|
|
Sivil ile askeri ameliyatla ayırmak...
Bazı şeylerin etkisi sıcağı sıcağına hissedilmiyor ama bu nankör kural bile, 30 Temmuz ile 4 Ağustos arasında yaşananların muhtemel sonuçlarını yine de hafifletemeyecektir. 5 gün içinde önce 7. Uyum Paketi'nin yasalaşması, ardından da Yüksek Askeri Şûrâ toplantılarının izlediği seyir, Türkiye'de sistemin yeniden inşası için bulunmaz malzemeler sunmaktadır. 2. Uyum Paketi'nden itibaren "devrim" yapmayı alışkanlık ve meslek haline getiren Türkiye Büyük Millet Meclisi, 30 Temmuz günü gerçekleştirdiği son darbeyle sistemin otokratik çehresinde onulmaz yaralar açmış, demokratik yüzünde güller açtırmıştır. Adı "7. AB Uyum Paketi" olan ama gerçekte, "Türk demokrasisinin uçuş paketi" olan bu değişiklikler; MGK'nın yapısını yenilemenin ötesinde sivil-asker ilişkilerindeki geleneksel karşıtlığı tümden reforme etmeye yönelik bir adımdır. Etkileri, izleri ve türlü tezahürleri bundan sonra belirgin bir şekilde görülecektir ve Türkiye kavgasız gürültüsüz yeni bir süreç yaşayacaktır. Şehirler büyüdükçe ve ihtiyaçları arttıkça resmi tesisler sessiz sedasız kapanır ve uzak yerlere taşınırlar. Demokrasiler de öyle... Demokrasi de geliştikçe kurumlar arasındaki ilişkiler yeniden tanzim ediliyor ve askeri iktidar alanlarının sivillere terkedilme mecburiyeti doğuyor. İçine girmekte olduğumuz bu yeni süreç de böyle tanımlanmalıdır. Asker, sivillere ait olan alanlardan çekilmeye başlayacak ve bu alanlar yeniden seçilmiş unsurların iskanına açılacaktır. Milli Güvenlik Kurulu'nun kendi sınırlarına çekilmesi bunun yasal tasarım boyutudur. Tayyip Erdoğan'ın Özal'dan beri ilk kez Yüksek Askeri Şûrâ toplantılanına sonuna kadar başkanlık etmesi de siyaset adına ilk ciddi geri dönüş hamlesidir. Olup bitenlerin Türk demokrasisine marjinal faydası askerin siyaset üzerine bazen çok uzun vuran gölgesinin kısalmasından ibaret kalmayacaktır. Her önemli adımda akla gelen, "asker ne der?" sorusunun bir rejim kaygısı olma pratiği zayıflayacak ve seçilmiş insanlar işlerini kendi beceri ve iradeleri çerçevesinde görebileceklerdir. Bundan sonra, siyaset ile asker arasındaki reel veya spekülatif gerginliklerden katma değer üretilemeyecek bir sürece de girilmektedir. Türkiye'yi bu harika noktaya getiren şey, işbaşındaki iktidarın niyet ve talepleri kadar toplumun son seçimlerde verdiği mesajların şiddetidir. İnsanlar, daha demokratik, daha şeffaf ve her şartta seçtikleri kişilerin daha çok inisiyatif alacakları bir sistem tasarımı yapmış ve ülkenin önüne koymuşlardır. "Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak" sloganı, 3 Kasım ile bugün arasındaki zaman diliminde gerçeklik bulmuş ve miting meydanlarını aşarak değişimin kırbacı haline gelmiştir. AK Parti iktidarı, sistemi işte böylesine elverişli bir uzlaşma zemini üzerinden değiştirmeye başlamış ve yakınlaşan AB hedefi ile kitlelerin sabırsızlıkla beklediği ekonomik büyüme ihtiyacı aynı potaya girmiştir. Böylesine büyük beklentilerin odağında siyaset yapan AK Parti, bütün sorunlu alanları düzenleme cesaretine doğal olarak sahip olmuştur. Bu "doğallık" nedeniyledir ki, sivil-asker ilişkilerini düzenleme problemi beklentilerin aksine tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla çözümlenmektedir. "Doğal" olanla "ertelenemez" olan; aynı zaman diliminde kesişmiş ve halk desteği tartışılamayacak bir iiktidarın önüne gelmiştir. Türk demokrasisi, "asker ile sivilin iktidar alanlarının ayrılması" gibi son derece tehlikeli bir ameliyatı bu anestezi sayesinde ağrısız sancısız atlatacaktır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |