Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
HALE KAPLAN ÖZ
Çeyrek yüzyıllık bir arayışın kitabı Buz ve Fire. Sizin ilk şiirinizi yazdığınız günden bu güne kadar uzayan süreç içerisinde şiir anlayışı da değişti. Bunun sizin şiirinize etkisi nasıl oldu? Son 25 yıla baktığımda, Türkiye'de şiir anlayışı bağlamında köklü değişimler yaşandığını sanmıyorum. Bilâkis, II. Yeni hamlesinin doğurduğu gücün günümüze kadar yansıyan şiir algısında, estetik sferde, kimi değişmezlerin yerini daha da sağlamlaştırdığını izliyorum. Süreç içerisinde, anlayış değişimine yol açmayı hedefleyen bir takım 'manifesto' ve 'tür' arayışları olmadı değil elbette. Ancak bütün bunlar - "Yenibütün"den Ahmet Güntan'ın bu ay bir dergideki çıkışına kadar, "neo-epik" zırvası da dahil- poetik anlamda Türk şiiri'ne yeni bir kulvar, yeni bir hareket alanı açmaktan uzak deneyimlerdi. Şiir pratiğinde karşılığını bulmamış çapsız, derinliksiz kimi heves ve girişimlerdi. Sizin şiiri değerlendirme anlamında bir değişim geçirdiğinizi söylemek mümkün mü peki? Estetik kategoriler dahilinde, 'şiire şiir olarak bakmak'tan yanayım. Dün de böyleydi, bugün de.. Öte yandan, zaman içinde, insanın 'seçicilik' kıstaslarında bir seyrekleşme ve 'estetik beğeni' kadranında bir daralma, 'zor beğenme' yönünde bir değişim görülebiliyor. "Şiir, dilin şaire oyunudur" giriş cümlesiyle başlıyorsunuz kitaba. Bunu biraz açalım isterseniz... O deyişi, benim bir aforizmam sayın! Şiir, soylu bir uğraş olmak yanında, aynı zamanda, Schiller'in 'çocuk-oyun' benzetmesinde dile getirdiği gibi, "Amacı kendisi olan bir oyun"dur da.. Dil, bu 'oyun'un hem sahibi ve sağlayıcısı, hem konumlandırıcısı, hem de yönlendiricisidir. Şair, ancak 'dil'inin kendisine sağladığı imkân ve alanlar dahilinde söz söyleyebilir. Kimi zaman bu olgunun dışına taşmak istese de, hiçbir zaman bunu başaramaz. Dil, şaire, neyi-nereye-ne kadar izin verirse, şiir o kadardır. Şair, günün birinde, bunun, 'dil'in bir oyunu olduğunun farkına varır. Şiirinizin anlaşılma çabası gerektirdiğini düşünürsek bu oyunda, okuyucunun yeri nedir? Bu oyunda okuyucuya yer yoktur! Yalnızca, dil-şiir-şair ekseninde zemin bulan poetik bir meseledir bu. Şiirimin anlaşılması/anlaşılmaması hususu açıkçası beni fazla ilgilendirmiyor. Yakın çevrem dışında, okuyucularımın kimlerden oluştuğunu bilmiyorum. Merak da etmiyorum doğrusu. Benim derdim şiirime okuyucu sağlamak da değil ayrıca. Şair, showmann değildir! Şairin sayılarla, niceliksel büyüklüklerle işi yoktur, olmamalıdır.. Eğer bir şiir zor anlaşılıyorsa, okuyucuya düşen görev, azimle o şiirin dünyasına nüfûz etmeyi becerebilmektir. Belli dönemlerde şiirin, belli bir derdi vardı ve bunu söylemek için yazılırdı. Bugün yazılan şiirinin derdi nedir sizce?
Esasen, dünden bugüne, gerek poetik anlamda gerekse estetik açıdan şiirin 'kendi' derdi hiç değişmedi: Şiir olmak! 'Şiir olmak' amacı, hedefi ve kaygusu dahilinde, siz neyi, nasıl ve hangi dert için yazarsanız yazın... Yeter ki masanın başına 'şiir yazmak' için oturmuş olun.. Ama eğer masanın başına, örneğin ideolojik bir diskur çekmek veya bir ahlâk dersi vermek ve dünya görüşünüzü seslendirmek ya da politik bir misyonu îfâ için geçerseniz, meselenin rengi hemen değişir. Bundan, şiiri bir amaca hizmet için 'kullandığınız' sonucu çıkar. Şiir, kendisi dışında hiçbir şeye 'alet' olmaya gelmez. Şiir 'kıskançtır'; şairler bunu bilir! Şairler de kıskançtır elbette; şiir dünyalarını, ideoloji bezirgânlığı yaparak kirletmek istemezler... Şiir dergileri kamplaşmıyor benzeşiyor "Belli başlı edebiyat dergileri arasında estetik beğeni düzeyi itibariyle 'kamplaşma'dan ziyade bir 'benzeşme' olduğu izlenimine sahibim. Gerçi dergiler arasında eskisi gibi olmamakla birlikte yine de belli bir ölçüde "ideolojik kamplaşma"dan söz edilebilir belki ama, günümüzde şiirin/edebiyatın nabzını elinde tutan ve dolayısıyla kendine özgü bir 'fark'la yeni kulvarlar oluşturan dergi kümelenmelerinden, dolayısıyla da bu anlamda bir 'kamplaşma'dan söz açamayız gibi geliyor bana." Kurtuluş metafizik olanla bağ kurmakta
"Hayatın ve insanın aşkın anlamını kavramada, metafizik yönelişlerin önemli algı zenginlikleri sağlayacağını düşünüyorum. Şairin algı ve sezgi dünyası, ancak fizikötesi duyumlara açık olduğunda bir şiir derinliği elde edebilir. "Büyük şiir"in kapıları başka türlü açılmaz.. Metafiziği yaşamdan uzak tutma gayretleridir ki, günümüz insanının hayatını tamamiyle materyalize kılmış ve "homo-economicus", bir tür olarak inanılmaz bir vahşiliği yaygınlaştırmıştır dünya üzerinde. İnsanın, dünyanın, hayatın, şairin ve şiirin 'kurtuluş'u sadece ve sadece "Metafizikolan"la yeniden bağ kurmasıyla mümkündür.."
|
|
|