|
|
Araştırmacı gazetecilik
‘Kronik medya’da “Araştırmacı gazetecilik günleri başladı galiba” başlığını okuyunca güldüm. Gülmemin sebebi, ‘araştırmacı gazetecilik’ denilenin, bir yerlerden hazır gelen çalışmayı gazete sütunlarına taşımaktan ibaret olduğunu bilmem... O ‘bir yerler’ fazla mesai yapmazsa, ‘araştırmacı gazeteci’ bilinen bazı tipler, şimdiki durumlarını görüyorsunuz, hergün aynı tütünü çiğniyorlar... Gülmemin bir sebebi de, dün burada çıkan ‘Sarışın güzel ajan’ başlıklı Kulis üzerine bir okurdan aldığım hatırlatma. “CIA ile Beyaz Saray arasındaki en son çatışma sırasında bir başkan hayatını kaybetmişti” diyordu okur; karışık bir suikasta kurban giden John F. Kennedy’i kast ederek... Umarım, ABD’nin Ankara’daki temsilcileri, Kulis’in yazarı yanında okurlarının da George W. Bush’un sağlığıyla yakından ilgilendiğini Beyaz Saray’a duyurmayı görev bilirler... CIA ile çatışmayı göze alan yönetimler, o ana kadar halı altına itilen pisliklerin açığa çıkartılmasına, ya da saklanan gerçeklerin herkesin bilgisi dahiline girmesine kendilerini hazırlamalılar. Aksi halde, apansız yakalandıkları ifşaatlar sonunda ne yapacaklarını şaşırır, açıklarını nasıl kapatacaklarını bilemeyebilirler... Biliyorsunuz, Beyaz Saray, Irak’ta başlatılan savaşın en önemli gerekçesini doğrulatmaktan uzun bir süre umudunu kesmedi. Bunun sebebi, Irak’ın dört bir yanına dağılan tam 1300 uzmanın ‘kitle imha silâhı’ olarak tanıtılabilecek bir şeyler bulacaklarına dair köklü inançtı. Bu uğurda 300 milyon dolar harcadı Beyaz Saray. Gazeteler, bir hafta öncesine kadar, “Kitle imha silâhı arayan heyet bazı bulgulara ulaştı, heyet başkanı David Kay çok yakında bombayı patlatacak” tarzında haberler verip durdular... Beyaz Saray’ın güvendiği dağlara kar yağdı. CIA kökenli David Kay, “Üç aydır arıyoruz, silâhları bulamadık” açıklamasını yaptı önceki gün. Beyaz Saray’dan “Altı ay ve 600 milyon dolar daha tahsis edilsin” talebinde bulundu Kay... Bu açıklama gerçekten bir ‘bomba’ gibi düştü Beyaz Saray’ın üzerine... Acaba, ABD Başkanı Bush’un yanında kuşkucu birileri var mıdır? Varsa, “Acaba, bu açıklama, bizden intikam almak isteyen CIA’nin bir oyunu mu?” diye düşünmüştür muhakkak. Bu düşünceyle de, Kay’e yeni kaynak ve vakit tanımak yerine, hakkındaki ‘o biçim’ bilgileri şimdi medyaya sızdırmayı yeğlemiştir... Bu tahminde boşuna bulunuyor değilim. ‘Kronik medya’nın kast ettiği cinsten ‘araştırmacı gazetecilik’ örneklerine hemen her ülkede rastlanabiliyor... Başka ülkelerde de, bir yerlerde hazırlanmış haberleri sayfa ve sütunlarına taşıyanlar çıkabiliyor. Kay’in irtibatlarını kitle imha silâhlarını araştırdığı aylar boyunca değil de olumsuz raporunu açıkladıktan sonra fâş etmenin başka bir anlamı olabilir mi? Bence, bunun tek anlamı, Beyaz Saray’ın Kay aleyhine karşı atağa geçmesi olabilir... İz şaşırtmak için en ideal yol, bilgiyi bayağı uzak bir yerlere sızdırmak ve oradan hedefi vurmasını sağlamaktır. Bu iş için bir İngiliz gazetesinin seçilmesi, bu bakımdan, hiç de sürpriz değil. İtibarlı bir İngiliz gazetesi, önceki gün, David Kay’in savunma sanayii ile içli dışlı olduğuna dair bir haber yayımladı. Habere göre, Kay, silâh lobisinin paralı adamıymış, çalıştığı şirketin Irak’ta da işleri varmış... Tarafların tepişmesi, bizim gibi gelişmeleri izleyenlere, daha önce farkında olmadığımız yeni malzemeler sağlayabiliyor. Bu defa da öyle oldu ve David Kay’in Irak’tan eli boş dönmesi, kendisinden beklenen raporu, “Irak, yıllardan beri KİS imal edip durmuş” kesinliğinde yazamaması, bazılarını çok öfkelendirmiş olmalı. O öfke sayesinde öğrendiklerimiz altın değerinde. David Kay Amerikan televizyon kanallarının nöbetçi yorumcularındanmış... Irak’ta rejim değişikliğini en sert dille isteyip durmuş. 1998’de, BM genel sekreteri Kofi Annan, denetçilerle ilgili arabuluculuğa soyunduğunda, “Bu, çok kötü bir girişim” demiş Kay... 2002 yılında, “Irak, KİS’leri İsrail’i yıkmak için istiyor” açıklamasını yapmış... Irak’a görevle gitmeden önce, “Müttefikler dumanı tüten bir silâh değil, dumanı tüten bir cephanelik bulacaklar” diye ortalıkta dolaşmış... Boş lâfın değeri yok. David Kay, heyet başkanı olmadan önce, Science Applications International Corporation (SAIC) adlı bir şirkette yöneticiymiş. O günlerde, sorulduğunda, “Irak, ABD topraklarına bile füze saldırısı düzenleyebilir” diyormuş... SAIC denilen şirket, Pentagon’dan hareketli biyolojik araç üretme izni de almış... SAIC’in başkan yardımcısı olan Christopher Ryan Henry, şubattan buyana Pentagon’da üst düzey bir görev üstlenmiş... SAIC Irak’ta devam eden savaşla da ilgiliymiş... Irak’ta görevli Amerikan askerlerine sunduğu hizmetler karşılığı 650 milyon dolar ödenmiş SAIC’a. Ümm Kasr’daki ‘Yeni Irak’ın Sesi’ adlı radyoyu kurup işleten de SAIC imiş... Derin ‘araştırmacı gazetecilik’ ürünü bu haberi okuduğumda, David Kay’in yaptığına en az Beyaz Saray kadar ben de kızdım. Yöneticilerinden olduğun şirket Irak’la bu kadar içli-dışlı olsun, radyo işletsin, başka hizmetler versin, paralar kazansın ve sen, senden beklenen küçük bir raporu bile yazmakta zorlan... Ne nâmına? Vaktiyle çalıştığın CIA nâmına... CIA-Beyaz Saray çatışması nereye varır acaba?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |