AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
UHDE
Üniversitede bir toplantı... Katılanlar; başta rektör, dekanlar, hocalar... Hoca camide diyenin canına okurum! Döndü camiden ve toplantıya dahil oldu. Mevzu o değil zaten. Proflar, doçlar, desotolar, fargolar hepsi toplantıdayken rektör söze başlıyor. Konuşuyor konuşuyor... Hazır bulunanların zihninde cevap bekleyen bir soru var. "Bir fakülteye kim dekan olarak atanacak?" Rektör, herhangi bir atama yapmayacağını belirterek, "Dekanlığı uhdeme aldım" açıklamasında bulunuyor. Kimisinde soğuk bir duş etkisi...
Rektör sağa bakıyor, sola bakıyor ve cevabı patlatıyor: - Valla manasını bilmiyorum ama, güç bende!..
Şaka gibi geliyor değil mi? Sanki uydurmuş yazmışız gibi. Öyle ya, isim yok, cisim yok, neresi olduğu belli değil. Kim olduğunu, kim nasıl anlayacak! Uhdeyi bilmeyen prof olur mu, rektör olur mu sorusu ne kadar anlamsız bu durumda. Esasen hangi yazarın muhayyilesi bir rektörün ve profun uhdeyi bilmeyeceğini düşünecek kadar geniş olabilir ki... Olsun, uhdeyi bilmese de "güç bende" demeyi biliyor!
Televizyondaki kim 500 milyar ister yarışmasında 1960 darbesinin hangi ayda yapıldığını bilmeyen genç tarih öğretmeni için üzülürken, üstüne bir de bu "uhde" meselesi, kadayıfın yanına kaymak gibi oldu değil mi? İyi gider. Afiyet olsun.
SOĞUTMADA ÜSTÜMÜZE YOKTUR
Radikal'de İsmet Berkan önceki gün "mor kalemle yazmak isteyen kız"dan bahsetti. Çok ünlü bir lisede geçen olay kısaca şöyle: Öğrenci mor kalemle yazınca, öğretmen karşı çıkmış. - Mor kalemle yazamazsın! Kız, mantıklı bir sebebi varsa, mor kalem kullanmaktan vaz geçeceğini söylemiş ama öğretmen herhangi bir açıklama getirememiş. Sonuç; o günden sonra çocuk okuldan soğumuş. Biz bu konuda çok ilerlemişizdir. Okuldan soğutma, işyerinden soğutma, kışladan soğutma, evden soğutma... Neresi olursa olsun farketmez, itina ile soğuturuz. Yeter ki soğutacak biri ya da birileri olsun. Yeter ki soğutalacak bir yer, bir mekan, bir birim olsun. Dayak atar soğuturuz.
Bin türlü halini biliriz birini bir yerden soğutmanın.
DEVLET VE KÜLTÜR
Bayram Bilge Tokel, Kılavuz dergisinin önceki sayılarında türküler üzerine yazılar yazmaktaydı. Derginin bu ayki sayısında yazı yok, onun yerine kendisiyle yapılan bir röportaj yer alıyor. "Devlet kültür alanından çekilmeli" sözü başlığa çekilmiş. Ayrıntısı şu şekilde: "Genel itibariyle baktığımızda da artık ben devletin kültür sanat işletmeciliğinden çekilmesi gerektiği kanısındayım. Bir anda olmaz tabii bu ama aşama aşama çekilmeli diye düşünüyorum." Halkın sabrına, çilekeşliğine ve türkülere dikkat çeken Bayram Bilge Tokel ile bu röportajı kimin yaptığını anlayalamadık, isim yazmamışlar. Belki gerek görmemişlerdir ama bu soruları kim sordu diye merak ediyor insan. Tahmin etmek için dergi kadrosunu bilmek tanımak yeterli değil, bir de ense tıraşlarından haberdar olmak gerekiyor. Fotoğraflardan birinde Bayram Usta cepheden görünürken, röportajı yapan kişinin de sadece ense kısmı görünüyor.
MAFYA-ŞEREF
Eskişehir Emniyet Müdürünün öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada sarfettiği "Mafya şerefli bir iştir." sözüne basın tepki gösterdi. Olmaz böyle şey vs. diyerek.
CAHİLLERİN HASI
Ebu Cehil'in orijinal adı Ebu'l-Hakem yani "en iyi hüküm veren kimse"dir. Onun Mekke'de hakim pozisyonda olması ve insanlar arasında hükmetmesi, tarihte Ebu Cehil yani "cahillerin hası" olarak isimlendirilmesine engel olamamış ve bu adıyla meşhur olmuştur. Başka bir deyişle insanların meselelerine çözüm getirme konusunda hakem olmuş ama "Ebu Cehil" ismiyle anılmaktan kurtulamamıştır. (Murat Kayacan)
CEZA FAZLA
Uzanlara 96 bin yıl ağır hapis cezası isteniyor. Hakimin yerinde olsam, hiç düşünmeden cezanın yarısını affederdim.
TEBRİK
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'ya "Yılın Hukukçusu" ödülü vermekten vazgeçen Türk Hukuk Enstitüsü'nü tebrik ediyorum.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |