|
|
"ÖLÜM"E DAİR (II)
"Hüve'l-Baki"
Öleceğini bilen tek canlı türü insan... Çünkü düşünebilen tek canlı o! Evet, insan "ölüm" üzerine düşünme imkânına sahip tek canlı... Ne garip değil mi, her insan öleceğini bilir; ancak çokluk "ölüm" üzerine düşünmek istemez ve bu yüzden de ölümü düşünmeksizin yaşamayı seçer. Mülkiyet talebini yok eder ölüm. Hayata ve hayattakilere yönelik mülkiyet talebini geçersiz kılan ölüm tasavvuru kişiye "geçicilik" (fena) bilinci kazandırır; zira insan ölüm sayesinde "kalıcılık" (beka) kuruntusundan kurtulabilir; sadece ölüm nimetiyle kalıcı (baki) değil, geçici (fani) olduğunu idrak edebilir. Ölüme doğru yaşamak bir marifet mi? Hayır, bu bir zorunluluk! Asıl marifet, ölüme doğru yaşamanın bilincine varmak... zorunluluğun farkında olmak... bu zorunluluğu rıza ile karşılamak... zihnen ve amelen hazırlıklı olmak... Müslümanların mezar taşlarında "Hüve'l-Baki" yazar... Baki olan sadece O'dur! O'ndan başka herşey helâk olacak ve fakat sadece O, evet bir tek O baki kalacaktır! O halde niçin korkalım? Geçici olduğunu unutan insan, hayata ve hayattakilere karşı mülkiyet taleb eder, kendisini kiracı değil, mâlik olarak görmek yanılgısına düşer. Ölümün kendisine bir karabasan gibi görünmesinin en önemli nedeni de budur! Ölmeyi istemez, çünkü ölümün onu sahiplendiklerinden (gerçekte sahibi olduklarından değil, sahibi olduğunu vehmettiklerinden) ayıracağını düşünür... Ona göre ölüm ayrılıktır... ölüm bitiştir... ölüm mülkiyet vehminin —ister istemez— sona erişidir... Hayatta kaybedecek şeyleri olanların ölümden korkmaları, dolayısıyla ölmeyi istememeleri kadar tabii ne olabilir?!? Öyle ya, kim elindekilerini kaybetmek ister? Kim sahip olduklarından ayrılmak ister? Kim mülkiyetinden vazgeçer? Bu suallerin cevapları verilmişti oysa! O halde şu mukabil suallerin cevapları verilsin: Esasen kimin elinde ne var ki?!? Kim neye sahip? Mülkiyet sahibi olan kim? Kendine mâlik olamayan neye mâlik olabilir? Baki olmayanın elinde beka sıfatı taşıyan ne bulunabilir? Ölüm korkusu iflah olmaz hastalıklardan biridir... hamakat alâmetidir... Kişi bu bakımdan kendisine ölümün hatırlatılmasını istemez, rahatsız olur, hakikati korkunç ve ürkütücü bulur... yalan oyununu sürdürmeyi ister... "Her nefis ölümü tadıcıdır!" ifadesi bir bildirim cümlesi olmadığına göre, "Bak sen, bilmiyorduk!" deyu hamakat izharına gerek yoktur! Bu bir îkaz ve hatırlatma cümlesidir; yani insanoğluna zaten bildiği ve fakat unutmaya çalıştığı, unutmak istediği bir hakikatin hatırlatılmasından ibarettir! Niçin ikaz ve hatırlatmaya ihtiyaç duyulduğu soruluyor! Fazla söze ne hacet, hakikat muhatabın istifade edilebilmesi için ifade edilir; öğüt, öğüt almaya kabiliyeti olanlar için bir anlam ifade eder! Modern hayat yapay, sığ ve aldatıcı vehimler üzerine kurulu... Modern insanın içi işte böylesi vehimlerle boşaltılıyor... Kendisini özlemeyen, kendisiyle kendisi üzerine hasbihal etmeyi beceremeyen zavallılara sahte tapular verilip güya böylelikle mülkiyet talepleri karşılanmış oluyor... Ölüm sırları söken sırrın ta kendisi... Bu yüzden ölüm üzerine düşünmek/konuşmak modern insanın gözündeki sırların dökülmesine yol açıyor... Uyarıdan rahatsız olmaları da bu yüzden... Ölümü hatırlamak istemiyorlar... Ölümden değil, ölümü hatırlamaktan korkuyorlar çünkü. Kur'an ölü kalpler için bir uyarıdır, uyarır... başımıza gelecekleri başımıza gelmeden önce söyler... Bu yüzden uyarıdan, uyarılmaktan rahatsız olmamalı, uymak için, uyanmak için uyarıya kulak vermeli... "Korkunçluk" uyarıda değil, bilakis uyanmayı istememekte... "Rezalet" sözde değil, sözden dahi korkmakta... Bu yüzden "densizlik" uyarıya el verenlere değil, uyarıya kulak vermeyenlere daha çok yakışıyor... Unutmayalım ki Kur'an ölü kalpler için şifadır. Şifa bulmak için Kur'an okumalı, Kur'an'ı başka birşey için değil, şifa bulmak için okumalı... Kim demiş ölülere Kur'an okunmaz diye?!?!? Kur'an'ı asıl ölülere okumalı!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |