|
|
Bilderberg ile ilgili sorular
Duyduğum hayranlığı fazla belli etmiş olmalıyım ki, bir okur, "Muzır bir sorum var: Sizi dâvet etseler Bilderberg'e katılmaz mıydınız?" diye sordu... Üzerinde iyice düşünmem gereken bir soru bu... Bilderberg iki kez ülkemizde toplandı. 1959'da Yeşilköy'de, 1975'te Çeşme/İzmir'de. 1975'te, toplantının yapıldığı Altın Yunus Oteli'ne gitmeye kalkmış, kilometreler öncesinde polis tarafından durdurulmuştum. Bilderbergçilerin 'mahremiyet' konusuna verdikleri önemin ilk elden tanığıyım... ABD dışında iki kez toplandığı ülke pek azdır Bilderberg'in; bu sebeple "Türk Bilderbergçi" sayısı benzer ülkelerden daha fazla... Bugüne kadar Bilderbergçilerin aklına beni dâvet etmek gelmedi; buna karşılık, Bilderberg'in 'çekirdek' kadrosunu teşkil eden kişilerle içeride ve dışarıda yollarım kesişti. Onların da katıldığı kapalı kapılar ardındaki bazı toplantılarda bulundum. Rockefeller Ailesi Bilderberg'in çelik çekirdeğidir. David Rockefeller, kurulduğu günden buyana yapılan bütün Bilderberg'lerde bulundu. Grubun adı konmamış başkanı odur. Rockefeller Ailesi'nin kurduğu vakfın, İtalya'da Como gölü kıyısındaki Bellagio Merkezi'nde düzenlediği toplantıya katıldım sözgelimi; orada 1995 seçimleri sonrasında Türkiye'de Refah Partisi'nin yükselişi konulu bir sunumda da bulundum. New York Times gazetesinin sahibi Arthur Shulzberger'in, CNN ve Los Angeles Times'ın yayın yönetmenlerinin katıldığı bir toplantıydı bu... "Bilderberg'in de arkasındaki esas güç" denildiğinde aklınıza gelmesi gereken örgüt, merkezi New York'ta bulunan Council on Foreign Relations'tur (CFR). Beni Bilderberg'e çağırmadılar, ama CFR'ın bir toplantısında tebliğ sunmamı istediler; aynı günlerde başka bir yere verilmiş sözüm olduğu için özür dilemek zorunda kaldım. Yoksa, Ecevit'ten Özal'a, Demirel'den Çiller'e pek çok politikacının görüş açıkladığı yerde ben de konuşacaktım... İngilizler'in CFR'ı Wilton Park'tır. Pek çok önemli gazetecimizin adını dahi duymadığı, bazısının belki bir kez çağrıldığı Wilton Park'a iki kez katıldım ben. İlkinde, İslâm Dünyası'nın geleceği tartışıldı, ikincisinde Kıbrıs sorunu masaya yatırıldı. İkincisinde, toplantının ilk günü, Türk katılımcıların sürekli "PKK'ya yataklık etmekle" suçladığı Yunan tarafı, "Asla böyle bir şey yok" diye kendisini savunuyordu; ertesi sabah kahvaltıya indiğimizde Öcalan'ın Kenya'daki Yunan Büyükelçiliği'ne düzenlenen bir operasyonla kaçırıldığını öğrendik. Toplantıya girdiğimizde Yunanlı katılımcıların ağzını bıçak açmıyordu... Bunları, bu sütunun sürekli okurları, daha önce anlattığım için hatırlıyor olmalı. Çünkü, bugüne kadar, "İçeride duyduklarınızı, gördüklerinizi asla yazamazsınız" yasağı konulmuş hiçbir toplantıya ilkesel olarak katılmadım. "Chatham House kuralları" diye bilinen, "Konuşulanları söyleyene atfederek yazmama" kuralı tamam, ama hiçbir şey yazmama? Benim kuralım şu: "Gazeteci yazamayacağı ortamlardan uzak kalmalıdır." Bu, ağzımda bakla ıslanmayacağı anlamına gelmiyor. Son yıllarda bütün önemli siyasi gelişmelerin içinde yer alan bir dostum var, başka kimselere açmadıklarını benimle paylaşmaktan geri durmaz. "İleride yazacağını bildiğim için tarihe anlatıyorum" demeyi sever o dost... Öğrendiklerimi ad vererek yazmam, ama duyduklarım bana istikamet verir... Oysa, Bilderberg'e katılmanın ilk şartı, başta edilen 'gizlilik yemini'ne sonuna kadar bağlı kalmaktır... Bugüne kadar o yemini bozan bir tek Bilderbergçi ile karşılaşmış değilim... (Bilinen tek örnek çekirden kadrodan İngiliz Denis Healey'dir; Margaret Thatcher da, canı iyice sıkkınken, bazı 'sırları' açıklamıştır. O kadar.) Ben yazamayacak ortamda bulunmayacağımdan, toplantıyı düzenleyenler de yazmama müsaade etmeyecekleri için, ey okur üzülebilirsin, Bilderberg toplantılarına katılmam imkânsız görünüyor... Çin'den yazdığını anladığım bir okur, dünkü yazımda verdiğim internet linklerinden ulaştığı 'Bilderberg katılımcılar listesi'nde Yaser Arafat'ın, Jiang Zemin'in ve Mahathir Mohammed'in adlarını görünce şaşırmış... Portekiz'deki toplantıya (1999) Papa ile İran devlet başkanı Khatami'nin de katılacağını duyurmuştu Bilderbergçiler; herhalde çağrıldıkları halde uzak durmayı yeğledi bu iki isim... "Bunların katıldığı toplantılardan korkulur mu?" diye soruyor okurum. Bir sorusu da, "Bilderberg bu kadar önemli insanı nasıl biraraya getiriyor?" Bilderberg o çarpıcı isimleri biraraya getirebildiği için önemli; o kişilerin önemi de Bilderberg'e çağrılabilecek konumda olmalarından kaynaklanıyor... Mahathir Mohammed kaç yıldır Malezya'nın başında? İslâmcı parti PAS'tan ayırarak kendisine yardımcı yaptığı Anwar Ibrahim'i, hiç utanmadan, yüz kızartıcı bir eylemle suçlayarak cezaevine nasıl atabildi? Daha da önemli soru şu: Ülkesinin yabancı spekülatörler tarafından iflâsa sürüklendiği iddiasında olduğu halde, o iddiasını yüzüne karşı ifade ettiği Madelein Albright ve "Manipülatör" diye suçladığı George Soros gibi Bilderbergçiler ile aynı salonda nasıl bulundu, tartışmalara nasıl katıldı? Bu sorulara cevap verebilmeyi çok isterdim; ne yazık, beni çağırmadıkları ve çağırmayacakları için o konuda benden medet ummayın.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |