AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Yıldızları tanımak
Bir şair "Şairleri affedebiliriz" demişti. Yıldızları tanımak için gökyüzüne bakmak gerekli. Açıkcası başınızı, gözünüzü diğer insanların hizasından daha yukarı kaldıracaksınız. Daha derinine inersek "bir insanı tanıma"nın ne kadar zor bir uğraş olduğunu anlatmamız gerekecek. Bir insanla müşterek bir yolu yürüyecekseniz onu tanımalısınız. Oysa hepimiz kendi tecrübelerimiz ile şunu biliriz; meselâ: "Yahu ben bu adamla şunca zamandan beri arkadaşlık ediyorum, onu benden iyi tanıyan biri olamaz diyordum, geçende öyle bir iş yaptı, öyle bir söz söyledi ki, yazık meğerse ben bu adamı tanıyamamışım, o zaman anladım" deriz. Yıldızlar bizden uzaktadır. Onları tanımak için teleskopla incelemek, uzun zaman ilgilenmek, en küçük hareketlerini bile takip etmemiz gerekmektedir. Bilhassa sanat alanında faaliyet gösterenler, sanatçı-mizaç kişiler, starlar böyledir. Onlar kalabalık arasında -ki pek kalabalığa karışmazlar-, hemen yanınızda bile olsalar, yine de çokluk "yalnız adam"dırlar. Daima ilgiye, ihtimama, sevgiye ihtiyaç duyarlar. Bu ilgi ve sevgiye karşılık vermeseler bile. Bazılarının bir "saçmalık" olarak gördüğü futbol ve onun yıldızları da böyledir. Yıldızlarla iyi geçinmek, onları hoş tutmak, onların nazını çekmek ağır, ama gereklidir. Onlar ancak böyle verimli olurlar. Kendi frekanslarında bir ses duydukları zaman o sese kulak verirler. Aykırı sesleri dinlemez, önem vermez, karşı çıkar, hatta bazen hakaret kabul ederler. Sergen Yalçın son yıllarda Türk futbolunda parlayan bir yıldızdır. Bu gerçeği kabul etmemek veya görmezden gelmek ancak bönlük olur. Onun meziyetlerini değil kusurlarını sayıp dökmek âdet olmuştur. Sergen Yalçın fırtınalı futbol geçmişinde ve özel hayatında bu eleştiriler için âdeta çanak tutar. Hemen herkes onun disiplin tanımadığını, iyi çalışmadığını, tembelliğini, at yarışı, gece hayatı, kumar gibi tutkuları olduğunu dile getirerek kestirmeden gidip "adam olmaz" diyebilmiştir. Sergen bütün bu suçlamalara bazen güler geçer, bazen aynen iade eder, inkar eder, bazen meydan okur "cevabı sahada vereceğini" söyler. Henüz otuz bir yaşında olmasına rağmen dört büyük dediğimiz takımda futbol oynamış tek yıldızdır. Beşiktaş'ta parlamış, Milli Takım'da oynamış, öteki takımlarda verimsiz günler geçirmiş -bu arada epeyce kilo almış, yaşı ilerlemiş- olduğu bir sırada yeniden yuvaya, Beşiktaş'a dönmüştür. Şimdi görüyoruz. Beşiktaş ve Lucescu onunla coşuyor, onunla kazanıyor. Sinan Engin, yönetim, takım arkadaşları bu yıldızı "iyi tanıyan" bir atmosfer sağladılar. Yüzde kırk ile oynuyor yine de seyirciyi mest ediyor. Şansal Büyüka "onu özgür bırakmalı" diyor; ancak böyle verimli olur. Bu özünde doğru bir söz ama eksik. Her özgürlüğün bir takım sınırları vardır. İşte bu sınırlar ancak şimdi çizilmiş ve dikilen elbise Sergen'e tam oturmuştur. Şu günlerde futbol sahalarını dolduran gençler, çocuklar onu doya doya seyrediyor, ona hayran oluyor. Bu gençler, bu çocuklar ileriki yaşlarda "yahu bir Beşiktaşlı Sergen vardı seyretmeye doyamazdık" diyeceklerdir. Tıpkı bizlerin Metin Oktay'ı, Can Bartu'yu, Beşiktaş'lı Yusuf Tuna'yı andığımız gibi. Yıldızları görmek başka, tanımak başka, onları anlamak, onlarla anlaşabilmek başka.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |