|
|
Tartışma adabı
Bir tartışmada, o mesele üstünde en çok nerede birleşme mümkünse onu öne çıkartmayı tercih edenler vardır. Böylece "asgari müşterek" denilen noktalar üzerinde buluşma imkânının ortaya çıkartmasına çalışılır. Fakat bence böyle bir telâkki tarzı daha çok idarei maslahat kabilinden bir sonuca yol açar. Çünkü başlangıçta bulundu sanılan anlaşma zemininin, nihayette belki de, anlaşmaya en uzak bir noktada yer aldığı ortaya çıkabilir. Koalisyon tarzı çalışma usulü, tartışılan meselede tartışma konularını göz ardı ederek yola çıkar. Fakat yolun sonunun getirildiği az görülen olaylardandır. Bir de, tartışılan meselede göz ardı edilmesi "gereken" noktaları öne çıkarmayı değil, bilakis en çok nerede ihtilaf varsa onun üstünde durmayı tercih edenler var. Ben kendi payıma tercihimi en çok anlaşmaya varılabilecek olan noktaların öne çıkartılmasında değil, fakat en çok ihtilaf edilen noktaların öne çıkartılmasında kullanmak isterim. Ve tartışma adabının da bu suretle yerine getirilebileceğine dair kanaat taşırım. İdarei maslahatçılık, ilkeleri görmezlikten gelmeyi gerektirir. İlkeleri görmezlikten gelenler aslında kendilerince de ilke sayılması gereken şeyleri çiğnemek suretiyle kendi kişiliklerini de törpülemiş, çiğnemiş, ezmiş olurlar. Ve en kötüsü, bütün bir tartışma süreci esnasında görmezlikten gelinen noktalar, tam da el sıkışılacağı bir zamanda birdenbire öylesine ortaya çıkabilir ki, bunca zaman içinde insanlar boşu boşuna bir yığın talaş çiğnemiş olduklarını fark ederler. Çünkü tam o anda, baştan beri göz ardı etmeye veya birbirinin gözünden kaçırmaya çalıştıkları hususlar öylesine ortaya çıkar ki, onları göz ardı etmek suretiyle bir adım daha atabilmenin imkânı bulunmadığı anlaşılıverir! Demokrat olmayıp da kendini demokrat sananlar, diktatör olup da kendini diktatör saymayanlar.. veya kendi aslını başka bir şeymiş gibi muhatabına yutturmaya kalkışanlar.. idarei maslahatçılıkta belki belli bir mesafe kat etmeyi başarabilirler, fakat o son anda, meselenin asliyetiyle ortaya konulması ve o haliyle halledilmesi gereken o anda, onun, yalnız başkalarını değil, fakat kendini de aldatmış olduğu anlaşılır. Çünkü "asgari müşterek" diye görülen hususların aslında hiç de (asgari düzeyde bile) müşterek bir anlaşma noktası taşımadığı, o kritik anda yumruk gibi iniverir! Kanırta kanırta mesele çözmeye kalkışanlar, kendi gözündeki merteği görmeden başkalarının gözündeki çöple uğraşanlar, kendi koydukları yasaklar yokmuşçasına başka yerlerdeki yasakları gündemde tutmak isteyenler.. bir ilkesi varmış gibi görünen bunlar, aslında meselenin ciddiye alındığı her defasında idarei maslahatçılığa müracaat etmekten geri durmadıklarını ortaya koyarlar. Ve daima "asgari müşterek" teklifi de onlardan çıkar. Çünkü göz boyamaya ihtiyacı olan, aynı zamanda asgari müşterekçi ve idarei maslahatçıdır da! Dine karşı olduğu hususunda bir kanaat mi belirdi, o, derhal, bir cenaze namazında kameralara poz vermeye hazırlanır. Bir konuda yetersizliği mi ortaya çıktı veya çıkmak üzere, o, derhal entrikasını devreye sokmaya girişir. Yurt içinde bir aksilik mi var, dikkatler hemen bir dış meseleye yöneltilmelidir. Fakat ne yaparsa yapsın, eninde sonunda, ortaya çıkan, idarei maslahatçının kararsızlığıdır. Fakat o tek başına bir sorumluluk yüklenecek cesarette ve kişilikte olmadığından kendine ortaklar arar. Ve ne tuhaf ve yazıktır ki, aradığı ortağı bulmakta da güçlük çekmez. Tartışmanın adabı, bir idarei maslahatçıyı muhatap kabul etmemeyi de gerektirir. Onlar kendi aralarında birbirleriyle baş başa bırakılmalıdır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |