|
|
Çevik Bir 'kazık' yağlamadan sorumlu komutan mıydı?
Hey, 28 Şubat'ın arkasındaki sivil "halk desteği" nerelerdesin, ünlü 28 Şubat'a bir şeyler oluyor. Ve galiba birileri bu hareketi çok ustaca çiziyor. "Postmodern 28 Şubat darbesi" tümüyle bir 'Türk aklı'yla kotarılmış bir darbe değildi, bunu biliyoruz. Peki ama kim ve neden şimdi? Sakın, 'Türk aklı'nı yönlendiren o "postmodern akıl" şimdi kendi eserini çiziyor olmasın... Radikal'de yayınlanan MGK Genel Sekreterliği'nin "Psikolojik harekat"la ilgili "gizli" belgesiyle başlayıp, Vatan'da Bilal Çetin'in dizisiyle süren ifşaatlar 28 Şubat'ı adeta hallaç pamuğu gibi atıyor. 28 Şubat ateşinin yüksek olduğu, hatta basının büyük bölümünün "psikolojik harekat"ın lojistik destek gücü gibi çalıştığı günlerde kimselerin dile getirmeye cesaret edemediği gerçekler bir bir günyüzüne çıkıyor. Gerçi o dönemde, toplumun büyük bir bölümü bu "psikolojik harekat"a bizzat muhatap olduğu için "gizli" harekatı aslında yaşayarak öğreniyordu. Şimdi sadece toplumun yaşadığı acıların bir dökümü yapılıyor o kadar... O günlerde siyasal partiler aleyhinde gazetelerde yazılar yazdırılıyor, yönlendirmeli gösteriler yaptırılıyor, yazarlar andıçlanıyor, milletvekilleri, işadamları ve sivil toplum önderlerine mektuplar gönderiliyor, gazozcular, kebapçılar dahil binlerce insan fişleniyordu. Daha da önemlisi, devletin bir kurumu tarafından devleti yöneten siyasal iktidar aleyhinde kampanyalar yapılıyordu. Meğer toplumun büyük bir bölümü "potansiyel tehlike" olarak görüldüğü için bizzat MGK tarafından "psikolojik harekat"a tâbi tutuluyormuş. Kim ne derse desin, bunun anlamı devletin kendi halkına güvenmemesi ve onu potansiyel bir tehlike olarak görmesi demektir. Demokratik bir ülkede, böyle bir davranışın meşruiyetini izah etmek mümkün değildir. Elbette bütün dünya devletlerinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı güvenliğini sağlamak için "psikolojik harekat" yapacaktır, yapmalıdır da. Ancak bir devletin, kendi toplumuna karşı hukuku ve demokratik kuralları askıya alarak, 28 Şubat'ta olduğu gibi sindirme kampanyaları yapmasını anlamak çok zor. Şimdilerde emekliliğin tadını çıkarmaya çalışan 28 Şubat'ın kudretli paşaları, basında o dönemle ilgili furyaya dönüşen haberleri yalanlamakla meşguller. Bu paşalardan birisi var ki, Allah ona kolaylık versin!.. 28 Şubat'ta dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e haber göndererek, "Söyleyin o kadına, gelirsek bakanlığın önünde avanesiyle birlikte yağlı kazığa oturturuz" diyen Çevik Bir'in kudretinden sual olunmazdı. Hem de ne kudret, sanırsınız ki "yağlı kazıklar"dan sorumlu komutan... Türkiye'deki bu tür irrasyonel uygulamalar karşısında nedense aklıma hep şöyle bir temenni geliyor. Keşke diyorum, bir zamanlar "psikolojik harekat" çerçevesinde siyasal iktidarları, partileri, üniversiteleri, hukuk kurumlarını, iş dünyasını ve basını bir "emir"le hazırola geçiren kudretli paşalarımız emekli olunca bir parti kursalar ve milletin kantarında tartılmayı deneseler... Onlar için herhalde muhteşem bir final olurdu.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |