|
|
İçtiğiniz çayın kıymetini bilin efendiler!
Eski çayın kırkı çıkmadan, yeni çay söylenir mi? Zor. Cesaret ister. Ya da yüksek itibar. Hani müdür falan olacaksın ki, aradan fazla zaman geçmeksizin tekrar çay söyleyebilesin. Sadece belli yerlerde değil, birçok kurumda böyledir bu. Gelen çay karşılığı ücret ödeniyorsa, o başka. Çaycınız ne isterseniz anında getirir. Çay, ıhlamur, kuşburnu, adaçayı, kahve, gazoz, kola, ayran... Fakat bazı işyerlerinde, çaycı maaşlı olmasına rağmen, müdür olmasanız da talebinizi gecikmeden karşılayabilir. Bu özel bir durumdur. Yakınlık kurmanız, hemşehri olmanız, ya da ne bileyim, bir yerden ufak da olsa bir bağlantı tesis etmeniz gerekir. Aynı takımı tutmak, bir sırrı paylaşmak vs. Bir zafer işareti yeter. Bilirsiniz, polisler, korsan göstericiler arasından en hızlı olanlarını yakaladıktan sonra, minibüse doğru sürükleyip tıkıştırmaktadır da bu arada göstericilerden bazıları, bir elinin iki parmağını havaya kaldırırlar ya, aynen öyle. "İki çay" anlamına gelir. Duruma göre "iki kahve" de olabilir. Slogan atmanıza hiç lüzum yok. Bir işaret, tamamdır. Aynı takımı tutmak dedim de, öyle ucundan kıyısından tutmak yetmez. Adamakıllı kavrayacaksınız. Aşırı şekilde tutacaksınız. Basbayağı fanatik olacaksınız. Çaycınız da aynı kafadaysa, işiniz kolaydır. Fakat öyle durumlar vardır ki, bilinen bütün kalıpları sarsarak, literatüre orijinal bir örnek halinde geçmeye namzettir. Bir bankanın Genel Müdürlük binasında Cuma günkü çalışma yeterli gelmez. Hafta sonu çalışıp âcil işleri Pazartesi sabahına yetiştirmek gerekmektedir. Genel Müdür Yardımcısı Ali Bey işin başında olacaktır. Soğuk bir kış sabahında üç memurla beraber bankaya gelinir, çalışmaya başlanır. Ali Bey, müstahdemi çağırıp bir çay demlemesini söyler. "Olmaz" der öteki.
- Dün akşam şefim bana, "yarın gel kayıpı aç, çalışacaklar" dedi. Çay yapmamı söylemedi. Ali Bey şaşkınlıktan küçük dilini yutar. Kendisiyle şef arasında bir otobüs dolusu müdür ve müdür yardımcısı bulunmaktadır fakat kendilerine kapıyı açan müstahdem, çay demleme talimatı almadığı için, ne deseler razı olmaz. Nuh der, peygamber demez. - Oğlum ben Genel Müdür Yardımcısıyım. - Ben anlamam beyim... Ben şefimden talimat alırım. Sinirler gerilir. Cumartesi Cumartesi bir tatsızlık almış başını yürümektedir. Sonunda telefonla şefe ulaşılır, şef müstahdeme telefonda çay demleme talimatı verir ve iş tatlıya bağlanır. (Daha sonra adamın işine son verilip verilmediğini merak edenler için not: Öyle bir gelişme yaşanmamış. Adam işine devam etmekte. Fakat "Genel Müdür Yardımcısı"nın "Şef"ten üstte olduğunu öğrenmiş bulunuyor.)
İŞİ EHLİNE VERMEK ZOR MUDUR?
Şu sıra Ankara'da yapılan bürokratik atamalarla azbuçuk ilgilenmekteyiz. Hem meslekî hem kişisel merak dolayısıyla Kültür Bakanlığı'ndaki görevlendirmelere biraz daha yakından bakıyoruz. Bakan Çelik'in Prof. Mustafa İsen'i müsteşarlığa getirmesi konusunda, son derece isabetli davrandığını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz günlerde müzik ve sanat kurumlarının bağlı olduğu Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesindeki yeni bir atama ise, kamuoyunda ve bendenizde buruk bir sevinç yarattı. Kültür, sanat, müzik ve siyaset çevrelerinin yakından tanıdığı usta sanatçı, kültür adamı, yazar Bayram Bilge Tokel, Güzel Sanatlar Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirildi. ABD Maryland Üniversitesi Etnomüzikoloji bölümü ve Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim görevliliğinin yanı sıra, yayınlanmış üç albümü, dört kitabı ve uluslararası literatüre girmiş müzik kültürü ve etnomüzikolojik çalışmaları ile temayüz etmiş bir ismin, en azından Genel Müdür olmasından daha doğal bir şey olamaz diye düşünüyorduk. Üstelik Tokel, neredeyse yirmi yıldır Kültür Bakanlığı Devlet Halk Müziği Sanatçısı olarak aynı birimde çalışmakta. Bu atamanın şimdilik kaydıyla yapılmış olmasını ümit etsek mi acaba?
ŞİFRE
Açılışta bilgisayar şifre sordu her zamanki gibi.
GÜNÜN SÖZÜ
Barış,
her şeyi hazmeden mutluluktur.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |