AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
AB'nin iyi niyet jesti?
Kıbrıs konusu, gide gide "Türkiye'nin müzakere tarihi alması" noktasında düğümlenecek gibi. Korku şu: Kıbrıs'ı Türk tarafıyla birlikte AB bünyesine almak, Türkiye'yi özel bir statü teklifiyle dışarda bırakmak ve zaman içinde Annan Planı çerçevesinde Kıbrıs Türk tarafına yönelik göçlerle Ada'yı bir rum adasına dönüştürmek... Denktaş'ın anlaşma için iki olmazsa olmazı, yani "Türkiye'nin garantörlüğü ve AB'ye Türkiye ile birlikte girme" şartının altında bu kaygı yatıyor. Onun için Denktaş formüller üretmeye çalışıyor: "Müzakereye oturalım, anlaşmayı imzalayalım ama, yürürlük şartını Türkiye'nin AB üyesi olması takvimine bağlayalım" diyor. Bu kaygı Ankara'da da var. Bir ara Başbakan Erdoğan, Kıbrıs'ta çözüm sürecinin hareketlenmesi için AB'nin, en azından Türkiye'ye müzakere tarihi verileceğine dair bir jest yapmasını seslendirmişti. Konunun 12 Ağustos 2003 tarihinde Çankaya Köşkü'nde yapılan "Irak'a asker gönderme" konulu zirvede Genelkurmay Başkanı Org. Özkök tarafından hükümete yönelik bir soru olarak sadece Kıbrıs değil, AB ekseninde yapılan tüm reformlar tartışılırken gündeme getirildiğini öğreniyoruz. "2004 sonunda müzakere tarihi alamazsak neyle karşılaşacağımızı hiç düşündünüz mü?" (Murat Yetkin, Radikal, 20. 12. 2003) AB çevreleri ise, müzakere konusunun Türkiye'nin uyum noktasında gösterdiği performansa bağlı olduğunu, bunun da Aralık 2004'ten önce neticelenmeyeceğini belirterek jeste yanaşmıyorlar. Bunun yanında Kıbrıs konusu, AB zirvelerinde Türkiye – AB ilişkilerine "kriter" gibi olmasa da, önemli bir değerlendirme unsuru olarak yansıyor. Nitekim daha önce çözümlenmeyen Kıbrıs konusunun Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde bir "engel" oluşturuacağı ifade edilirken son Brüksel zirvesinde bu, "Kıbrıs konusundaki ilerleme Türkiye'nin müzakere tarihi almasını kolaylaştırır" şekline dönüştürüldü. Ancak her iki ifade de muğlak nitelik taşıyor. "Muğlak" yani, AB çevrelerine çok geniş değerlendirme imkanı veren, bu arada Türkiye'nin kuşkularını gidermekten çok uzak bir söz kümesi... Nitekim Türkiye, iki metin arasındaki farkı olumlu bulsa da, bundan tatmin olmuyor. Kıbrıs'ta seçimler yapıldı ve şimdi, Ankara – Lefkoşe hattında herkes müzakereyi tartışıyor. İyimserler var, kötümserler var. İyimserler ve kötümserler Ankara'da var, Lefkoşe'de var. AKP hükümeti, Annan Planı çerçevesinde müzakerelerin iyi niyetle başlamasını, dünya kamuoyuna en azından "müzakereden kaçıyor görüntüsü"nün verilmemesini, müzakereler çıkmaza girse bile, bunun müsebbibinin Türkler olmamasını ve bunun dünya tarafından algılanmasını istiyor. AKP'nin bunda haklı olduğunu söylemek mümkün. Ancak AKP yöneticilerinin içinde bir ukde bulunduğunu tahmin etmek de zor değil. Çünkü hükümet bu yorumdan, AB'nin Türkiye'nin jestini anlayabileceği ve Rumlara da baskı uygulayabileceği umuduna varmayı arzuluyor. Ukde şu: AB ya bunu yapmazsa... Ya "Türkiye'yi AB'ye almama" gibi bir ön yargı her şeyi zehirleyecek kadar etkinse... Rumları peşinen AB'ye almak, yeterli kötü niyet sinyali gibi duruyorsa... Görüldüğü gibi "iyimser olmak" bile Kıbrıs söz konusu olduğunda zora giriyor. Kötümserler ise, daha peşin yargılardan hareket ederek, şahinliği tavsiye ediyorlar. Hele Kıbrıs'tan yola çıkıp AKP'yi köşeye sıkıştırmak ve "demokratikleşme paketi"ni çıkmaza sürüklemek gibi hesaplar devreye giriyorsa, iş daha da çetrefilleşiyor. Yazının başlığına "AB'nin iyi niyet jesti" ifadesini koydum. Sonuna da soru işareti ekledim. Bu AB'den yana bir kuşkuyu ifade etmiş oluyor. Her ne kadar Brüksel zirvesi "engel"i "kolaylaytırma"ya dönüştürmüşse de, AB'nin ikircikli tutumu ortadan kalkmış değil. AKP'nin performansına yönelik bütün sözlere rağmen, Türkiye'nin önüne ne zaman hangi kayanın dayatılacağına dair kuşkuları gidermek mümkün olmuyor. Ortaya şöyle bir teklif çıkması AB için normal, sağlıklı olmalı: -Eğer AB tüm ağırlığını Rum – Yunan kefesine koymak gibi bir çılgınlığı benimsememişse, Kıbrıs'ta çözümü sahici olarak istiyor, bunu Türkiye'nin üyeliğini engellemek için bahane olarak görmüyor ve Türkiye'nin AB üyelik arzusunu da sürekli berzahta tutmak suretiyle ekşitme amacını gütmüyorsa..... sık sık ifade edildiği gibi AKP'nin ekonomi, hukuk, siyaset alanındaki reform çabalarını alkışlıyorsa, o zaman, üyelik müzakerelerinin başlaması noktasında bir iyi niyet jesti sergilemeyi ciddi olarak gündemine almalıdır. Değilse akla dünya kadar kötü niyet ihtimalinin gelmesini kimse engelleyemez.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |