AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Biz, İmam-Hatibli'yiz!...

Bu başlık, bir kimlik beyanıdır. Böyle biline, istedim. Çünkü, son zamanlarda, 59.Hükümet'in Başbakanı'na bir tatkım olur-olmaz ithamlar yapılması ile, bu durumu biraz daha açıklığa kavuşturmak istedik.

Zira, son bir ay içinde, hem tenkit ve hem de takdir yollu bir çok telefon ve e-mail aldık.

Bu zevatın adlarını bir yana bırakalım da, genel bir değerlendirme yapalım, sütunlarımızın el verdiği ölçüdeki biz bu sütunlarda haftada ancak iki yazı yazabiliyoruz:

-Bendeniz, İmam-Hatip kökenliyim.Ve bu neslin ilk kuşağından sayılırım. Sayın R.Tayyib Erdoğan da İmam- Hatibli'dir. Ve hiç bir zaman da bu kimliğini gözardı etmemiştir. Buna rağmen, bir kısım imam-hatibli öz geçmişlerinde "orta tahsilini falan şehirde yapmış" diye işi geçiştirmiş olması ile, hala onların bir kısmı O'nun yanında siyaset yapmaktadırlar.

-Bizim yazılarımızda "Tayyip Erdoğan meddahlığı" yoktur. Geçmişte bir takım yapıcı tenkitlerim olmuştur, amma hiçbir zaman da kuyruk sallayıp, ne makam ve ne de siyasî ikbal beklentisi içinde olmamışımdır. Amma bu safhada en çok destek ve dua ile hareketle, maddî ve manevî yönden takviyeye muhtaç bir "imam-hatibli" olarak yanında, genç ve dinamik bir neslin bulunması zaruretine inanıyoruz. Zira,yarım asırlık tortuların içinden sıyrılıp çıkmak öyle kolay bir iş değildir.

Ki, 50 yılı aşkın çok partili hayatta, sağ-sol ne kadar hükümet gelip geçmişse, hepsinden çok bu perişan ve atıl yapıya rağmen, ABD ve müttefiklerine direnen 54, 58 ve 59. hükümetler olmuştur.

"-Tayyib cepheye, sen de cepheye!." diye bize saldıranlara, elbette, kutsal topraklarımız, düşman eline geçip, kafirler tarafından putperestlerin "putgedesi" haline getirilmek istenirse, oraya gider, şehit oluruz: Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Yemen'de, Trablusgarb'ta, ve Basra'da olduğu gibi... (Alıp hezar bütgediyi, mescid eyleyip/ Nakûs yerlerinde okuturuz, ezanları...)

-Bendeniz hayatı boyunca asla ve kat'a "Muhterem Erbakan"a ihanet ve aleyhdarlık yapmış değiliz. O'nun 54. Hükümet'in Başbakan'ı olarak, güven oyu aldığında, "Erbakan, Başbakan!." başlığını atarak, sürur ve inşirah duyanlardan biriyiz. Aynı şekilde Gül ve Erdoğan da "Başbakan" olduklarında aynı şeyleri, aynı özlemlerin, kuvveden fiile gelmesinde, hayatımızın en büyük mutluluklarını duyduk. Amma hiç bir zaman da bu zevata, kuyruk sallayıp, hiçbir çıkar beklemedik... Tek beklentimiz, mazlumların ve ezilmişlerin felah ve refahı olduğu, inancından ileri geliyordu.

- Her lider gibi, Erdoğan'ın da etrafında bir takım "yanlış adamlar" bulunabilir. Her devrin dalkavukları olacak, "İncilli Çavuşlar" hiç bir zaman eksik olmaz, devlet ricalinin etrafından... Bizim için asl olan hakkı söylemek ve haksızlık karşısında gerçeği haykırmaktır.

-Dikkat edilirse, siyasette yükselme, bolanla seyahate benzer: Yükseldikçe ağırlıklar ile kum torbaları atılır. Bu gidiş de ona benziyor gibi... Hele 59. Hükümet, sadece Türkiye'yi değil, İslam Alemi'nin çok önemli bir sorunu olan Körfez (Irak) Savaşı Müslümanlar lehine bir sonuç versin, o zaman bu iktidarın ve onun genç liderleri, bu ülkeye çok büyük hizmeler yapacaklarına olan inancımız tamdır...

-Yirmi beş yıl boyunca "Millî Gazete"de ne yazmışsak , bugün de aynı şeyleri yazıyoruz. Yurt içi ve yurt dışında ne söylemişsek, aynen onların arkasındayız. Savunucusuyuz. Bu bakımdan, ANAP'tan transfer edilip, takımın uyumlu çalışmalarına sekte vuranları unutmamak ve hangi politik kulvarda seyr koştuklarını da yeniden gözden geçirmek, gerekmekteydi, ileriyi gören siyasiler için...

-Siyasî hesapları olan ve bu işi meslek edinenler, her dönemin adamı olduğu gibi, onları yeni bir takıma monte edenlerin de ileriyi görerek, takım oyununa gereken takviyeleri sağlamakla yükümlüdürler. Eğer bir RP, bir FP, bütün takviyeler ile kapanma durumunda kalmışsa, onun vebali, yeni transferler kadar montaj işine girişenlere de ait olmalı değıl midir?

- Bendeniz, yazmakla görevimin bittiğine inanmıyorum. Amma bir "imam-hatibli" olarak, 40 yıldır okuyup yazmış, mahkemelerde fikrimin hesabını vermişimdir.

-Bizi hiç kimse, mütegallibenin, vurguncunun, satılmışların, militan laiklerin ve devrim yobazlarının yanında olmakla ve hatta sahte devrimcilerin "stepnesi"ne çanak tutmakla da yaftalayamaz

- Acaba, Nemrut'un yaktığı ateşi söndürmek, ve Hz.İbrahim'i kurtarmak için gagası ile su taşıyan bir "kuş" kadar da mı bu Müslümanların gücü yoktur?

- Bendenize saldıracaklarına "Biz bir tükürsek, sel olur, İsrail'i boğarız" diye yıllarca nara atanlar, şimdi neredeler, sorusuna bir cevap versinler bakalım!

-Bizim şiarımız şudur:

"Muin-i zalimin, dünyada, erbab-ı denaettir.
Köpektir zevk alan, seyyad-ı bî-insafa, hizmetten!." (6.04.03)


www.sadikalbayrak.com

6 Nisan 2003
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED