AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Dev bir adım...

Türkiye'de İnsan Hakları ihlalleri birkaç yıl öncesine göre azaldı; istatistikler böyle söylüyor. Ancak bu azalmanın görece olduğu da ortada.

İhlalleri sert bir şekilde cezalandıran, ihlal tanımını genişleten yasalar, uygulama alanına hemen ve beklendiği gibi yansımıyor. Geleneksel ihlalci olarak bilenen kimi kurumların ve devlet aktörlerinin alışkanlıkları değişmedi. İhlal araçlarının hala sorgulama, cezalandırma tekniği olarak görülmesi, bu yönde uygulamaların sıkça örtbas edilmesi, ihlal takibi, ihlal bölgeleri ve ihlallere yönelik yaptırımlar konusunda keyfi-siyasi bir hiyerarşi oluşturulması bir eğilim olarak süregidiyor

Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde 2000 yılından itibaren bu tür sorunların giderilmesi için Başbakanlık bünyesinde İnsan Hakları Başkanlığı, İnsan Hakları Üst Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulu, il ve ilçelerde insan hakları kurulları oluşturulmuştu.

Tahmin edileceği gibi, bu kurullar mevcut devlet yapısı ve siyasi koşullar içinde ya işlevsiz kalmış ya da insan hakları meselesinde "zanlı"ların aynı zamanda "denetçi" olduğu bir yapıyı ortaya çıkarmıştı.

Başbakanlık ve yedi ayrı bakanlık müsteşarı ile İnsan Hakları Başkanı'ndan oluşan üst kurul şeklî kalmış, sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları, akademisyenler, baro temsilcilerini biraraya getirmesi beklenen İnsan Hakları Danışma Kurulu 2001 yılında kurulmuş, ancak ilk toplantısını 2003 Şubat'ında yapabilmişti.

Bu danışma kurulunun yapısı bile insan hakları sorunlarının keyfi bir hiyerarşisi üzerine kuruluydu. Örneğin bu kurulda yer alan beş baro, devlet merkezli faaliyeti hukuk faaliyetinin önüne alan Türkiye Barolar Birliği tarafından seçiliyor, bu da yetmiyor, birlik bu barolardan kimlerin temsilci olacağına da kendisi karar veriyordu. Doğal olarak bu beş baronun tümü Ankara'nın batısından seçiliyor, barolar içinde en devletçi zihniyetler bulup çıkarılıyordu.

2000 yılında kurulan il ve ilçelerdeki insan hakları kurulları vali, emniyet müdürü, jandarma komutanı, milli eğitim ve sağlık müdürü ile valinin seçtiği, birçoğu adı dışında sivillikle ilgisi olmayan sivil toplum örgütlerinden oluşuyor, bu yapı devlet açısından zevahiri kurtarmaktan başka bir işe yaramıyordu.

Bu tablo, bırakın insan hakları ihlallerini gidermeyi, neredeyse örtbas edecek bir işleyişi ima ediyordu.

Önceki gün Türkiye bu konuda küçük ve sessiz bir devrime tanık oldu.

Abdullah Gül'ün başkanlığında AB İlerleme Raporu'nun insan hakları konusundaki maddelerini değerlendirmek için toplanan İnsan Hakları Üst Kurulu bu yapıyı alt üst etti ve yeniden kurdu.

Örneğin 76 üyeli İnsan Hakları Danışma Kurulu'na yönelik olarak, Türkiye Barolar Birliği'nin yetkileri elinden alındı; baro sayısı 7'ye çıkarıldı; Diyarbakır ve Van barolarının, kendi seçecekleri temsilciler yoluyla kurul üyesi olması öngörüldü.

İl ve ilce insan hakları kurullarında da ciddi bir değişikliğe gidildi. Vali dışındaki tüm devlet temsilcileri yerlerini seçilmiş aktörlere ve sivil toplum örgütü temsilcilerine bıraktılar. Emniyet müdürü, jandarma komutanı, il ya da ilçe milli eğitim ve sağlık müdürünün yerini belediye başkanı, il genel meclisi temsilcisi, siyasi parti temsilcileri, okul aile birlikleri temsicisi, meslek odaları temsilcileri aldı. Daha önce valinin keyfi olarak seçtiği sivil toplum örgütü ve mahalli medya temsilcilerinin başvurunlar arasından seçilmesi kararlaştırıldı ve her kurulda en az üç sivil toplum temsilcisinin yeralması kurala bağlandı.

Bu, şu an itibariyle 930 kurul bulunduğu dikkate alınacak olursa, Türkiye genelinde 2790 sivil örgütün insan hakları denetim şebekesine, kamu sistemine aktif katılımı demek. Zira, yeni yönetmeliğe göre, bu kurullar ayda en az bir kez toplanarak araştırma yapacak ve ihlal iddialarını karara bağlayacak ve insan hakları bilincinin yükseltilmesi için çalışacak...

Tüm bunlar bir değişimin, diğerlerini de gerektiren ilk adımlarıdır.

Ancak dev adımlarıdır...

İrade ve kararlılık birçok sorunun üstesinden gelir.

Nitekim bu değişim ardında iki önemli isim var:

Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve bu sütunda zaman zaman adından söz ettiğimiz, ülkenin parlak ceza hukukçularından, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Doç.Dr. Vahit Bıçak...

Bıçak'ın 277 kurum ve kuruluşla yaptırdığı görüşmelerin ardından hazırladığı bir taslağın izdüşümleri bunlar...

Umarız devamı gelecek, uygulama beklenenden yakın olacaktır...


15 Kasım 2003
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED