|
|
"Taşın ve inancın şiiri"
Mardin'i anlatırken Murat öğretmen böyle diyordu. Mardin'e ait yüzlerce fotoğraf perdeye arka arkaya yansırken, adeta nefes almadan akıcı bir üslupla Mardin'i anlatan Murat öğretmene hayran kalmamak ve onu tebrik etmemek mümkün değildi. Mardin'i anlatmak için hazırlanan slaytlara ses kaydı yapılmamış, Murat öğretmen canlı yayın yapmayı yeğlemişti. Murat öğretmen Mardin'i anlatıyordu ama, ağzından çıkan her kelimenin, yüreğinin derinliklerinden geldiğini hissediyordunuz. Murat öğretmen Mardin'le bütünleşmişti. Bunu çok rahat görüyordunuz. Fena fil Mardin olmuştu. Onu dinleyip de Mardin'e hayran olmamak mümkün değildi. Mardin'i anlatırken "Gündüz seyranlık, gece gerdanlık" diyordu, "İnancın ve taşın şiiri" diye tarif ediyordu. Mardin gerçekten de Murat öğretmenin dediği gibi inancın ve taşın şiiri muhteşem bir şehirdi. Buram buram tarih kokuyordu Mardin. Sokakları, geçitleri (abbara), selsebilleri, mabetleri, konakları, medreseleri, çarşıları sizi tarihin labirentleri arasında gezdirirken, yukarı Mezepotamya'ya bakan Erduba evleri sizi mana aleminde ayrı bir seyahata çıkarıyordu. Mardin'de taşlar sanki dile gelmiş konuşuyordu. Deyrulzaferan'da ağaç, demir ve çimento benzeri hiçbir yardımcı unsur kullanılmadan taşların yan yana dizilerek yapıldığı çatıyı, yine sadece Mardin'e mahsus yivli taş kubbeleri ve hemen her adım başında gergef gibi işlenmiş taşların nasıl şiirleştiği görülüyordu. Mekanın şerefi içindekilerledir ('şerefulmekan bilmekin) denmiştir. Mardin'i güzelleştiren yalnızca tarihten kalmış taşlar değil elbette. Mardin'i güzel kılan içinde yaşan güzel insanlar. Çarşıda yürürken hele bir selam verin hele bir "gavvakellah" (kolay gelsin) deyin. Şark insanının o ruhundan kopup gelen mukabelesini bir işitin. O tarihi şehirdeki insanların içtenliği sizi daha bir hoş alemlere götürür. Selamı bol şehirlerden biri olan Mardin'e sekenesinin içtenlikleri bir başka gizem katıyor. Kiminin Arapça kiminin Kürtçe konuştuğu, ama defi bela kabilinden değil, kerhen de değil yürekten ve içten konuşmalar selamlar kelamlar, muhabbetler. Bu insan kalitesinden olsa gerek, Mardin'i anlatan Murat İlmen öğretmen de ruhuyla anlatıyordu bu şehri, Kasımıye Medresesi'ni ve Cihangir Zaviyesini gezdiren rehber Sadık da. Hatta Deyrulzaferan'ı gezdiren Süryani Rahip Cebrail de konuşurken ruhuyla içine sindirmiş olarak konuşuyordu. Biri Müslüman diğeri Süryaniydi ama ikisi de inancını yüreğinde hissediyordu, bunu siz de dışardan bir gözlemci olarak görüyordunuz. Kasımiye medresesinin güzelliğini, ruhlara nakşeden derinliğini, Ulu Camiin haşmetini, Latifiye'nin, Şehidiye'nin azametini, Zinciriye'nin letafetini, ptt binasının güzelliğini, müzenin özelliğini ve her birinde taşın nakış nakış nasıl işlendiğini görüyorsunuz. Eminim Mardin iyi tanıtılırsa ülkemizin turist çeken en önemli şehirlerinden biri olurdu. İster gündüz tarihi mekanlarında gezin tarihi koklayın, isterseniz gece Mardin'in karşısına geçin ışıklarını seyredin. İsterseniz, kah Kasımiye'den kah Ulu Cami'den ya da Erdoba (Mardin) evlerinin terasından Mezepotamya'yı seyredin. İster daracık sokaklarında gezin önünüze çıkan belediyenin araç giremediği için istihdam ettiği kadrolu katırlarla karşı karşıya gelin. İster Tellallar Çarşısı'nda gelip geçeni seyredin. Kendinizi özel olarak yapılmış bir film setinde gibi hissedersiniz ama hiçbir şey suni değildir. Hepsi yaşayan bir tarih ve hepsi gerçektir. Bu şehrin tarihi dokusunu birer birer belgeleyip arşivlemek ve tarihten koparılan mekanları yeniden tarihe mal etmekten ibaret. Bir de tanıtım yaptınız mı dünyada görülmesi gereken ender şehirlerden biri olduğunu kimse inkar edemeyecek Mardin'in. "Taşların dize, dizelerin şiir, şiirlerin sevda olduğu; nakışları öpen kar tanelerinin hoşgörüyü kanatlandıran güvercinlere dost selamı" Mardin.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |