AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Biz bu savaşta taraf değiliz

ABD ve İngiltere'nin başlattığı işgal harekatı üçüncü haftasına girdi. Dünyanın en gelişmiş teknolojisine sahip ordular hala hatırı sayılır bir şehri ele geçirebilmiş değiller. Havadan bombalama, karadan denizden füze gönderme ve uzaktan bombarduman dışında mukavemet edenlerle yüz yüze gelemeyen, geldiğinde de bir arpa boyu ilerleyemeyen bir işgal harekatı.

İşgal harekatı diyorum çünkü kitle imha silahları, dikta, demokrasi noksanlığı, insan hakları ihlali gibi gerekçelerin hiç biri bu saldırıyı masum gösteremez.

Kitle imha silahları bahanedir, çünkü silah denetçileri öyle bir şey tespit edememiştir. Bölgede kitle imha silahına sahip bir başka ülke görülmezden gelinmiştir.

Iraktaki diktayı demokrasiye tahvil gerekçesi de inandırıcı değildir, çünkü ABD'nin bölgedeki hiçbir müttefikinde –Türkiye hariç- demokrasi yoktur.

İnsan hakları ihlalinin önüne geçme gerekçesi de havada kalmıştır. Çünkü üç haftadan beri Irak'a saldıran orduların kendileri bizzat ve doğrudan insan haklarını ihlal etmektedirler.

İnsanların elektiriğini, suyunu, gıdasını, ilacını keserek, adım başı tahkir ederek ve canlarına kastederek haklarını ihlal etmektedir. İnsan hakları öldürülerek, sakat bırakılarak, evi yıkılarak, suyu gıdası kesilerek korunmaz.

Bu savaşı planlayanlar Saddam için savaşacak bir halkın ve ordunun bulunmadığını düşünürken haklıydılar. 24 milyonluk Irak halkının Saddam için canlarını feda edecek bir gerekçeleri yoktur, olmamıştır.

Ama Saddam'ın nefes aldığını bildiği sürece de bu halkın beklenildiği gibi isyan çıkarmayacağını hesap etmediler. Güneydeki direnişi gören kürt grupların bile itiraz etmeye başlaması Saddam'la baş başa kaldıklarında başlarına geleceği bilmelerinden kaynaklanmaktadır!

Irak savaşını planlayanların yanıldıkları bir diğer nokta ise, her ne kadar Saddam için ölecek bir halk ve ordu bulunmasa da şu andaki hayatını ve konumunu Saddam'a borçlu olan ve Saddam ortadan kaybolduğunda bizzat Irak halkı tarafından yönetimin yanında oldukları için imha edilecek olan yaklaşık 200 bin kişilik yakın çevresi. Cumhuriyet muhafızları, Saddam fedaileri, Baas üyeleri vesaire. Bunlar çok iyi biliyorlar ki eğer Saddam iktidardan düşerse Irak halkı onlara Irak'ı dar edecektir. Onun için bu güçler ya Saddam'ın iktidarını koruyarak konumlarını sürdürecekler ya da her halükarda hayat kendilerine zindan olacak. Saddam'ın iktidarını korumayı tercih edeceklerdi ve ettiler. Bu güçler şimdi işgal kuvvetlerine kök söktürüyorlar.

Bu gidişle uzun süre işgal kuvvetlerine karşı direneceklerdir.

İşgal kuvvetlerinin bir yanlışı da Irak halkının duygularını hafife almış olmalarıdır. Evet Irak'ta bir dikta rejimi var ve halk bundan memnun değil ama gelenler daha zalim olur hele hele bir de gayri Müslim olurlarsa durum değişir. Irak halkının bu noktada vereceği tepkiyi de yanlış hesap ettiler. Irak rejiminin muhalifleri bile işgal kuvvetine karşı direnmeye başladılar.

Bu işgal harekatı bir ay daha devam eder ve hurma pişiren sıcaklar başlarsa, işgal kuvvetlerinin işi daha da zorlaşacaktır.

İkinci dünya savaşında akaryakıt depoları donan ve soğuktan kımıldayamaz hale gelen Almanların karşında Rus askerlerinin yarı çıplak eğitim yaptıkları ve Almanları geri püskürttükleri gibi, hurma sıcaklarında işgal askerleri sığınacak gölge ararken Arapların baş açık ayak yalını işgalcileri püskürtürlerse şaşmayın.

İşgal kuvvetlerinin bu direnişi durdurmak için kullanacağı elindeki tek silah kitle imha silahıdır. İnşallah öyle bir yola tevessül etmezler. Onun dışında işgal kuvvetleri yakıcı bir batağa saplanmış durumdadırlar.

Irak savaşını planlayanların en önemli hatalarından biri de Türkiye'yi çantada keklik zannetmiş olmalarıdır. Türkiye milletiyle, meclisiyle ve hükümetiyle bu savaşta taraf olmadıklarını, olmayacaklarını sadece barış için çaba sarf edeceklerini ilan ettiler ve gereğini de yaptılar.

Milletin tavrı ortadaydı.

Hükümet saldırı başlamadan önce bölgede yaptığı çalışmalarla barış için ne denli gayretli ve istekli olduğunu bütün dünyaya gösterdi, büyük takdir topladı.

Birileri her ne kadar meclise tezkere gönderdiği için hükümeti hala tenkit etseler de hükümet meclise tezkere gönderirken de ülkeyi bir felakete sürüklememe konusunda ilkeli davranmıştır. Parti içinde bağlayıcı grup kararı almamıştır. Öyle bir karar alsaydı bugün 62 bin ABD askeri ülkemizde konuşlanıyor olacaktı! Almadı ve kararı vekillerin vicdanına bıraktı. Doğru olanı yaptı ve meclis de malum kararı aldı. Bütün dünyaya örnek bir tavır sergiledi.

İşte Irak savaşını planlayanların yanıldığı en önemli noktalardan biri de bu oldu. B planı, C planı gibi varlığı kuşkulu olan planlar sökmedi ve Türkiye'ye sırtını dönen ABD bütün ilkelerini bir kenara bırakarak Dışişleri Bakanını Türkiye'ye gönderdi.

Colin Powel'e başbakanımızın ve dışişleri bakanımızın neler söylediğini biz biliyoruz. Ama dışişleri Bakanımızın, "Türkiye koalisyonun içindedir." gibi savaşa taraf olduğumuz anlamına gelen açıklamasını nasıl yaptığını hala anlamış değiliz. Neyse ki, müttefik olduğumuzu kastettim diyerek maksadını açıkladı ve bir yanlışı düzeltti. Lakin bıraktığı olumsuz izleri silmeye yetmedi. Kullanan kullandı.

Evet bizim ABD ile ve başka ülkelerle ittifaklarımız ilişkilerimiz var ama bu savaşta biz taraf değiliz, meclis olarak öyle karar verdik. Taraf değiliz ve olmayacağız/olamayız.


6 Nisan 2003
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED