığı güderek, "Köstebek AKP'li", "Belgeyi başkan sızdırdı" şeklinde haber yapanlara meclis başkanı "Hukuka aykırılık yoktur." diyerek cevap verdi. Ama hala tertipten bahsediliyor. Evet ortada bir tertip olduğu anlaşılıyor ve maalesef CHP de bu tertibin içinde görünüyor.

Tabii görülmesi gereken ve hemen herkesin gördüğü ve anladığı bir diğer gerçek şu ki, savcılar benzer iddianameleri ilk kez hazırlamıyorlar. Nice tarihe geçecek garip iddianameler geldi geçti bu ülkeden. Başbakan hakkında okuduğu şiirden dolayı mahkemeye verilen iddianame hakkında ağızlarını bile açmayanlar, bugün Şemdinli iddianamesini eleştirmekte ve bağımsız yargıya ne denli saygılı olduklarını çok güzel göstermektedirler.

Kamuoyunda koparılan yaygaranın görünmeyen tarafına parmak basan Murat Yılmaz'ın şu tespitleriyle yazıya nokta koyalım. Diyorki Yılmaz:

"Van savcısının iddianamesinde Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın adının geçmesine feveran eden ve savcı hakkında sürek avı düzenleyen, Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş gibi isimleri savcı aleyhinde konuşturanlar, şimdiye kadar bir çok insana Büyükanıt'ınkinden daha çok zarar veren tuhaf iddianameler birer kampanyayla yayınlanırken neredeydiler? Andıçlar istikametinde bu kampanyanın ajanı olanlar, her zaman güçlünün yanında saf tutmaktan ne zaman vazgeçecekler?Adaletten ve yargı bağımsızlığından bahsedenler, tek başına bir savcıya karşı açılan bu kampanya karşısında ne diyecekler? Yarın öbür gün bu tür hadiseler karşısında savcıları yıldırmak dışında bir amaca hizmet etmeyecek bu kampanyaların hükmünün bittiğini kısa sürede göreceğiz. Çünkü bu tür baskılar karşısında Demokritos'tan beri "Sağlam, korkusuz bir hüküm vermek adalet için onurdur." diyen hukuk adamları vardır. Elbette savcı da eleştiriden azade değildir, tıpkı Kara Kuvvetleri Komutanının olmadığı gibi... Lakin ortada eleştiri sınırlarını aşan bir kampanya görülüyor.

Bu kampanyanın asıl amacı, Büyükanıt'ı korumaktan ziyade Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılması düşünülen değişiklere karşı özgürlükleri savunan kamuoyunu ve hükümeti geri adım atmaya ve değişiklikleri kabul eder bir noktaya geriletmektir. Bu gürültü içinde asıl dikkat edilmesi gereken husus budur. Milli güvenlik devleti değil, hukuk devleti ve adalet olmazsa sadece demokrasi değil, devlet de kaybedecektir."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi