AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İktidarın üç mesele ile imtihanı (4)

Bu iktidarın önünde bir imtihan sorusu, bir vazgeçilemez beklenti olarak duran ikinci husus genel olarak (İmam Hatip Liseleri dışındaki) din eğitim ve öğretimidir.

TC Anayasası'nın 24. madde, dördüncü fıkrası, zorunlu olan "din kültürü ve ahlak öğretimi" dersinden ayrı olan din eğitim ve öğretimini şöyle düzenlemiştir: "Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır."

Bu fıkrada iki eğitim ve öğretim birbirinden ayrıldığına göre bunlar arasında önemli farkların bulunduğu anlaşılmaktadır; yine anlaşılmaktadır ki, birinin diğerine irca edilmesi doğru değildir, birincisi (din kültürü ve ahlak öğretimi) yalnızca belli bir dinin öğretilmesi ve bu dine ait eğitimin yapılması mahiyetinde olmadığı için laikliğe aykırı olduğu da iddia edilemez. İkincisine (bunun dışındaki din eğitim ve öğretimine) gelince, bu isteğe bağlıdır. Niçin? Çünkü belli bir dinin öğretilmesini ve bununla yetinmeyip dinin inanç, ibadet, değerler... eğitiminin de verilmesini ihtiva etmektedir.

Anayasanın düzenlediği bu iki din eğitim ve öğretiminden birincisi -ki, bunda eğitim yoktur- iyi kötü okullarda verilmektedir. İkincisi ise veliler ısrarla istedikleri halde ortada bırakılmış ve önemli kısıtlamalara tabi tutulmuştur.

Ortada bırakılmıştır; çünkü bu öğretim ve eğitimi kimlerin vereceği, nerede vereceği, müfredatını, süresini, amacını kimlerin belirleyeceği belli değildir.

Önemli kısıtlamalara tabi tutulmuştur; çünkü bu eğitim ve öğretimin yalnızca Kur'an okuma ve temel din bilgileri alma kısmı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın devamlı ve yaz kurslarına bırakılmış, ancak buralarda da önce öğrencilerin yaşları sınırlanmış (12 yaşına girmeden kurslara devam etmeleri yasaklanmış), bunun yanında öğretim ve eğitimin kemmiyet ve keyfiyeti de kuşa çevirilmiştir.

Anayasanın lafzına bakılırsa veliler istedikleri takdirde devlet, belli bir dinin eğitim ve öğretiminin yapılmasına izin verecektir. Veliler sivil örgütlenmeler yaparak okullar ve kurslar açabilecek, buralarda istedikleri eğitim ve öğretimi verdirebileceklerdir. Anayasaya göre tek sınırlama "devletin denetim ve gözetimidir". Açılacak okullar ve kurslar bu denetim ve gözetime açık olunca da ortada hiçbir hukuki engelin kalmaması gerekir.

İleri sürülebilecek bir engel de tevhîd-i tedrîsat kanunudur. Daha önce yazdığım bir seri yazıda bu kanunun delindiğini, Milli Eğitim Bakanlığı dışındaki bazı bakanlık ve birimlerin de okul açtıklarını, ayrıca bu kanunun değiştirilmesinin de mümkün olduğunu ifade etmiştim. Bir ülkede din eğitim ve öğretimi hakkı kısıtlandığı sürece orada "din özgürlüğü" eksik demektir. Ya devlet okullarında, özel manadaki din eğitim ve öğretimine de -isteğe bağlı olarak- imkan verecek, yer verecek, sınıf ve öğretmen tahsis edecek... ya Diyanet'in okul açmasına izin verilecek yahut da sivil kesimin din eğitimi için okul açmasının yolu açılacak ve devlet bunları gözetleyip denetleyecektir.

Türkiye'de bunların hiçbiri yapılmıyor, fuzuli (durumdan vazife çıkaran) müfettişler, 12 yaşından önce çocuklara Kur'an öğretiliyor diye ihbarlarda bulunuyorlar, vatandaş çocuklarına, eğitim ilkelerine göre zamanı geldiğinde din eğitim ve öğretimi verememenin sıkıntısını yaşıyor ve iktidar da hala bu konularda dişe dokunur bir şey yapmıyor.

Bu serinin son yazısı da başörtüsü ile ilgili olacak.


11 Eylül 2005
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED