T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Devletçiliğin sonu ve merkezin yeni baştan inşası

Yüzelli yıl önce ortaya atıldığı yıllardan bu yana ekonomi ve politikanın ana tartışma konularından biri olan sağ ve sol ayrımı, Soğuk Savaş'ın sona ermesine rağmen, belirsizliğini koruyor. Çünkü zaman içinde sözkonusu kavramların yüklendiği anlamlarda büyük değişiklikler oldu. İngiltere'de devletin küçülmesi tezine dayanan ve eski Sosyal Demokrasi'ye yeni bir Liberal bakış kazandıran Antony Giddens de Sosyalizm artık yok demektedir.

Politik ve ekonomik düşüncenin tarih içindeki gelişimine bakıldığında, aynı görüşlerin bazı dönemlerde sağ, bazı dönemlerde de sol kesimler tarafından savunulduğu görülür. Giddens buna örnek olarak, ondokuzuncu yüzyılda serbest piyasayı solun, günümüzde ise, sağın savunmasını verir. Aslında sağ ya da sol'dan önce belirleyici olan kültürdür. Kutsal kültüre dayanmayan sağ, Emperyalizm'le, sol da benzeri görülmemiş bir dayatma rejimi olan Komünizm'le noktalanmıştır.

Üsküdar Girişim Grubu'nda Doç. Dr. Davut Dursun, Tanzimat'tan son genel seçime kadar Türkiye'de yapılan seçimlerin analitik bir değerlendirmesini yaparak, siyasi partiler arasındaki demokratik mücadeleyi ve darbelerin arkaplanındaki güç çatışmasının kültürel temellerini anlattı. Dursun Türkiye'de siyasal gelişmelerin kaynağında sağ ve sol çatışmasından daha çok merkez ve çevre arasındaki iktidar mücadelesinin olduğunu söyledi.

Dursun merkezde sivil ve asker bürokratlarla birlikte devletten beslenen holdinglerin, çevrede ise, köylü, işçi, memur ve orta ölçekli işletme sahiplerinin olduğunu vurgulayarak, siyasi partilerin seçim kazansalar bile, merkezi inşa etmelerine hiçibr zaman izin verilmediğinin üzerinde önemle durdu. Van ve çevresine ilişkin başarılı sosyolojik çalışmalar yapmış, Doç. Dr. Ahmet Bilgili siyasi partiler Türk toplumuna ilişkin sağlıklı araştırmalar yapmadıkları için, Türkiye'de siyasal merkezle toplumsal merkezin hiçbir zaman örtüşmediğini belirterek, siyasi partilerin toplumsal merkezi anlama ve inşa etme yolunda başarılı olmadıklarını örnekleriyle ortaya koydu.

Türkiye'de siyasal ve toplumsal merkezin örtüşmesi için, herşeyden önce, devletin elindeki bütün ekonomik kaynakların, topluma aktarılması gerekir. Çünkü, Türkiye'de toplumun merkezinde bütün sivil ve askeri kurum ve kuruluşlarıyla birlikte devlet vardır. Devletin elindeki işletmeleri, çevrede yer alan işletmelere aktararak, pazar ekonomisine işlerlik kazandırmadan, siyasi partiler seçmenlerin çoğunluğunun oyunu alsalar bile, merkeze hiçbir zaman yerleşemezler.

Türkiye'nin sağlıklı bir pazar ekonomisiyle birlikte işleyen bir çoğulcu demokrasiye sahip olabilmesi için, merkezin siyasal yapısıyla birlikte toplumsal dokusunun da yeniden inşa edilmesi zorunludur. Bunun için de, devletin ekonomi ve toplum üzerindeki baskı ve egemenliğine son verilmesi gerekir. Çünkü devletin taraf olduğu bir ekonomide verimlilikle birlikte üretim hacminin artırılması mümkün değildir. Ayrıca başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere bütün kurumlarda özerklikle birlikte özgürlüğün sınırları da sonuna kadar da daraltılır.

Devletçiliğin merkeze sağladığı tartışmasız gücün belini kırmadan, seçmenlerden ne kadar oy alırsa alsın, hiçbir siyasi parti merkeze yerleşemez.

Güçlü bir yönetim için, siyasal, toplumsal ve ekonomik merkezin örtüşmesi ve bütünleşmesi şarttır.


26 Ocak 2003
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED