|
|
Kalite patronda başlar!
Hem devlet hem şirket yönetimine esas teşkil edebilecek bir ilkedir bu. Tepeden tırnağa kaliteyi amaçlamazsak, ona hiçbir zaman ulaşamayız.
Bolu'da bir işyerinde yaptığımız kalite konulu kısa kompozisyon yarışmasını, şirketin güvenlik görevlisi Ekrem Kurt kazanmıştı. Özetle şöyle diyordu: "Kalite patronda başlar, bende biter!" Öyle zannediyorum ki, hem devlet hem şirket yönetimine esas teşkil edebilecek bir ilkedir bu. Tepeden tırnağa kaliteyi amaçlamazsak, ona hiçbir zaman ulaşamayız. Kaliteyi tanımlamak kolay değil. Yine de herkes kaliteli mal ve hizmetin ne olduğunu bilir. Belirli bir zaman diliminde, arzu edilen standardın tutturulması kalite yolculuğunun başlamış olduğunu gösterir. Bu standart ayrıca hem uzun ömürlü, hem de "geliştirilebilir" olmalıdır. Kalite, moda demek değildir. Bir ara iyi satan, fakat sonra kalitesiz olduğu keşfedilince sırt çevrilen nice ürünler vardır. Belki şu iddia edilebilir: Piyasada yüksek fiyata satılan malların büyük bir kısmı kaliteli oldukları için değil, yoğun reklam sayesinde yüksek bir imaj tutturdukları için rağbet görmektedirler. Burada kalite ile fayda (yahut kullanışlılık) kavramları birbirine karıştırılmaktadır. Kaliteli demek, modern ekonomi içinde, mutlaka çok kullanışlı, çok dayanıklı demek değildir. İnsanların önemli bir kısmı mal değil, imaj satın almaktadırlar. Bunun büsbütün farkında olmadıkları söylenemez. Bilerek içine girilen bu tuzak, modern insana tuhaf bir keyif vermekte, orada gerçekliğe değil simgelere hayran olmaktadır. Medeniyet, 'bilinçli' kollektif aldanmaya taktığımız addır belki de!
Kalitenin beş şartı
1- İş ortamı sıcak ve destekleyici, teşvik edici olmalıdır. İşçiler yöneticilere güvenmelidir. İşlerinden emin olan, yöneticilerin kendi sağlık ve refahlarına ihtimam gösterdiğini ve şirkete kazandırdıkça kendi ücretlerinin de makul biçimde artmakta olduğunu hisseden işçilerin kalite bilinci yüksek olur. Yukarıdan gelişigüzel baskı veya işçiler arasında tutarsız ayırımlar (ister ceza, ister ödüllendirme bakımından olsun) kalite arayışını engeller. Yöneticiler ellerinden geleni yaparak işçiler arasında ve işçilerle yöneticiler arasındaki işbirliğini arttırmaya çalışmalıdırlar. Kendini patron sanan yöneticiler sadece yukarıdan emir vermeyi ve aşağıdakilerin sınırları çizilmiş bir alanda "görevlerini" yapmalarını isterler. Lider-yöneticiler ise sözkonusu sınırları genişletmeyi ve aşağıdakilerin maksimum katılımını hedef alırlar. 2- Kalite her zaman faydalı (işe yarar) olduğundan, işçilerden her zaman faydalı işler yapmaları istenmeli ve yapılmakta olan işin faydasına katkıda bulunmaları özendirilmelidir. Lider-yönetici asla "Sorularınla canımı sıkma; sana söyleneni yap!" demez. Tam aksine, çalışanların, yapmakta oldukları işin faydasına yönelik soruları can kulağıyla dinler, gerekli açıklamaları yapar, eksikliklerin giderilmesine çalışır. Hiçbir şey işçilerden faydalı olmadığını düşündükleri birşeyi yapmalarını istemek veya onların işin daha iyi yapılmasına yönelik fikirlerini dinlememek kadar kalite arayışını baltalayamaz. Orduda askerlere ceza olsun diye toprağı kazıp yeniden doldurmaları istenebilir. Fakat iş hayatında böylesine faydasız bir işin yapılması intihardır. 3- İşçilerden ellerinden geleni yapmaları istenmelidir. Kalitenin temel varsayımlarından biri, işçi ve yöneticilerin ortak çabalarının eseri olmasıdır. Şayet iş ortamı elverişli ve işçiler faydalı bir iş yapıyor olduklarına inanıyorlarsa, birçoğu canı gönülden çalışacaktır. 4- İşçiler işe alındıkları andan itibaren, lider yöneticiler kendilerine işlerini sürekli olarak değerlendirmenin yol yordamını öğretir, onlar da gereğince hareket ederler. Ancak ondan sonra yapılan işin kalitesi yükseltilebilir, işçiler havaya sokulup bir yüksek kalite süreci başlatılabilir. Patron-yöneticiler işçinin eline bir standart listesi tutuşturup, sonra işçinin başarımını bununla ölçmeye kalkarlar. Bu durumlarda iş yapılır, fakat kalite yükselmez. Kalitenin standartlara uygunluk olduğu fikri bir tek şartla doğrudur: Standardın belirlenmesine işçinin katılması!. Denetçilerin aradan çıkarılıp, işçilerin kendi işlerini denetleme bilincine vardırılması şirkete büyük miktarda para kazandıracağı gibi, öz-denetim kalitenin, dolayısıyla da pazar payının garantisi haline gelebilir. İnsanlar başkaları tarafından değerlendirilmeyi hazmetmezler; kendi kendilerini değerlendirebilmelidirler. Denetim sistemi kırgınlık, güvensizlik ve çatışmaya kapı açar. 5- Kaliteli iş yapanlar her zaman kendilerini mutlu hissederler. Bu operasyonel bir şart değil, ilk dört şartın yerine getirilmesinin sonucudur ve ortaya çıkan kalite ortamının sürüp gitmesini sağlar.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |