|
|
'Karzai modeli' iflas etti: ABD
Taliban'la pazarlık yapıyor?
Amerika'nın, işgal sonrası Afganistan'da kurduğu Hamid Karzai liderliğindeki "kukla yönetim" ile Taliban temsilcilerini Pakistan'ın Quetta kentinde görüştürmesi, buna karşı İran'ın Gülbettin Hikmetyar ile "Kuzey İttifakı" temsilcileri arasında işbirliğini tesis etmek için başlattığı süreç ve hemen ardından Hikmetyar'ın daha önce sınırdışı edildiği İran'a dönmesi "Afganistan'da denklemin hızla değiştiği"ni, terörle mücadelenin bir palavra olduğunu, aslolanın hakimiyet ve kaynak savaşı olduğunu, bu amaçla başlatılan küresel işgal harekatını anlamak için gözlerimizi ve zihinlerimizi biraz daha açmamız gerektiğini ortaya koydu. Pakistan Devlet Başkanı General Perviz Müşerref'in Amerika ziyareti ve Camp David'de George Bush ile yaptığı görüşmelerden sonra, "Amerikan-Pakistan" ile "Rusya-İran-Hindistan" arasında Afganistan üzerinde yürütülen güç mücadelesi yeni bir döneme girdi. Bazı tespitler için vakit henüz erken. Ancak, Taliban'ın yeniden örgütlenmesi, Pakistan sınırında hatta Quetta'da bile açıkça çalışmalarını sürdürmesi, Afganistan-Pakistan askerlerinin sınırda çatışmalara girmeleri, "ABD-Taliban pazarlığı" ve Hikmetyar-Kuzey İttifakı görüşmeleri Afganistan'daki "Büyük Oyun"un öyle sanıldığı gibi Amerika'nın istediği şekilde gitmediğini gösteriyor. Her ne kadar Hikmetyar ile Kuzey İttifakı'nın İran'ın arabuluculuğu ile yürüttüğü ittifak arayışlarının ve Pakistan aracılığı ile yürütülen ABD-Taliban pazarlığının sonuç verip vermeyeceği belli olmasa da, Kabil dışına çıkamayan Karzai yönetiminin zorda olduğu, ABD ve Pakistan'ın bu yönetimi Taliban'la ayakta tutmaya çalıştığı, böylece Rusya-İran-Hindistan etkisini kırmayı planladığı açık. Açık olan bir şey daha var: ABD, Pakistan ve kukla yönetim Afganistan'da inisiyatifi elinden kaçırmış durumda. Rusya, İran ve Hindistan'ın giderek güçlenen etkisi, Amerika'yı Taliban'a muhtaç hale getirdi. Bu amaçla ABD, hem Taliban'ı devreye sokarak Peştun kartı ile ülkedeki varlığını sağlamlaştırmaya çalışıyor hem de Afganistan'ı yeniden Pakistan'ın kontrolü altına sokmaya. Yani Taliban'ı iktidara getiren sürece benzer yeni bir dönem başlıyor.
Bush-Müşerref görüşmesi, Rusya ve İran'a karşı Taliban kartı
14 Haziran'da yapılan Bush-Müşerref görüşmesi, hem Afganistan hem Pakistan hem de İslam dünyası için çok önemliydi. Bu görüşmede sahip olduğu nükleer teknolojiyi hiç bir Müslüman ülkeye transfer etmeme güvencesi veren Müşerref, nükleer gücünü Amerika'nın kontrolüne açmaya hazır olduğunu gösterdi. Pakistan'ın İsrail'i resmen tanıyacağı güvencesi veren ve dönüşünde bu doğrultuda çalışmalara başlayan Müşerref ayrıca Irak'a asker gönderme konusunda da ABD ile anlaştı. Tabii karşılığında ekonomik destek ve Afganistan konusunda işbirliği garantisi aldı. İşte bu garanti ile Afganistan'da denklem yeniden değişmeye başladı. Rusya, Raşit Dostum dahil, Kuzey İttifakı'na geniş çaplı askeri ve ekonomik destek veriyor. Karzai yönetimine karşı aşiret liderleri ile de sıkı işbirliği kuruyor. Bu durum hem ABD'yi hem de Pakistan'ı endişelendiriyor. İran'ın etkinliği de aynı ölçüde artmış durumda. Taliban'a karşı Karzai yönetimine destek veren Tahran, ülkedeki Şii nüfusun sağladığı artılar bir tarafa, İran'dan Herat'a kadar uzanan ve Kandahar'la bağlantı sağlayacak olan son derece stratejik yol inşa ediyor. Bu yol, Afganistan'ın Pakistan'a bağımlılığını azaltacak, böylece İran'ın etkinliği daha da artacak. Afganistan'da etkinliğini artıran bir başka güç ise Hindistan. Afganistan'daki satranç oyununa yeni bir aktör olarak giren Hindistan, Pakistan'ı ciddi şekilde endişelendiriyor. Amerika ve Pakistan'ın en büyük endişesi burada. Yani, Rusya, İran ve Hindistan'ın ABD ve Pakistan'a karşı Afganistan eksenli bir stratejik ortaklığa girmesi. ABD-Taliban-Pakistan görüşmelerinin ana sebebi bu. Amerika'nın bu nedenle, Pakistan'ın Afganistan üzerindeki denetimine karşı çıkan Karzai yönetimini zayıflatırken Taliban'ın güçlendirmeye çalıştığı, yani yeniden sahneye sürmeyi planladığı öne sürülüyor. Rusya'ya şiddetle karşı olan Taliban'ın aynı zamanda Şiiler'e düşman olması, yani İran'a karşı kullanılabilecek bir yapıya sahip olması, ABD ve Pakistan'ın Taliban'dan medet ummalarına yol açıyor. Umarız Afganistan'da hiçbir güç Amerika'nın piyonu olma basiretsizliğini göstermez. Terörle mücadele adı altında Türkiye dahil, her ülkenin ABD'nin ardında sıraya girdiği Afganistan'la ilgili artık bunlar tartışılıyor. Türkiye'de, İslamcılar'ı hedef göstererek, "Taliban'la aranızdaki farkı netleştirin" diye çığırtkanlık yapan Amerikan kuryeleri, şimdi Taliban'ı müttefik olarak görecekler mi? Neden olmasın? Bir zamanlar özgürlük savaşçısı olan, ardından terörist olan Afgan savaşçılar, şimdi neden tekrar özgürlük savaşçıları olmasın! Bu formülle Sovyetler Afganistan'ı işgal etmişti
Irak'ta, direnişle kendi askerleri arasında kalkan yapmak için asker arayan ABD, BM ve NATO dışında yeni bir formül üzerinde çalışıyormuş. Türkiye, Hindistan ve Pakistan'ın asker göndermesi için Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün önerdiği iddia edilen formüle göre, Amerika ve İngiltere'nin Bağdat'ta atama yoluyla oluşturduğu ve hiçbir şekilde temsil yetkisi bulunmayan "Kuklalar Konseyi" doğrudan ülkeye yabancı asker davet edecek, böylece Türkiye'nin de asker göndermesinin kılıfı bulunmuş olacak. Hiçbir hukuki ve ahlaki temeli olmayan bu saçma düşünce "formül" olarak ortaya atılabiliyor. Söz konusu formüle bel bağlayanlara bir şeyi hatırlatalım: Afganistan'ı işgal eden Sovyetler Birliği, Kabil'deki bir avuç kuklasının çağrısıyla bu ülkeye yüz binlerce asker gönderdi. Sonra olanlar ortada. Bugün ABD'nin bel bağladığı formül ile Sovyetler'i Afganistan'a çağıran formül arasında ne fark var? Eğer bu doğru idi ise, neden Türkiye dahil onlarca ülke Sovyetler'e karşı ABD'nin arkasında saf tuttu? Afganistan'daki son gelişmeleri tartışırken bunu da hatırlatmak gerekiyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |