|
|
Faiz lobisi ve IMF mi, milletin menfaati mi?
Kötü ile çok kötü arasında anlaşılır ve açık bir fark vardır. Bu farkın, insanları 'çok kötü'nün yerine 'kötü'yü tercih etmeye zorladığı durumlar olmuştur. Ama bazen 'çok kötü' siz tercih etmeseniz de, getirilir ve dayatılır. Burada konumuz, yönetim; Türkiye'nin yönetilmesi. Türkiye'nin, kendisi tercih etmese de 'çok kötü' yönetildiği bir dönem. Yakın geçmişte, oluşturulan 'sıradışı' şartları kullanarak iktidara gelen hükümetlerin çoğu, Türkiye'yi 'çok kötü' yönettiler. Hak ve özgürlükler, ekonomi, dış politika, güvenlik, eğitim, bilim ve başka alanlarda, millete hizmet vermek bir yana birbirleriyle diyalog kuramayan 'zorla evlendirilmiş' koalisyonlar milletin enerjisini verimsiz tartışmalarda, kavgalarda harcadılar. Hizmet yerine yolsuzlukta yarıştılar. Yeni Şafak okurları, o dönemi çok iyi hatırlar. Çünkü, bütün bu süreçlerde, 'özgür' olan, yolsuzlukları yazabilen, yolsuzlukların üzerine yürüyebilen bir Yeni Şafak vardı. Siyasetteki 'kırılma'yı, 'ara dönem'i gösteren, konuşabilen bir Yeni Şafak vardı. Geriye doğru giden bir gemi... Türkiye, bu dönemde, hep geriye doğru giden bir gemi gibiydi. Duramıyordu bile. Siyasi bakımdan, önüne 'postmodern' sıfatı eklenen tipik bir 'ara dönem' geçirdik. Üretilen 'rejim' sorunu, yolsuzluklar için çok uygun bir zemin olarak kullanıldı. Milletin, vergilerle ürettiği kaynak 'ara dönem'in 'karadeliklerinde' kayboldu. Mevduat Sigorta Fonu, o kara deliklerde kaybolan katrilyonları ödüyor bugün. Aynı süreçte, ülke ekonomisi, tarihindeki en büyük krizin içine sürüklendi. Türkiye'yi yönetenler, ekonomi alanındaki yönetim yetkilerini IMF'ye devrettiler bir bakıma. Millet, 'kötü yönetenler'e oylarıyla cevap verdi. Ama onlar, Türkiye'yi 'çok kötü yönetilmeye' mahkum edenler, giderken, arkalarında yolsuzluklar gibi, ekonomide IMF'e bağımlılık gibi 'çok kötü' miraslar bıraktılar. Bugün, Türkiye, bu mirasın milletin sırtına yüklediği ağır yükü hafifletmenin mücadelesini veriyor. Milletçe izliyoruz Artık şehirleşmiş, ne yazık ki şehirleşmiş, ne yazık ki yıllardır işgal edilmiş, adı orman, kendisi şehir, kasaba olmuş araziler var. Bu arazilerde milyonlarca insan yaşıyor. Elektriği, suyu verilmiş, üzerlerine okullar, hastaneler kurulmuş yerler buralar. Hükümet, artık herkesin ortadan kaldırılamayacağını kabul ettiği bu yerlerin, Türkiye'nin üzerindeki ağır ekonomik yükü hafifletecek bir kaynağa dönüştürmek istiyor. Bu arazilerin satışından 25 milyar dolarlık bir ek kaynak sağlanabileceğini düşünüyor. B2 arazilerinin satışından elde edilecek gelir, hükümetin tahmin ettiği miktara ulaşmasa bile, bu Türkiye'nin yükünü hafifletebilecek, ekonomideki dışa bağımlılığı nisbeten azaltacak ve iç borçlanmanın hızını kesecek bir kaynak. Yarın, bu arazilerin Türk ekonomisi için bir kaynağa dönüştürülmesi için TBMM'de bir oylama yapılması bekleniyor. Bu Anayasa değişikliği TBMM'den geçerse, IMF'ye daha az bağımlı olacağız; faizciye daha az faiz ödeyeceğiz. Yani bu oylamada bir tarafta IMF'nin ve 'faiz lobisi'nin; diğer tarafta ise milletin çıkarları olacak. İktidarın ve muhalefetin ne yapacağını, milletçe izliyoruz. Bugüne kadar nasıl izlediysek, bugünden sonra da izleyeceğiz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |