|
|
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, 'gönül havuzu'nun halkın talebi olduğunu belirterek, "ATO, halkın sesine aracılık etmenin dışında bir misyon yüklenmemiştir" dedi. Aygün, yaptığı yazılı açıklamada, halkı fedakarlık havuzunun kıyısına taşıyan nedenin, ülkenin 20 yıldır iyi idare edilmemesi olduğunu belirterek, bu talebin 20 yıldır ülkeyi yöneten hükümetlere, AB'ye, IMF'ye, ABD'ye bir tepki olduğunu ve bu tepkinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. "Gönül havuzunun ana fikri kara delikleri tıkayın, hırsıza uğursuza kaptırılan paraları geri alın, devlet hazinesine el atmayandır" diyen Aygün, ATO'nun gönül havuzu adı altında bir kampanya başlatmadığını hatırlattı. Halk içine sindiremiyor Sinan Aygün, halkın içinde bulunduğu durumu içine sindiremediğini ve şimdi halkın bu talebinin hangi boyutta olduğunu tespit etmenin zamanı olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Biz ATO olarak halkın bu talebinin toplanacağı ve mesajlarının iletileceği merkez olmaya hazırız. Halkımız bizi arayıp, faks göndererek düşüncelerini aktarabilir. İlk aşamada bunu yapacağız. Ciddi bir destek görürsek bu çağrıyı yüksek sesle seslendireceğiz. Cumhurbaşkanını, başbakanı, TBMM'yi, sivil toplum örgütlerini göreve çağırarak bunu bir kampanyaya çevirmenin yollarını arayacağız. Ancak halk, karşısında paraların boşa gitmeyeceğini bildiği sorumlu bir makam aramaktadır. Halk bu güveni duymak istemektedir." Dayanışma ile alay edenler bir kuruşluk fikir üretmiyorlar ATO Başkanı Aygün, bazı çevrelerin Türk ulusu ile gurur duymak yerine, hükümeti eleştirmek adına halkın talebiyle alay etmek yolunu seçtiklerini söyledi. Aygün Halk talebini, "zihni sinir projeleri" olarak alay konusu edenlerin, bir kuruşluk fikir üretmeyip, ülke için elini cebine atmaktan her zaman imtina ettiklerinin ve edeceklerinin bir kere daha ortaya çıktığını kaydetti.
Güney Kore dayanışma ile dış borçlardan kurtuldu
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemlerde ortak çözüm bulma konusunda, Türkiye ve Güney Kore arasında benzerlikler bulunuyor. 1997'deki Asya mali krizi sonucu zor duruma düşen Güney Kore, ekonomik bağımsızlığın zedeleneceği kaygısıyla dış mali yardımlardan çok, iç kaynaklara yöneldi. Kriz döneminde, sivil toplum kuruluşlarının çağrısı üzerine özellikle, ABD'de çalışan ya da iş yapan Güney Koreliler ellerindeki paralar ve tasarufların bir kısmını Seul'deki Merkez Bankası'na yollamaya başladılar. Alışverişte dolar kullanmadılar Bu arada ABD ve diğer ülkelerde iş yapan Güney Koreli işadamları, o ülkelerdeki ortaklarını, Güney Kore'den daha fazla mal almaya ikna etme gayretine girdiler. ABD Doları'nın kabul edildiği mağazalar, yalnızca won kabul etmeye başlarken, holdingler ücretlerini yüzde 10-15 düzeyinde kesebileceklerini ve işçi atmayacaklarını açıkladılar; özellikle ev kadınları ise her konuda kapsamlı bir tasarruf kampanyası başlattılar.
Kapıcı 200 milyon lira gönderdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir memurun geçen hafta maaşının yarısını göndermesinden sonra Ankara'da kapıcılık yapan Osman Doğan adlı vatandaşın 200 milyon lira göndermesine çok duygulandı. 250 milyon olan maaşını 200 milyonunu Kızılay PTT'sinden Başbakan Erdoğan'a gönderen kapıcı Osman Doğan, "ABD'ye el açmaktan, ülkeyi bu bataklıktan kurtarsınlar. 5 çocuğumun geleceği için bu parayı gönderdim. Benim imkanlarım bu kadar. Herkes elinden gelen yardımı yaparsa el aleme muhtaç olmayız" dedi. VELİ TOPRAK-ANKARA
Japonlar krizi dayanışma ile aştı
Türkiye'de sivil toplum örgütleri ve bazı işadamlarının gündeme getirdiği, borçlardan kurtulmak için "bağış" formülünün 1900'lü yılların başında Japonya'da başarıyla gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Batının ekonomik dayatmaları karşısında onurları zedelenen Japonların üst düzey memurları 5 yıl süreyle yarım maaş almış. Japon Prensi İto Hirobumi'nin anlattığına göre zengin ve büyük tüccarlar ise gönüllü olarak fazla vergi vermişler. 1909 yılında Japonya'yı ziyaret eden Seyyah Abdürreşid İbrahim Bey'in, "Alem-i İslam ve Japonya'da İntişarı İslamiyet" isimli hatıratında anlatmış. Hatıratta yer verilen bir görüşme ise Türkiye'nin gündemine oturan "dış borçlarımızın bağışlarla kapatılması" tartışmaları açısından büyük önem taşıyor. Üst düzey memurlar, maaşlarını bağışlamış Hatıratında Japon Prensi'yle yaptığı görüşmeyi anlatan İbrahim Bey, Prens'ten şu cümleleri naklediyor: "Tüm bu hazırlıklardan sonra beş yıl süresince zengin ve tüccarlardan kendi rızalarıyla fazla vergi alındı. Memleketin ileri gelenleri ve üst düzey memurlar da yarım maaşlarını ülkenin kalkınması için devlete bıraktılar" Onurlarını korumuşlar Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bozkurt Güvenç'in "Japon Kültürü" kitabında 1850'li yıllarda Batı uygarlığının Japonya'yı egemenliği altına alma tehlikesi karşısında onurları kırılan 'ne yapmamız gerekiyor?' sorusunu kendilerine soran Japonlar çağdaşlaşma ideolojisini geliştirip uygulamaya koydu. RECEP YETER, İSTANBUL
Demirel: Türkiye borcunu ödeyebilir 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkiye'nin borçlarını ödeyebilecek durumda olduğunu söyledi. Vestel bayiler toplantısına konuk olan Demirel, ihracat yaptığı müddetçe borç bulmakta zorlanmayacağını belirtti. "Türkiye 50 milyar dolarlık ihracat ve turizm gelirleriyle bugün borcunu ödeyebilecek durumdadır" diyen Demirel, Türkiye'nin 79 yıl içinde ekonomi, sanayi ve sosyal alanda küçümsenemeyecek atılımlar yaptığını ifade etti. İstanbul Grand Cevahir Otel'de yapılan Vestel bayiler toplantısına İstanbul Valisi Muammer Güler, Vestel Yönetim Kurulu Başkanı M. Nazif Zorlu ve dünyaca ünlü pazarlama uzmanı Jim Bion da katıldı. Jim Bion'un perakende sektörüyle ilgili bayilere bilgi vermesiyle başlayan toplantıda daha sonra söz alan Demirel, Kıbrıs sorununa da değindi. Demirel, "Osmanlı Kıbrıs'ı Rumlar'dan değil, Venedikliler'den aldı. Ada hiç bir zaman Rumların olmadı. 1974'te Türk ordusunun müdahalesi olmasaydı Kıbrıs, Bosna ve Kosova gibi olurdu." diye konuştu. ZEKERİYA GÜLÜN
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |