|
|
Milletin sepetine / kupasına dokunma!
Seçilme yaşını 25'e indiren ve orman arazilerinin satışına imkan veren Anayasa değişiklikleri TBMM'de 366 oyla kabul edildi. AKP iktidarının getirdiği değişiklik teklifi kabul edilmesine edildi ama, bildiğiniz gibi sepetten en az 367 oy çıkmadığı için ortaya "referandum" ihtimali çıktı ve dolayısıyla kimse memnun olmadı. Oysa AKP, Meclis'teki 365 milletvekiline birkaç bağımsız milletvekilinin ilavesiyle bu değişikliği referanduma gerek kalmadan 367 oyla geçirebileceğini düşünüyordu. Demek ki, TBMM Başkanı olduğu için oy kullanamayan Bülent Arınç ve yurtdışında bulunan Mehmet Dülger'e ait iki oyu düşersek, AKP'nin kendi grubu dışında ancak üç bağımsız milletvekilinin desteğini almış olduğunu görüyoruz. Sonuç AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'u öfkeyle "Bir iki arkadaşımızın sorumsuzluğunun faturasını görüyorsunuz" diye bağırttığına göre, yurda dönüşünde Mehmet Dülger'i iyi bir karşılama bekliyor diyebiliriz! Anayasa değişikliğine girişmek çok önemli ve zor bir iş... Değişiklik teklifine konu olan madde ya da maddeler üzerine olabildiğince geniş bir tartışma açılması -eğer bu işi ciddiye alıyorsanız- zorunlu. Bu tür girişimlerde sadece Meclis'te bulunan gerekli çoğunluğu ikna etmek de kafi değil; değiştirilmesi düşünülen madde ya da maddeler hangileri olursa olsun mutlaka toplumun da bu tartışmaya sokulmasına çalışılmalı. Mesela oylanan teklifte yer alan seçilme yaşının 25'e indirilmesi meselesi: Nüfusunun büyük bölümü gençlerden oluşan Türkiye'de bu teklif ilk bakışta ne kadar makul görünürse görünsün, ciddi bir tartışmanın konusu olmak onun da hakkı. Aynı şey orman arazilerinin geleceğiyle de ilgili. Yani AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın seçilme yaşının indirilmesine gerekçe olarak "Fatih, İstanbul'u 21 yaşında fethetti" demesi kafi değil. Dolayısıyla, anayasa değişikliklerinin gerektirdiği özel çaba hatırlandığında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın geçen günkü oylama sonunda yaptığı "Umarım bu sonuç anayasa değişikliğinin uzlaşmayla ele alınması zorunluluğunu AKP'ye göstermiştir" şeklindeki değerlendirme doğru ve yerinde bir değerlendirme. 4 Nisan'da Meclis'ten çıkan sonuçtan çıkarılması gereken başka dersler de var. Herşeyden önce AKP Grubu'nun sergilediği haddinden fazla öfkeli ve hiddetli tavır. Sizi bilmem ama geçen gün önümüze gelen sahneler Meclis'e 365 milletvekili sokabilmiş bir iktidar partisinden beklenen sahneler değildi. Unutmayalım ki, "milli irade"ye hiç yakışmayan şey, bu aşırı öfke ve hiddettir! Hem düşünsenize, daha dün bir bugün iki, yolun henüz başındayız... Şimdi de gelelim bu oylamanın en güzel sayfalarına: Sadece Yeni Şafak okuyorsanız duymamış olabilirsiniz; 4 Nisan oylamasında patırtı gürültü içinde, AKP milletvekili Ramazam Toprak'ın CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in kullanıp sepete (kupaya) attığı oy zarfını çıkarıp cebine attığı görülmüş. Bunun üzerine CHP milletvekilleri de haklı olarak "Oyumuzu gasbediyorlar" diye topluca isyan etmişler. Şaşırdınız değil mi? Bu bilgiyle önce Tercüman (Ilıcaklar) gazetesinde karşılaştım. Sonra diğerlerini taradım. Evet, sadece birinde ikisinde değil, hemen hepsinde Ramazan Toprak'ın Sevigen'in sepete attığı oy zarfını çıkarıp cebine attığı anlatılıyordu. Hatta gazetenin birinde "elini sepete daldıran" Toprak'ın fotoğrafı bile vardı... Bitmedi... Bir gazetede karşılaştığım şu bilgiyi de aktarayım: "AKP'liler oy pusulaları ve oyların atıldığı kupanın önünde set oluşturdu. AKP'li Agah Kafkas'ın oyların atıldığı kupayı aldığını, Ramazan Toprak'ın ise kupanın içindeki oy zarflarını alarak cebine koyduğunu gören CHP'liler...." Yani bayağı düzenli, dayanışma içinde çalışılmış... Agah Kafkas sepeti tutuyor, Ramazan Toprak ise CHP'li milletvekillerinin zarflarını cebe indiriyor.... Meclis çatısı altında bugüne kadar çok kavga gürültü gördük ama sanırım böylesiyle ilk kez karşılaşıyoruz. Öyle bir milletvekili ki, sepete kendi zarfını atması ona yetmiyor; illâki başkalarının zarfına da el atacak... İsterseniz; AKP'ye oy vermiş olalım ya da olmayalım, buradan hep birlikte sepeti tutan ve elini sepete daldıran milletvekillerine şöyle seslenelim: Heeeeyy değerli milletvekilleri! O sepete / kupaya dokunmayın, çünkü sonuç itibariyle o sepet / kupa bizim, yani milletin! Sizleri vekil tayin ettik ama o kadar da uzun boylu değil yani...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |