T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
K Ü L T Ü R - S A N A T | 1 ARALIK 2005 PERŞEMBE | ||
|
Bu lugat Türkçe'nin yedi asırlık direnişi
Samiha Ayverdi, Nihad Sami Banarlı, F. Nafiz Çamlıbel gibi edebiyatçıların 34 yıl önce başlattığı "Türkiye'nin en kapsamlı lugatı" çalışması nihayet bitti ve yayınlandı.
Türk dili ve kültürü ne badireler atlattı... Evvela Uzakdoğu etkisine direndi, sonra Arap ve Fars kültürünün baskısı altında kaldı. Sonraki dönemlerde Güneş Dil teorisyenlerinin eziyetlerine ve Rus komünizminin eziyetlerine direndi Türkçe. Günümüzde ise Batı dillerinin kıskacında. İşte Türk dilini içinde bulunduğu bu çıkmazlardan kurtarmak amacıyla 1972 yılında Kubbealtı Vakfı tarafından bir dil akademisi kuruldu. Bu akademideki Samiha Ayverdi, Nihad Sami Banarlı, Faruk K. Timurtaş, F. Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon'un da içinde bulunduğu 11 kişi Türkiye'nin en kapsamlı lugatını hazırlamayı amaç edindi. Bu anlamda uzun bir yol katettikten sonra dağılan akademinin bayrağını İlhan Ayverdi devraldı. Sonra Marmara Üniversitesi de bu sözlük çalışmasına iştirak etti. 34 yıl emek verilen "Kubbealtı Lugatı / Misalli Büyük Türkçe Sözlük" nihayet Kubbealtı Neşriyat tarafından yayınlandı. 13.yy'dan 20. yy.'la kadar Türkçe eserler taranarak hazırlanan, toplamı 7045 sayfa ve 3 cilt olan sözlükte, 61 bin kelime ve 35 bin deyim yer alıyor. Biz de bu sözlüğün yayınlanması vesilesiyle sözlük kurulunda yer alan akademisyen Fahrünnisa Bilecik ile sözlük ve Türkçe üzerine konuştuk. TAHRİBAT ÇOK BÜYÜK Dilin bir millet için çok değerli olduğunu vurgulayan Bilecik, Dil Akademisi'nin ana hedefinin dile yapılan kötü ve kasıtlı müdahalelere karşı koymak olduğunu belirtiyor. Ülkemizde üniversiteler arasında bu anlamda bir birliğin sağlanamadığını, bir üniversitenin dilde benimsediğini diğer üniversitelerin reddettiğini ifade ediyor. Bilecik, TDK'nın bu anlamdaki çalışmalarının başarılı fakat dildeki tahribata çare olacak yeterliliğe sahip olmadığı tespitini de paylaşıyor bizlerle. "Bugün insanımız 100-200 kelime ile konuşmaya çalışıyorsa bunun sebebi dildeki tahribatlardır, dış mihraklar da bu tahribatı körükledi" diyen Bilecik, sözlerine şöyle devam ediyor: "Dildeki tahribat kasıtlı yapılmıyor ise bu daha kötüdür. Eğer şuurlu olarak birşey yapıyorsanız en azından biliyorsunuz demektir. Ama bilmeden yerleşmiş bir kültüre zarar veriyorsanız bu çok daha tehlikelidir. Bazı dizilerde, televizyon programlarında şirinlik için sarfedilen yanlış kelimeler bunlara örnek.Özellikle şarkı sözlerinde yer alan 'Kırcan mı belimi?' gibi ifadeler korkunç. Yanlış kelimeleri özellikle şiirlerinde, romanlarında kullanan yazarlar da var. İsim vermek istemiyorum, herkes biliyor zaten. Bakın bugün Türki Cumhuriyetlerin hepsi ayrı bir alfabe kullanır. Bunun yapılma amacı da Türkleri birleştiren ana unsur olan dilin bağlayıcılığını ortadan kaldırmaktır." 'OHA FALAN OLDUM' YOK "Sözlüğümüze yaygın olarak kullanılan yanlış kelimeleri de sözlüğümüze aldık. Ama yanlarına yanlış olduğunu belirten ifadeler de koyduk" diyen Bilecik, "kal geldi, oha falan oldum" gibi güncel ifadeleri 50 sene daha kullanılması halinde sözlüğe alacaklarını söylüyor. "Araştırmalarımız gösterdi ki gündelik konuşma dilimizde argo kelimeler ve küfür çok fazla" diyen genç dilbilimci bunun sosyolojik temelini şöyle açımlıyor: "İnsanımızda ahlaki çöküntü ve yozlaşma görülüyor. Buna paralel olarak da cümlelerinde küfür ve argo çok fazla kullanıyorlar. Yenileri üretiliyor. Benim kullandığım argo kelimeler var. Yerine göre ve en edeplilerinden..." Ekşi Sözlük ve türevleri zararlı mı? Bilecik internet meraklıları tarafından yoğun talep gören Ekşi Sözlük ve türevleri hakkında ise şunları söylüyor: "Bu sözlükler bunlar şu anda yapılan şeyleri belgeliyorlar. Bu yönden saygı dyuyorum. Ama bunların ürettikleri kültürün yerleşmesini benimsemiyorum. Bu sözlüklerde Türkçe'nin yapısına uygun olmayan kelimeler resmileştiriliyor ve kullanımına özendiriliyor. Ben de araştırmak için bu sözlükleri okuyorum, ama kullanmıyorum. Her çalışmanın bir dayanağı olması gerekir. Her eline kalem alan ben sözlük yazarı olacağım derse ve sadece belli bir yerden topladığı bilgilerle bunu oluşturacak olursa ortaya doğru birşey çıkmaz, aksine zararı olur."
Derin Devlet Kafkasya'da ortaya çıkıyor Türkiye'deki derin devletin varlığı ile uluslararası küresel sermayenin Ankara üzerindeki hesaplarını bütün açıklığıyla gözler önüne seren 'Kafkas Ruleti', ortaya attığı iddialarla siyasî ve askerî çevrelerde ciddi tartışmalara yol açacağa benziyor. Ekonomik krizin perde arkası, Kemal Derviş'in Türkiye'ye getirilişi, İsmail Cem'in Yeni Parti'si, Necip Hablemitoğlu suikasti, 3 Kasım seçimleri ve daha bir çok olayın aynı 'gizli el' tarafından planlandığını ve aynı projenin birer parçası olduğunu anlatan yazar Selman Kayabaşı, Irak'ta sıcak çatışmalar devam ederken, gerçek güç mücadelesinin Hazar Bölgesi ve Kafkasya'da yaşandığını belirtiyor. Kayabaşı, Mossad-CIA cephesi ile Rus istihbaratı arasındaki sivil operasyonlara, Türk derin devletinin çalışmalarını da ekliyor.
Yeni bir ülkenin ilk yıllarında gençlik Moris Farhi, İthaki Yayınları'ndan çıkan kitabı "Genç Türk"de Cumhuriyet'in ilk yıllarından alıp, yakın geçmişe kadar getirdiği on üç gencin hikayesini konu alıyor. Bu gençler, bir yandan doğan yeni bir ülkeyi; diğer yandan da çocuk, ergen ve genç olmanın fırtınalı hallerini okura anlatıyor. Lafa bakılma dönemi Eğitimci-yazar Şaban Kızıldağ, Erguvan Yayınevi tarafından 6. baskısı yapılan 'Aynası İştir Kişinin Lafa Bakılır' kitabında; günümüzde, lafın, sözün, duruşun da en az yapılan iş kadar önemli olduğunu çarpıcı örneklerle okura hatırlatıyor. Onbir ana başlıkta toplanan kitapta yazar, insan davranışlarını inceleyerek, özellikle gençler için önemli değerlendirmeler yapıyor. Uslubu ise esprili ve akıcı. Milli ve bireysel varoluş Çağdaş Türk Edebiyatı'nın güçlü kalemlerinden Afet Ilgaz'ın köşe yazıları 'Statükocu Dana' isimli kitapta toplandı. İz Yayıncılık tarafından neşredilen kitap, çarpık modernleşme ve tüketim toplumunun ürettiği statükoyu karşısına alıyor. Milli ve bireysel varoluşu sorgularken, köklerimizi oluşturan yerli kültür değerlerini de yüceltiyor. Popüler kültürün dramı Andrew O'hagan'ın 'Şarkıcı Kızın Dramı' isimli romanı Agora Kitaplığı'ndan çıktı. Modern gösteri dünyasının popüler politikalarını eleştiren eserin konusu şöyle: Göçmen ailesinin serüveni ve sırları uzun bir göge gibi arkasında duran Maria, yeteneği sayesinde uluslararası bir şöhret kazanır. Ancak, Maria'yı bir anda yıldız olan herkes gibi sarsıcı ve gelgitli bir gelecek beklemektedir... AB'de neler olup bitiyor Gazeteci Osman Uluagay, Timaş Yayınları'ndan çıkan 'Tepki Cephesi' başlıklı kitabında, üye olmak için çaba gösterdiğimiz AB'de olup bitenlere dikkat çekiyor. Çin ve Hindistan gibi uyuyan devleri uyandıran küreselleşme sürecinin AB'yi çözümsüzlük içinde kıvrandırdığı tespitinden hareketle Türkiye-AB ilişkilerini masaya yatırıyor. Ünlülerin ruhu oyuncu Yediden yetmişe herkesin tanıdığı ülkemizin renkli simaları ile psikiyatrlık yapan Mustafa Güvenli'nin yaptığı röportajlar 'Ünlülerle Bir Saat' adı ile yayınlandı. Mehmet Ali Erbil, Devrim Saltoğlu, Haluk Bilginer bu kitaba röportaj veren ünlülerin içinde yer alıyor. Popüler Yayıncılık'tan çıkan kitabın yazarı çoğu oyuncu olan ünlülerin röportaj esnasında da oynadıklarını söylüyor. İki kadın ve mavi İki kadın... birbiriyle şaşırtıcı benzerlikler gösteren iki yaşam ve gün yüzüne çıkmak isteyen tüyler ürpertici bir aile sırrı.. Tracy Chevalier'in yüzlerce yıl arayla yaşamış iki kadının, 16. yüzyıl ve günümüz Fransa'sının taşra hayatına dair ince betimlemeleriyle süsleyip birleştirdiği öyküleri 'Kutsal Mavi' ismi ile Bilge Kültür Sanat Yayınları tarafından okura sunuldu. Ali'nin 'rençper baba'sı
Kaknüs Yayınları, Azerbaycan'ın Yaşar Kemal'i olarak bilinen usta yazar Ali Yıldırımoğlu'nun 'Benim Rençper Babam' isimli romanını yayınladı. Romanda, Azerbaycan'ın günümüzde Ermeni işgali altında bulunan Güneydoğu bölgesindeki Kubatlı'nın Alikuluuşağı köyünde Sovyet rejimi altında yaşayan küçük Ali'nin hayatının merkezinde yer alan "baba"sına dair gözlemleri aktarılıyor. Edgü'den Avara Kasnak
Minimaist ve sürrealist akımın ülkemizdeki temsilcilerinden Ferit Edgü'nün 'Avara Kasnak' isimli kitabı Sel Yayıncılık'tan çıktı. Edgü kitaptaki metinleri için şöyle söylüyor: Metinleri son kez okuduğumda 'Bu düşünceyi yaşam buldu' diyen Nietzsche gibi, bu metinleri de, neresinden bakarsanız bakın saçma sapan yaşamın kendisi doğurdu diyesim geldi."
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |