T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
O K U R S Ö Z C Ü S Ü | 28 KASIM 2005 PAZARTESİ | ||
|
Sinema sayfamız şimdi daha etkili ve işlevsel. Sayfaya olumlu ve olumsuz tepkiler de, işlevselliği oranında arttı. Özellikle The İmam yazısı yeni bir tartışma başlattı. Görelim okurlarımız neler söylemiş. Ali Murat Güven’in sinema sayfaları, filmler hakkında anlaşılır şeyler söylediği için, ilgiyle izleniyor. Anlaşılır şeyler söylüyor ama, söylediği şeyler, muhatapları tarafından farklı algılanabiliyor. The İmam filmine ilgi göstermeyen İmam-Hatip camiasına sitem ettiği yazı da, farklı algılanan değerlendirmelerden biriydi. Bazıları, bir filmi izlemedi diye bütün bir camianın suçlandığını düşünüyor, sitemin ‘maksadını aştığını’ savunuyordu. Bazıları, konusu ne olursa olsun, kimi desteklerse desteklesin, hiç kimse beğenmediği bir filmi izlemek zorunda değil diyordu. Hatta, Ali Murat Güven’in sitemlerinin ardından, filmi gruplar halinde izlemeye karar verenler bile vardı. Ali Murat Güven, filme ilgi gösterilmediği için, ‘İmam-Hatip’ camiasına bir sitemde bulunduğunu, ‘kaybettiniz’ sözünün sinema alanıyla sınırlı olduğunu belirtiyor ve yanlış anlamaya sebep olmuşsam o benim hatamdır diyor. (Ali Murat Güven’in, Kızıldeniz kıyısında bulunan bozulmamış Firavun cesedi hakkındaki haberine de, The İmam yazısı gibi, olumlu ve olumsuz okuyucu tepkileri geldi. Bir okurumuz, “Yalan yere mucize icad edenler yüzünden ben de çok yanıldım” diyor, teşekkür ediyordu. Bir başka okurumuz, “Ali Murat Güven Bey’in mumya ile ilgili yazısındaki rencide edici ifadeden dolayı bir okur olarak incindiğini” söylüyordu.) The İmam filmini değerlendiren yazı, gazete içinde konuşuldu, tartışıldı. Bu tartışmalarda da yaklaşımlar, tıpkı okuyucu tepkileri gibi farklı farklıydı. Ben, okur mektuplarından Güven’in The İmam filmi ile ilgili yazısına gelen farklı tepkileri buraya alıyorum. Şiddet, cinsellik sömürüsü tasnifleriniz harika
‘Güven’in eleştirilerini önemsiyorum’
İzleyiciyi değil filmi eleştirin
Keyifle takip ediyorum
Hakkari Valisi terfi mi etti? Sabri Demir, Hakkari Valisi’nin görevden alındığına dair haberimizin ‘taraflı’ olduğunu belirtiyor. Güneydoğu’dan Tokat’a yapılan tayinin ‘terfi’ sayılması gerektiğini yazıyor. Bu yaklaşım, bir çok açıdan doğru. Hakkari, yöneticiler için zor bir görev yeri. Sorunları Tokat’a nazaran çok fazla. Vali Bey de bu okurumuzla aynı kanaati paylaşıyor. Ancak, valinin Hakkari’deki görevinden alındığı da doğru. Haber, bu atamanın Şemdinli’deki olaylarla irtibatını düşündürmeyi amaçlamış. Haberde, ‘saklı’ bir unsur yok. Her türlü değerlendirmeye açık.
Yeni Şafak’ın İstanbul baskısı ne zaman düzelir?
Bütün gazeteler, hazırlanma sürecinde hemen hemen aynı teknolojiyi kullanıyor. Peki, başka gazetelerde düzgün çıkan resimler, rahat okunan yazılar, Yeni Şafak’ta niye birbirine karışıyor?
Hemen belirteyim, bu sorun, İstanbul dışındaki baskılarımızda büyük ölçüde çözüldü. Diğer baskı merkezlerimizde, mükemmel değilse bile, ‘mahçup etmeyecek’ sonuçlar alabiliyoruz. En son, Ankara baskılarımızın düzelmesi için yeni bir düzenleme yapıldı ve şimdi, Ankara’da ‘eli yüzü düzgün’ bir baskı elde edebiliyoruz. (Okur mektuplarına dikkat ederseniz, kötü baskı şikayetleri hep İstanbul çevresinden geliyor) Ama İstanbul merkezinde ve İstanbul taşrasında, istediğimiz kalitenin çok gerisindeyiz. Her gün, İstanbul ve çevresindeki okuyucularımızdan, “Yazıları okuyamıyoruz, resimler kötü çıkıyor, baskınız kötü, mizanpajınız bozuk, düzeltin şunu” diye telefonlar, mektuplar alıyoruz. Ben, sebeplerin birçoğunu bildiğim halde, bu sorunu, matbaadaki ustamız Yaşar Kuru’dan başlayarak sordum, soruşturdum. Yaşar Usta, sorumu sorar sormaz, “Abi, okuyucuya de ki, makinamız çok eski” diye cevap verdi. İdari Koordinatörümüz Abdulhalik Çimen de, “Evet, usta doğru söylüyor” diye teyid etti. Teknik Müdürümüz Saim Güney’in diyecek sözü çok ama, bütün sözleri sonunda, 40’ına merdiven dayamış Ghoss marka matbaa makinamızın yetersizliğine bağlanıyor. Bazen, Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Karaalioğlu, nasıl olduğunu görmemiz için, taşra baskılarının örneklerini İstanbul’a getirtiyor. Ve, Yeni Şafak, İstanbul dışında iyi basılıyor diye teselli buluyoruz. Peki ne olacak? Marmara bölgesindeki okuyucularımız hep bu eski makinayla basılmış gazeteleri mi okuyacak? Hayır. İstanbul’daki matbaamızın yenilenmesi için -tabir caizse- düğmeye basıldı. Biraz zaman alabilir. Ama sonuçlanacak. DİYORLAR Kİ Gazetenizi hergün düzenli olarak okuyorum. Köşe yazarları, haberleriniz iyi olmakla beraber aynı kaliteyi gazetede yer alan fotoğraflarda ne yazık ki göremiyoruz. Bazen yazıları okumakta da güçlük çekiyoruz. İçerikteki kaliteyi gazetenin baskısında da görebilirsek çok sevineceğim.
Yenişafak abonesiyiz sürekli gazatemizin bir kısmını okuyamıyoruz. Resimlerinden anlamıyoruz. (Renkli sayfalarda) Bize ulaşan gazetenin halini görmezlermi ki?
Yeni Şafak gazetesini ilk çıktığı günlerden bu yana beğenerek takip ediyorum. Fakat gazetenizin baskı ve kağıt kalitesinin kötü olduğunu söylemek zorundayım. Bu konuda bir çalışma yapsanız da biz de görsel açıdan daha güzel bir gazete okusak hoş olmaz mı?
Elbistandaki gazete farklı Yeni şafak abonesiyim. Merak ettiğim benim elime geçen gazete başlığıyla televizyonda izlediğim başlık arasında çok fark oluyor. Aydınlatırsanız memnun olurum. Hüseyin Pekcan-Elbistan Hüseyin Bey, Elbistan’a, saat 21:00 sıralarında basılan Yeni Şafak ulaşıyor. Daha sonra, Ankara ve İstanbul için geceyarısından sonra geç baskılar yapıyoruz. Televizyonlarda görülen baskılar son baskılar. Geçen bir kaç saatte meydana gelen gelişmeler, sonraki baskılara giriyor, fark bundan kaynaklanıyor.
Öğretmenlerin yıllık çalışma süreleri
Malatya’dan İhsan Kurucu’nun mektubu şöyle: “24 Kasım ögretmenler günü dolayısıyla yapmış oldugunuz haberde geçen “Yılda 1816 saat çalışan Türkiye’deki öğretmenler, Avrupa’daki meslektaslarından daha çok çalışıp daha az ücret alıyorlar” ifadeleri gerçeği yansıtmıyor. Çünkü Türkiye’de ögretmenler günde ortalama 3 yada 4 saat bilemediniz 5 saat derse girmekteler. Hesap makinası ile Türkiye’de bir ögretmenin yıllık çalıstıgı 8.5 ay olarak kabul edecek olursak bir ögretmenin de en iyimser tahminle günde 6 saat calıstıgını farz edersek yılda maksimum 1000 saat eder.” İhsan Kurucu’nun hesabı, İlköğretimin ilk 5 yılı gözardı edildiğinde, sendika tarafından verilen ve Yeni Şafak’la birlikte bir çok gazetede haber olan rakamlara göre doğruya daha yakın. Yine de, öğretmenlerin görevinin ders saatleriyle sınırlı olmadığını, sınavlar, toplantılar, mesai dışında sınav kağıdı okumalar gibi görevleri de yerine getirdiklerini dikkate almamız gerekiyor. Sendikadan gelen bilgiler yeniden değerlendirilip tatminkar verilerle takviye edilseydi, daha sağlıklı bir habercilik yapılmış olurdu. Bu mektubun hemen ardından, şu okur yakınmasını da sunmak istiyorum.
Yukarıda, İhsan Kurucu’nun eleştirdiği haber, öğretmenler gününde yayımlanmış bir haber. Aynı gün, öğretmenlerle ilgili başka haberler de vardı ve öğretmen haberleri sonraki günlerde de devam etti. Buna rağmen, mektubu buraya alma ihtiyacı hissettim. Çünkü “Gazetede öğretmenlerle ilgili haber yok” diyen bir kaç mektup daha aldık.
Ha şöyle yahu! Gazetenize biraz renk gelmiş. İnsanın bakası geliyor. Başarılar.
Gazetede yapılan yenilikleri çok beğendim.Yeni Şafak’ın böyle bir değişime ihtiyacı vardı. Şimdi gazeteyi çok daha büyük bir merak ve istekle okuyoruz. Sayfaların hepsinin renkli olması daha iyi olur diye düşünüyorum.
Gazetemiz daha iyi oldu. Gazetemizde uygulanan yenilikleri ilgiyle takip ediyoruz. Haber sayısının artmasından ve mizanpaj değişikliğinden memnunuz.
Avrupa’da baskı yapma planınız var mı? Almanya’ya gazete göndermek mümkün mü?
Abdullah Muratoğlu’nun Teşkilat-ı Mahsusa ile ilgili yazı dizisini ilgi ile takip ettim. Benim için en ilgi çeken isim Said Nursi hazretleri idi. Ben onun hakkında bir şeyler yazılacak ise daha hasas davranılması gerektiği kanısındayım. Bediüzamanın kendi tarafından tashih edilen Tarihçe-i Hayat’ında ve daha sonra Nur Talebesi Abdülkadir Badıllı tarafından yazılan Tarihçe-i Hayat’ında Teşkilat’a üye olduğuna dair bir bilgi mevcut olmadığı gibi Badıllı bunun ile ilgili iddiaları çürütmüştür. Selamlarımı sunuyorum.
Benim şikayetim spor sayfasından. Türkiye’de federasyonu olan ve yapılan 38 tane spor dalı olmasına rağmen bizim spor sayfasında futboldan başka sporlara yer verilmiyor. Özellikle amatör spor dallarına (atletizm, güreş, cimnastik vs.) yer verilmesini istiyorum. Niğde BESYO’da öğretim elamanı olarak çalışıyorum. Eski milli sporcuyum. Ancak en hızlı okuduğum sayfa spor sayfası. Sadece başlıklarına bakıp geçiyorum.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |