AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Halk ya da seyirci profili

Çok değil, daha otuz, hatta yirmi yıl öncesine kadar çoğu kimsenin halkın beğenisine sahip çıktığını, halkın beğenisine kendini kabul ettirebilmek için çaba gösterdiğini biliyoruz. Dahası, halkın beğenisi eserin başarısı için ölçüt kabul edilirdi. Yalnız başarısı olsa neyse.. eserin değeri de aynı beğeninin mihengine vurulurdu.

Ama sanıyorum artık halkın beğenisine daha az atıfta bulunuluyor. Acaba niçin?

Halkın beğenisinin ön plana çıkartıldığı ve o beğeniye itibar edildiği zamanlarda, öyle görünüyor ki, halkın beğenisinin bozulmamış olduğu varsayımından hareket ediliyordu. Halk demek, bir bakıma okuma yazması eksik kalmışlık demekti. Böyle olunca, onun dış dünyaya ve dış kültüre açık bulunması da söz konusu olmayacaktı. Böylece halk, kendine ait özgün kültürünü muhafaza ediyor olacaktı; bu da, onu bir eseri (bir edebî ürün veya herhangi bir sanat ürünü) değerlendirirken, ancak kendi kültür kodlarına müracaat etmek zorunda bırakacaktı. Böylece halkın beğenisini kazanmış olan bir ürün, aynı zamanda yerli olduğuna ilişkin bir sertifikayı da elde etmiş olurdu. Ama gene de, halk adına hüküm verenlerin halktan başka birileri olduğu akılda tutulursa, bu yoldaki değerlendirmelerin sıhhati de sorgulama düzlemine çekilebilir. Nitekim halkın öyle istediğini ileri sürerek bir kitabı veya bir sinema filmini piyasaya sürenlerin, eninde sonunda kendi yapabileceklerini yaptıklarını ve halkın beğenisi diye ileri sürülen mevhum bir beğeninin eldeki kötü ürün için bir mazeret olarak kullanıldığını biliyoruz. Öte yandan "halkın istediği" veya "halkın beğendiği" yaftalarıyla piyasaya sürülen eserlerin, halkın isteğini ve beğenisini o doğrultuda oluşturduğu ve dolayısıyla halka düzeysiz ürünler istetildiği de, madalyonun öteki yüzü..

Şimdi artık, halkın beğenisine eskisi kadar atıfta bulunulmuyor. Çünkü artık herkes halklaşmıştır. İletişim araçlarının bunca yoğun bombardımanı altında bırakılan insanlar, artık amorf kalabalığın üyeleri haline gelmiş bulunuyor. Kimsenin kendine saklayabildiği özel kültür kodları bulunmuyor veya azalmış bulunuyor. Herkesin ayrı bir kodu varbulunduğu farz edilse bile, kodların çözülmesinde aynı dekoderler kullanılıyor. Bu da, kodların farklılığını anlamsız hale getiriyor.

Herkesin halklaştığı bir yerde düzeyin düştüğüne mi, yoksa yükseldiğine mi karar vermek de zordur. Aslında halk, kendi bozulmamış kültürüne sahip çıkacak bir bilinci aşıyor olsa, onun ölçütlerini mihenk kabul etmek de yerinde olurdu ve hiç olmazsa bazı durumlarda elde bir müracaat mercii bulundurulmuş olurdu. Şimdi o ölçü yitirilmiştir. Herkesin aman aman sahiplendiği, yere göğe sığdıramadığı sinema filmlerine, oyuncuların kimliğine bakılırsa, kişiliksizliğin korkutucu oranda yaygınlaştığı da gözlemlenebilir. Bu gözlem de, halkın düzeyinin yukarıya değil, fakat aydın sayılanların düzeyinin aşağıya doğru çekildiğini gösterir.


17 Ağustos 2003
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED