AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Başörtüsü"nün acısını "yırtmaç"tan çıkarmak!

Konya İl Milli Eğitim Müdürü, okul müdürleriyle yaptığı toplantıda yaptığı konuşmasına "O kadar dar giyilmiş bir pantalon ki, vücudunun tüm hatları belirgin. Derse girdiği öğrenci 15 yaşında ve karşısında tüm hatları belirgin bir kadın" diye devam ediyor... Müdürün bazı kadın öğretmenler hakkında "tüm hatları belirgin" ifadesini iki kez tekrarlaması ilginç... Belli ki Müdür bey okullarında "tüm hatları belirgin" kadın öğretmen istemiyor... Müdür beyin okullarda uygulanan "başörtüsü yasağı"na hiç değilse "yönetmelik" gereği ses çıkarmadığını da gözlemliyoruz. Ama Müdür beyin, biraz da gönülsüz olarak "evet" dediği bu yasağın acısını "yırtmaç"tan çıkarmak gibi bir niyeti var sanki: "Başörtüsüne diyoruz ki, 'Yönetmelik gereği okulda başını açıcaksın.' Peki yırtmaçlıya niye demiyoruz ki? Şu kadar uzun yırtmaç bu yönetmelikte olmaz. Herkes işine baksın."

Müdür bey, okullarından birinde "soruşturmalık hale" gelen bir olayı da hatırlatıyor: "Ortaöğretim okullarının birinde son sınıf öğrencilerinden biri, öğretmenine ilanı aşk yapıyor. Problem büyüdü ve soruşturmalık hale geldi. Bana, o öğretmen öğrenciyi tahrik ediyor gibi geliyor. Vücut hatlarının şekli o çocuk üzerinde olumsuz davranışlara neden oluyorsa ve ben tahrik ediyorsam bu ayıp değil midir?"

Bakın, Müdür bey yine döndü "belirgin vücut hatları" meselesine... Çünkü (Müdür beyin ifadesiyle), "Dar giyilen elbise, öğrenciyi tahrik ediyor." Görüyorsunuz, ülkede herkes işini gücünü bırakmış ve birbirini şu ya da bu biçimde ve amaçla "tahrik" etmekle meşgul! Kız öğrencilere "başörtüsü" yasak, çünkü "laikleri tahrik" ihtimali kuvvetli... Kadın öğretmene "dar giyilen elbise" yasak, çünkü karşısında bulunup da artık "tahrik" edilme yaşına gelen öğrencilerin "tahrik" olması kuvvetle muhtemel... Ve tabii "tahrik"ten geçilmeyen bu okul sisteminde, herkesin kendine göre geliştirdiği birer "tahrikleri önleme" yöntemi var.

Kimileri öğretmen ve öğrencilerin etek boylarına yapışıp uzatmakla "tahrikler"in önünü alınacağını düşünüyor, kimileri ise "tahrikler"in son bulması yönünde bütün umudunu başörtüsünü alaşağı etmeye bağlamış... Bu yolla kimileri okulda "ahlak"ı, kimileri ise "cumhuriyet"i kurtarmaya çabalıyor...

Peki tarafların bu mücadelesinde fikri sorulmayan ve dolayısıyla adam yerine konulmayan birileri yok mu? Olmaz olur mu, var tabii... Bunlar, şu veya bu biçimde, ama tamamen kendilerinin seçtiği bir biçimde giyinmek hakkına sahip olan kadın öğretmenler ve kız öğrenciler. Eminim ki onların canı bu "tahrik" müfettişlerinin davranış ve açıklamalarına çok sıkılıyor... Bu tür davranış ve açıklamalarla karşılaştıklarında belki de şöyle mırıldanıyorlar: "Sana ne! Benim etek boyumdan, üzerimdeki elbisenin darlığı veya genişliğinden, başımdaki başörtüsünden sana ne! Senin bu dünyada uğraşacak başka işin yok mu? Sen bu dünyada 'tahrik'ten başka bir şey düşünmez misin?"

Belki bu mırıldanmalara, "vücudunun tüm hakları belirgin" öğretmen karşısındaki 15 yaşındaki öğrenci de şöyle katılıyor: "Sana ne! Benim karşımdaki 'vücut hatları'ndan 'tahrik' olup olmadığımdan sana ne?"

Okul Tarihimiz'in en önemli sayfalarından birisini bu "tahrik" meselesi etrafında geliştirilen uygulamalar oluşturmuştur. Okulumuz, çok değer verdiği ve titizlikle uyguladığı bir "pedagojik ilke" doğrultusunda, öğrencilerin (hem de en olmayacak yaşlarında) kendilerini "çirkin", "beğenilmez", "çok sıradan" görmeleri için elinden her şeyi yapmıştır. Öğrenciler, ortaokul ve lise yıllarında, yani tam da kendilerini beğenmelerinin en gerekli olduğu çağlarında, birçok sınırlayıcı uygulamayla bu pek gerekli "özgüven" duygusundan yoksun bırakılmışlardır. Bana sorarsanız, bu "kötülük" Okulumuz'un çocuklara yaptığı kötülüklerin başlarında gelir... Farklı bir biçimde tekrar edecek olursak, bu uygulamaların öğrencileri tek tek şu ortak kanaate vardırmaktan başka bir amacı yoktur: "Üzerindeki şu çirkin üniformanın içine sokulmuş, saçına başına dokunması yasaklanmış, kendine özgü bütün özellikleri yok edilmiş aynada karşımda duran şu gençkız mı güzel, bu gençkızı kim beğenebilir, onu kim güzel bulabilir ki?!"

Yalan değil doğrusu; bir Okul sisteminin öğrencilerden bir "karınca sürüsü" yaratarak onların "özgüvenlerini" son derece sarsan böyle duygulara kapılmalarını teşvik etmesi, az bir başarı değildir doğrusu!

Onun için okul yöneticilerine derim ki, "Kaldırın gözlerinizi-bakışlarınızı çocukların eteklerinden ve başlarından! Merak etmeyin, onlar sizin anladığınız anlamda 'tahrik' etmez ve 'tahrik' olmazlar..."


15 Kasım 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED