|
|
Şaşırtan bilgiler
Kullana kullana alıştığımız pekçok aracın, hayatımızda sıradanlaşmış pekçok buluşun, tekrarlanarak yaşanan olayların elbette bir ilki var. İnsanlık âlemi kadar hayvanlar âlemiyle de ilgili gizemli, ilginç, şaşırtıcı bilgi ve bulgular mevcut. Bu kategoride yansıtılabilecek binlerce gerçekten seçtiklerimizi, 'adaminbiri' adlı internet sitesinin de yardımıyla sizlerle paylaşmak istedik. En 'yürekli' hayvan: Zürafa Araştırmalarla, hayvanların özellikleriyle ilgili ilginç bilgilere ulaşılmış. İşte bunlardan bazıları: Köpekbalığının dişleri bir arabayı parçalayacak güçtedir. Bir fil, hortumunda bir defada 6 litre kadar su tutabilir. Bir kartal, avını 3 bin metre uzaktan görebilir. Zürafanın yüreği 11,5 kilodan daha ağırdır. Fareler kusamaz, yılanlar duyamaz, zürafalar yüzemez, karıncalar uyumaz, kirpiler suda batmaz, kutup ayıları solaktır, sineklerin 5 gözü vardır, develerin üç tane kaşı vardır, zürafaların ses telleri yoktur, yine zürafaların dili 35 cm kadardır. Sığırların 4 tane midesi var Filler zıplamayan tek memelidir, istakozların kanı mavi renktedir, bir sineğin hızı saatte 8 kilometredir. Kangurular geri geri yürüyemezler, kelebekler ayaklarıyla tat alırlar, sığırların dört tane midesi vardır, kediler şeker tadını ayırt edemezler. Atlar bir ay kadar ayakta kalabilirler, 2 bin 600 kadar değişik cins kurbağa vardır, baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur, timsahlar dillerini dışarı çıkara-mazlar, deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır, yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir. SARAYDA 'DİLSİZ DİLİ' Osmanlı sarayında 'bîzebân' da denilen sağır-dilsiz görevliler bulunur, bunlar devlet işlerinin görüşülmesi esnasında hizmet eder, evrak getirip götürürlerdi. Sağır-dilsiz oldukları için devlet sırlarının işitilmesi ve yayılması tehlikesi ortadan kalkardı. Bunların anlaşmak için kendilerine mahsus işâretleri ve el hareketleri vardı ki, buna 'Dilsiz Dili' denirdi. Bütün saray halkı bu dili öğrenmişti. Pâdişahın huzûrunda konuşmak ayıp sayıldığı için saraylılar bu dille anlaşırlar, hattâ başka zamanlarda bile bu dille birbirlerine hikâyeler anlatırlardı. Sözgelişi, sağ ellerini parmakları açık tuğ gibi başlarına götürdüklerinde pâdişahı, ellerini yumup baş parmağı 'birinci' der gibi dimdik yukarı kaldırdıklarında da sadrâzamı kasdettikleri anlaşılırdı. Ferdi Tayfur mu, Turan Bayburt mu? Tanınmış ses ve sinema sanatçılarının çoğu, gerçek isimleriyle değil, takma isimleriyle tanınıyorlar. Meselâ, Suat Ebrem, 'Müjde Ar' olarak biliniyor. Diğer sanatçıların takma ve gerçek adları da şöyle: Tarık Akan: Tarık Üregül, Cüneyt Arkın: Fahrettin Cüreklibatur, Ekrem Bora: Ekrem Şerifuçak, Fikret Hakan: Bumin Gaffarçıtnak, Yıldız Kenter: Ayşe Yıldız, Kenan Pars: Kirkor Cezveciyan, Muhterem Nur: Aysel Kısa, Nuri Sesigüzel: Nuri Kaçtaş, Ferdi Tayfur: Turan Bayburt, Suna Yıldızoğlu: Sonia, Gönül Yazar: Gönül Özyeğiner. İlk otomobilimiz Paris'ten gelmiş Otomobil ilk defa Fransa'da yapılmış. İstanbul'da ilk otomobil 1907'de 6 Ekim günü görülmüş. Bu otomobil Paris'ten İstanbul'a 12 günde gelmiş. Bu sıralarda Fransa'da yapılan bir rallide (20 km hızla gidebilen otomobillerle) otomobil bir çocuğa çarpmış, çocuk ölmemiş, ancak çok üzülen annesi, "Keşke bu otomobil keşfedilmeseydi" demiş. Zaptiye Nezâreti de sokaklarda otomobille dolaşılmasını yasakmış. Otomobilin Türkiye'de yaygınlaşması II. Meşrutiyet'in ilânından sonra olmuş. Türkiye'de ilk trafik kazasını bir İtalyan yapmış... Türkiye'de, her 5 dakikada bir trafik kazası oluyor. Yılda ortalama 100 binin üstünde meydana gelen bu kazalarda 10 bine yakın kişi hayatını kaybediyor ve 10 binlerce kişi ya sakat kalıyor veya sakat kalmaktan varını yoğunu harcayarak kurtulabiliyor. Yurdumuzdaki bu dehşetin ilk sayfası, 26 Ocak 1912 tarihinde açıldı. O gece saat 22.00 sıralarında, İstanbul Zincirlikuyu'dan hızla gelen bir otomobil, Şişli Camii önünde İdris isimli bir şahsa çarpmış ve sürücüsü neye uğradığını şaşırarak aynı hızla kaçarken, Pangaltı'da, polislerin 'ihtar ateşi' ile durmak zorunda kalmış. Bu şoför, İtalyan Sefâreti'nde görevli Frederica Rasi isimli bir memurdu. Hemen tutuklanmış ve İdris'in kaldırıldığı Etfal Hastanesi'nde vefât etmesiyle de iş büyümüştü. Ancak, İtalyan Sefareti'nin, hem İdris'in ailesine yüklü bir tazminat ödemeyi, hem de Rasi'ye gereken cezayı vermeyi kabul etmesiyle, dosya ertesi gün kapatıldı. Ama, İstanbul halkı, bu olayı aylarca konuştu.
|
|