T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y E M E K | 3 ARALIK 2005 CUMARTESİ | ||
|
Eskiden olduğu gibi belki bugün sobanın etrafında toplanıp kestanenin o muhteşem lezzetine ulaşamıyoruz, ama o lezzeti tadmanın yolları da var
Eskiden soba ile ısındığımız günlerde sobalarımızın üzerinde muhakkak ki çay, su gibi bir şeyler olur idi. Ancak en iyisi sobanın etrafında toplanıp muhteşem lezzetiyle kestane kebap yemekti. Şimdilerde nerede pişerse pişsin ne yazık ki kestanenin o muhteşem tadını bulamıyorum. Evinde soba olanlar kıymetini bilsinler. Bir gün sobaları olmayınca bir daha bu lezzeti çok ararlar. Neyse ki hala sokak başlarında küçük arabalarıyla kestanecilerimiz var da bu lezzeti tadabiliyoruz. BURSA VE KESTANE Romalıların Castanea Vesca" diye adlandırdığı bu meyve eski çağlardan günümüze "Şölen Meyvesi" olarak da bilinmektedir. Anadolu'da da insanlarımızın kış gecelerinde evini şenlendiren, neşelendiren bir besindir, aynı zamanda. Çocukluğumuzda bilmecelerimizde yer ederken, gençliğimizde "Dağlarda kestane, gölgesi basmış üstüne, kızlar saçını koyvermiş, ince belin üstüne" diyerek türkülerimize buyur etmişiz kestaneyi. Her kentin kendine özgü değerleri vardır. Bursa'nın da diğer lezzetlerinin yanında şüphesiz kestanesi de unutulmamalıdır. Bu ilimiz, Sarıaşlama, Osmanoğlu gibi on iki değişik çeşidiyle adeta kestane ziyafeti sunar, bizlere. Öyle ki "Bursa'nın kestanesi, okka çeker beş tanesi" diye halk arasında yaygın şekilde kullanılan bir deyim de vardır. Şimdilerde ise günden güne azalan Bursa Kestaneleri yerini dışarıdan getirilen kuzu kestanelerine bırakmıştır. Hâlbuki Bursa'nın kestaneleri bir zamanlar vakıf malı idi. Rivayet odur ki; Padişah bir cami yaptırır. Ahaliden aksakallı ihtiyarın biri de gelir cami önüne bir ağaç diker. Padişah gayet memnun, şahsın bulunup getirilmesini ister ve der: "Değneğini havaya at, yere düşene kadar benden ne dilersen dile!" İhtiyar değneğini atar atmaz, "Bursa kestaneleri vakıf olsun" diye bağırır. Şimdilerde ağaçlar kuruyup yok olsa da Bursa kestaneleri bir zamanlar vakıf malı idi. KESTANE PİŞİRMENİN PÜF NOKTASI Nedense birçok insan sokaklardaki arabalarda satılan kestanenin lezzetini ve pişirmesini merak eder. Nedir bunun püf noktası? Kestane pişirirken dikkat edilmesi gereken nokta; pişirirken boydan boya bir veya birkaç çizik atmanız, ısının çok fazla harlı ateşte değil de orta ateşte ayarlanmasıdır. Diğer taraftan bazıları pişirmeden önce sıcak suda bir müddet bekletirken bazıları da piştikten sonra kararmaması için hiçbir şekilde su ile temas ettirtmemeye dikkat eder. Bu nedenle önemli olan; pişirme tarzından ziyade kestanenin içinin de rahat pişmesi için derin ve geniş çizikler atmaktır. Kestane şekeri: Kestanelerin dış kabuklarını bir bıçak yardımıyla soyduktan sonra su dolu tencereye alıp ince kabukları yumuşayıncaya kadar kısık ateşte bekletin. Daha sonra ince kabuklarını soyun. Tozşekeri başka bir tencereye alıp üzerine su ilave edin. Orta ateşte şeker eriyinceye kadar kaynatıp kestaneleri ilave edin. Kısık ateşte yaklaşık 2 saat pişirin. Tencereyi ateşten alıp 1 gün kadar bekletin. Tencereyi kısık ateşe alıp 10 dakika kadar tutun ve üzerine vanilya serpin. Kestaneleri şerbetin içinden alıp küçük kâğıt kalıplara yerleştirebilirsiniz. Üzerine Hindistan cevizi serpebilirsiniz. Malzemeler:
500 gr iri kestane
KESTANE BİLMECELERİ
"Dışı kazan karası, içi yoğurt mayası." (Kestane)
KESTANE YEMEKLERİ Havuç, patates, kerevizli sebze yemeklerinde hem de hindi eti veya kuzu eti ile yapacağımız et yemeklerinde kestane kullanabiliriz. Et ve sebze yemeklerinde kullanırken haşlayıp yemeğin pişmesine on-on beş dakika kala kestaneleri ilave etmeniz gerekmektedir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |