AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Fındık üzerine yalanlar

Bugün geçtiğimiz hafta yarım kalan konuya devam edeceğimizi duyurmuştuk, ancak, fındıkla ilgili hatalı ve yanlış değerlendirmeler bugünkü yazımızın fındık üzerine olmasını kaçınılmaz kılmıştır.

Genelde tarım politikası ve özelde fındık politikası üzerine son günlerde tavsiyede bulunanlardan bazılarının konuya hakim olmadıkları ve önyargılı görüşleriyle kamu oyunu yanlış yönlendirme gayreti içinde oldukları ibaretle izliyorum.

En temel bilgilerden dahi yoksun olan bu kişilerin, son derece kompleks ve çok boyutlu fındık konusunda sağlıklı değerlendirme yapmaları imkan dahilinde değildir. Gerçek dışı o kadar çok şey söyleniyor ki insan nereden başlayacağını bilemiyor. İsterseniz ihracat ve üretim rakamlarından başlayalım.

Yorumculardan birisi Türkiye'nin 600 bin ton fındık ürettiğini, bunun 240 bin tonunu ihraç ettiğini ve 100 bin tonunu da iç piyasada tükettiğinden bahisle üretim fazlası bulunduğunu iddia ediyor. Hemen fark edeceğiniz gibi elmayla armutları karıştırmış. 600 bin tonluk üretim rakamı ile 100 bin tonluk rakam kabuklu fındık cinsindendir. 240 bin tonluk ihraç rakamı ise iç fındığı, yani kabuğundan arındırılmış fındığı ifade etmektedir. Bir kilo iç fındık yaklaşık olarak 2 kilo kabuklu fındığa tekabül etmektedir. Bu durumda rakamların tümünü aynı cinsten, kabuklu fındık cinsinden ifade edebilmek için 240 bin tonluk iç fındığın 2 rakamı ile çarpılması gerekir. Söz konusu işlem yapıldığında karşılaştırılabilir rakamları elde etmiş oluruz. Bu durumda yeni rakamlar aşağıdaki gibi olacaktır.

Üretim: 600.000 ton
İhracat: 480.000 ton
İç tüketim: 100.000 ton
Üretim fazlası: 20.000 ton

Yanlış işlem düzeltildiğinde üretim fazlası 260 bin ton yerine 20 bin tona inmektedir. 260 bin ton 20 bin tonun 13 katıdır. Bütün değerlendirmesini 260 bin tonluk üretim fazlası üzerine yapan yorumcunun yazısının tamamını çöpe atabilirsiniz.

Devlet desteği

Yıldan yıla değişmekle birlikte yukarıdaki düzeltilmiş reklamlar Türkiye'nin fındık profilini ortaya koymaktadır. Devlet'in destekleme yoluyla satın alması gereken tutar fındık rekoltesiyle doğrudan bağlantılıdır. Eğer rekolte 630 bin ton olarak gerçekleştirilirse desteklemeye konu olabilecek tutar 50 bin tona ulaşmaktadır. Buna karşılık rekolte 550 bin ton olursa üretim rakamı iç ve dış talep toplamının altında kalmaktadır.

Eğer 2002 yılı rakamlarını esas alırsak üretim fazlasından ve dolayısıyla devlet desteğinden söz edilemez. Akla şu soru gelebilir: Madem 2002 yılında desteklenmesi gereken üretim fazlası bulunmuyordu, Fiskobirlik neden destekleme alımı yaptı?

Gerçekten Hazine, Fiskobirlik kanalıyla 2002 yılı fındık mahsulünden kilosu 1.615.000 liradan yaklaşık 50 bin ton fındık satın almış, fakat piyasadan gelen talep nedeniyle 39 bin ton kabuklu fındığın kilosu 1.650.000-1.785.000 TL dan satılmıştır. Bu gün Fiskobirlik'in elinde 2002 yılı ürününden 11.000 ton fındık kalmıştır ve muhtemelen önümüzdeki hafta kalan fındığın tamamı satılmış olacaktır. Bir başka ifade ile önümüzdeki hafta Fiskobirlik'in elinde destekleme çerçevesinde satın alınan 2002 yılı ürünü fındık kalmamış olacaktır. Fark edeceğiniz gibi Hazine 2002 yılı ürününden kazanç dahi elde etmiştir.

Bu durumda Devlet desteği olarak sadece, doğrudan gelir desteği çerçevesinde fındık üreticisine ödenen yaklaşık 139 trilyon liralık bir tutar kalmaktadır. Eğer 57. Hükümet döneminde destekleme alım fiyatı 1.615.000 TL yerine, daha gerçekçi ve olması gereken minimum fiyat olan 2.000.000 TL civarında belirlenmiş olsaydı 139 trilyon liralık Devlet desteğine gerek kalmayacaktı. Aynı yıl içinde iki kez fiyat belirleme imkanı olmadığına göre, 57. Hükümetin yaptığı hata Ak Parti Hükümetlerince üreticiye dönüm başına 25 milyon liralık doğrudan destek verilerek düzeltilmiştir.

Türkiye'de 400 bin aile ve yaklaşık 2,5 milyon kişi fındık üretimi ile doğrudan ilgili. Bunların çok büyük bölümü de kırsal bölgelerde yaşamaktadır. 2,5 milyon kişiye 139 trilyonluk Devlet desteğinden yola çıkılarak ülkenin kaynaklarının tarım kesimi lehine peşkeş çekildiği şeklindeki akıl ve mantık dışı yorumları, cehalet ürünü değerlendirmeler olarak kabul ediyorum.

Fındıktaki oyun

İlgili bütün kesimlerin üzerinde mutabakata vardığı fındığın gerçekçi ihraç fiyatı 1,3-1,5 Dolar aralığıdırr. Bu fiyat aralığında fındığın Gürcistan ve Azerbaycan gibi diğer ülkelerdeki üretimi ve badem gibi alternatif ürünlerin üretimi teşvik edilmemiş olur. Bu fiyatlar rekabetçi fiyatlardır. 1,3-1,5 Dolarlık ihraç fiyatının iç piyasadaki karşılığı yaklaşık olarak 2.200.000 TL civarındadır. Bu tutarın altında oluşabilecek fiyat üreticinin aleyhine olacaktır.

Yurt dışındaki fındık tüketicileri de istikrarlı olması şartıyla 1,3-1,5 Dolarlık fiyat düzeyini gerçekçi ve kabul edilebilir fiyat olarak görüyorlar. Bütün bunlara rağmen sayıları az olmakla birlikte siyasi iktidarları etkileme imkanına sahip olan bazı kişi ve kuruluşlar sürekli olarak fındığın fiyatını aşağı çekme çabası içindedirler. Bunların bir kısmı yurt dışındaki alıcılarla ortaklık ilişkisine girmişler ve fındığın ihraç fiyatının düşük tutulmasından çıkar elde etmektedirler. Bir kısmı da alevre (piyasa oluşmadan aylar öncesinden) satış yaptıktan sonra fındığın fiyatını aşağı çekmeye çalışanlardır. Eğer birisi, kentali 215 Dolardan alevre satış yapmış ise fındığı ne kadar ucuza satın alırsa o kadar çok kar elde etmiş olur.

1,3 Doların altındaki ihraç fiyatı ülkemizin ve fındık üreticisinin kaybı anlamına gelir. Yurt dışındaki alıcının 1,3 Dolardan fındık alımını kabul etmesinden sonra, bu fiyatın altında fındık ihraç edilmesini normal bir mantıkla izah etmek mümkün değildir. Eğer ihracat 1 dolardan yapılmışsa ülkemizin kaybı 500 bin tonluk ihracat üzerinden 150 milyon Dolar olmaktadır. Bu parayı içerde ve dışarıda birileri paylaşmaktadır.

Düşük rekolte oyunu bozdu

Fındıkta 2003 yılında maksimum 500 bin tonluk rekolte beklenmektedir. Söz konusu rakam talebin bir hayli altındadır. Bu durumda fındık fiyatlarının yükselmesi kaçınılmazdır. Uluslar arası piyasada fiyatlar şimdiden yükselmeye başlamıştır. Bugün iç fındığın kentali 320 Dolardan ihraç edilmektedir. Geçtiğimiz yıl bu fiyat 190 Dolara kadar düşürülmüştü. 215 Dolara alevre satış yapanların etekleri tutuşmuştur. Fiskobirlik'in elindeki 11 bin tonluk fındığın satılmasından sonra fiyatlar daha da yükselecektir. İlk bakışta bu yıl rekoltenin düşük olması nedeniyle Devlet'in destekleme yapmasına gerek olmadığı düşünülebilir. Devlet piyasaya hiç müdahil olmadığı taktirde fındığın pazara yoğun olarak indiği Eylül ve Ekim ayında fiyat düşer, üreticinin elindeki fındık miktarı azalınca fiyat yükselir. Yani üretici fındığını ucuza satmış olur, ihracatçı ve tüccar büyük paralar kazanır. Bu nedenle Devlet piyasadaki istikrarsızlığı ortadan kaldırmak ve fındık üreticisinin mağdur edilmesini önlemek için bir şekilde piyasaya girmek zorundadır.

Devlet'in fındık piyasasına müdahale etmesinin maliyeti, rekoltenin düşük olması nedeniyle bu yıl için sıfıra yakın olacak, hatta Devlet bu işten kar bile edecektir. Yapılması gereken şudur: Hazine, fındığın fiyatının 2.200.000 liranın altına düşmesi halinde Fiskobirlik aracılığı ile piyasaya alıcı olarak gireceğini ve fiyatın 2.200.000 liranın altına düşmesine izin vermeyeceğini açıklayacaktır. Kaynak olarak Fiskobirlik tarafından satılan 2002 yılı mahsulü 50 bin ton fındıktan elde edilen yaklaşık 80 trilyon lira bu iş için kullanılabilir. Hiç kuşku duymuyorum ki Fiskobirlik'in fındık almasına gerek kalmadan 2003 yılı fiyatı 2.200.000 liranın üzerinde oluşacaktır. Bu yöntemin sosyal faydalarını ise hesaba katmıyorum.

Fındığın maliyetinden yola çıkarak fiyat oluşturmaya, daha doğrusu fındığın fiyatını düşürmeye çalışanları da iyi niyetli olarak kabul etmiyorum.


28 Temmuz 2003
Pazartesi
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED