|
|
BuSharonizm:
Kutsal ittifak
Saddam rejiminin yıkılması, Amerikan askerlerini beş altı tankla Bağdat'ı düşürmeleriyle tamamlanan Irak işgalinden sonra gözlerin Filistin'e çevrilmesi kaçınılmazdı. Ortadoğu'yu İsrail merkezli algılayan haber akışı yeniden eski seyrine dönme eğilimi gösterdi. İsrail, Amerika'nın işgalci güç olarak Ortadoğu'ya dönmesiyle Filistin'deki işgalini Batı kamuoyunda (en azından Amerikan halkının gözünde) meşruiyet kazandırmanın psikolojik kazanımını sonuna kadar kullanmak niyetinde. Sharon'un özellikle 11 Eylül'le Filistin hareketi arasında doğrudan ilişki kuran çabaları Filistin halkını terörize etmeye yönelik her türlü şiddeti uygulaması, Bush yönetimi tarafından yeterince destek görüyor. Bu anlamda İsrail 11 Eylül ve Irak işgalini en iyi şekilde değerlendirerek, efsanelere dayalı meşruiyet iddiasını, uluslararası kamuoyunun psikolojisini kullanmayı bilmiştir. Kısa sürede, Sharon gibi askeri ve siyasi olarak sabıkalı bir başbakan 11 Eylül psikolojisini işgal ve daha çok şiddet politikasına tahvil etmeyi başarmıştır. Bu süreçte Amerika'nın kendine yüklediği yeni misyonu ile İsrail'in işgal, yayılma, ayrımcılık ve şiddet politikalarını meşrulaştıran metafizik gerekçeleri öne çıkarması arasında içerik olarak tam bir örtüşme gözlemleniyor. Siyonistler, kendilerinden başka kimsenin inanmadığı efsaneleri hakikat gibi sunarak Filistinliler'e her türlü şiddeti meşrulaştırabiliyor. "Seçilmiş halk"ın "vaat edilmiş topraklar"ı elde etme hakkı gibi bir mitosu evrensel gerçek gibi sunmasıyla Amerika'nın emperyal politikalara yüklediği anlam muhteva olarak birbirinin aynısı. Seçilmişlik nefreti İsrail, kendilerinin seçilmiş halk olduklarına inanarak vaat edilmiş toprakları ele geçirmek için, modern uluslararası hukuku istediği gibi istismar etmekten çekinmemektedir. Burada İsrail'in maddi gerekçelerden çok efsanelere dayalı, dini içerikli bir meşruiyet algısı söz konusu. Benzer şekilde, Amerikalılar da "terör şeytanı"na karşı, hayat tarzların korumak ve kötülüğü ortadan kaldırmak için Irak'ı, Afganistan'ı kendilerine verilmiş ilahi bir misyon gereği işgal ettiklerine inanıyor. Bu dini misyon duygusunu Bush'un hemen her konuşmasında rastlanabilir. Geçen hafta (29 Temmuz) The Guardian'da yazan George Monbiot tam da bu can alıcı noktayı ele alıyor. Amerikan başkanlarının ilahi bir amaca hizmet ettiklerini, Amerikalılar'ın da kendilerinin seçilmiş bir millet olduklarına inandıklarını söyledikten sonra şu çarpıcı tesbiti yapıyor: Amerika'nın bir dine ihtiyacı yok, çünkü artık kendisi bir din haline gelmiştir. Dînîlik misyonu, Bush ve Sharon'un politikalarında farklı tezahür ediyor. Sharon dünyaya kurtarmak gibi bir ilahi bir sorumluluk duygusu taşımıyor. Sımsıkı sarıldığı "seçilmişlik" efsanesi fiili işgalini kalıcılaştırma ve yaygınlaştırmanın aracı olarak kullanmaya yaramaktadır. Irkçı bir bencilliği besleyen bu kutsanmışlık psikolojisi kendinden olmayandan (Filistinliler'i, Araplar'ı) nefret üzerine kurulu aşağılama, yok etme siyasetine dönüşmektedir. Seçilmişlik duygusunun nefret ve yok etme duygusunun devlet stratejisine dönüşmesidir İsrail işgali. Michael Morgan'ın "Dilemmas in Modern Jewish Thought" isimli eserinde dikkati çektiği gibi, modern zamanlarda Yahudi düşüncesindeki gözlemlenen liberal dönüşümlere karşın bu derin çelişki hep var olmuştur. Emperyalist kutsallık Amerikalılar'da ise başardıklarıyla seçilmişlikleri arasında neredeyse sebep-sonuç ilişkisi kuran ve kendi dışındakileri hep aydınlatılmaya, medenileştirilmeye ve bugünlerde olduğu gibi demokratikleştirilme-özgürleştirilmeye muhtaç yaratıklar olarak gören bir seçilmişlik düşüncesi derinden derine yer etmiştir. Bilinen anlamda beyaz adamın emperyalizmi meşrulaştıran, özelde oryantalist bakış açısının dînî muhtevaya bürünmüş laik-din formatıyla karşı karşıyayız. BushSaronizm sentezini doğuran stratejik, askeri, ekonomik temeller kadar bu mistik/kutsallık duygusunun önemli derece belirleyici olduğu muhakkak. Bir yanda Irak'a özgürlük getirmek isteyen Amerika'nın İsrail'in Batı Şeria'yı boydan boya parçalayan duvarı örmesini "anlayışla karşılaması"nı izah etmek mümkün olmazdı. Ya da Filistinliler'in İsrail vatandaşı Araplar'la evlenmesini yasaklamak bir yana evlenmiş olanların da ayrılmalarının yasalaşmasına ses çıkarılmaması izah edilemezdi. Yol Haritası adı altında birkaç boş konteynerin sökülmesine karşılık kurulması planlanan 22 yeni Yahudi yerleşim birimi için İsrail'in doğal sınır genişlemesi gibi akıl ve insaf ölçülerini hiçe sayan bir açıklama yapılamazdı.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |