T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Doğu'nun Batı'sı, Batı'nın Doğu'su

Ankara'da yayımlanan Doğu Batı dergisinden sözediyorum. Taşkın Takış'ın, "tek kişilik bir ordu" veya "tek kişilik bir kurum" gibi yayımladığı ayrıksı, özgün ve öncü bir düşünce dergisinden.

Cumhuriyet deneyiminden itibaren Türkiye'de özellikle entelektüel, kültürel ve sanatsal hayat yırtıldı ve gele gele getto'lara hapsoldu. Önceden bu gettoların adı "sağ" ve "sol" sözcükleriyle ifade edilirdi. Şimdilerde, "laik versus antilaik" veya "laik versus İslamcı" sözcükleriyle ifade ediliyor.

Aslında tarihin tanık olduğu en büyük, en derinlikli ve en imaginatif medeniyet ve imparatorluk deneyimlerinden birinin mirasyedisi olan Türkiye gibi bir ülkede, entelektüel / ideolojik veya sosyo-kültürel oluşumları, ikili karşıtlıklar üzerine kur(gula)mak elbette ki, indirgemeci ve yanıltıcı bir yaklaşım olur. Çünkü ülkede tüm krizlere rağmen, hatta büyük ölçüde de bu krizler nedeniyle şaşırtıcı bir dinamizm ve canlılık var. Fakat bu dinamizm ve canlılık, farklı entelektüel kesimlerin kendi gettolarından çıkmalarına imkân tanıyan; ufuk ve zihin açıcı bir açılım gerçekleştirilmesini sağlayabilecek bir nitelikten ve görünümden yoksun.

Oysa hem potansiyel olarak, hem de fiili olarak Türkiye gibi zengin bir kültürel, entelektüel ve tarihsel derinliğe ve dinamizme sahip olan bir ülkenin kültürel ve entelektüel hayatının hiç kuşkusuz ki, derinlikli, dinamik ve münbit olması beklenirdi. Ama bu ülkenin hem entelektüel, kültürel ve tarihsel derinliğini paramparça eden, hem de toplumu olmasa bile okumuş yazmışları zıt kutuplara savuran veya hapseden ve bizi beklenildiğinin aksine zamanın ve tarihin dışına iten Türkiye'nin yaşadığı travmatik sözümona modernleşme deneyimi, bu derinliğin, dinamizmin ve deneyimin yaratıcı bir şekilde harekete geçirilmesine izin vermiyor.

Bir yandan toplumsal ve siyasi kesimleri, öte yandan da entelektüel kesimleri atomize ederek, kendi gettolarında komik bir şekilde kabilelerinin, sınıflarının, kastlarının bağımsızlıklarını (bunun adı, kör-kütük bağımlılık mı, yoksa anakronik bir bağımsızlık mı acaba?) ilan etmeye zorluyor; ve sonuçta hem toplumsal kesimleri, hem de entelektüel kesimleri birbirlerine, ülkeye, dünyaya kapatıyor; birbirlerinin, ülkenin ve dünyanın sorunlarına yabancılaştırıyor.

Böylesine derinlikli bir kültürel ve tarihsel hafızadan, toplumsal dinamizmden absürd atomlaşmaların, monolitik / dogmatik kamplaşmaların ve gettolaşmaların, dolayısıyla bir türlü farkına varılamayan sarkastik tıkanmaların, zihinsel donmaların (ve dolma'ların !) ve tuhaf kavgaların zuhur etmesi, sadece bizim becerebileceğimiz bir şey olsa gerek!

Dünyada birinin diğerine kapalı, kör ve sağır olduğu bir intelijansiyanın varolduğu başka bir ülke yok. Batı'da da, Uzakdoğu'da da, İslam dünyasında da yok böyle bir ülke. Neden? Türkiye gibi, hem içeriye (kendi dinamiklerine) hem de dışarıya (dünyaya) kapatılan ve kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığı yaşayan başka bir ülke yok da ondan. Oysa bir ülkenin aydınlarının farklılıkları bünyesinde barındıran "ortak bir aklı" varolması zorunludur. Aydınlar, ne kadar farklı yönelimlere sahip olurlarsa olsunlar, hepsi de yaşadıkları ülkenin kültürel ve entelektüel deneyimlerini ve birikimlerini aynı ölçüde ciddiye almak ve konuşmaya, bir şeyler söylemeye oradan başlamak gibi bir sorumluluğa sahip olmalıdırlar.

İşte en azından farklı entelektüel kesimler arasındaki bu absürd duvarları yıkan ayrıksı, özgün ve öncü bir dergi, Doğu Batı.

Doğu Batı'nın ayrıksılığı, özgünlüğü ve öncülüğü, hem oturduğu entelektüel ve/ya akademik yelpazenin yerinden, hem de disiplinlerarası ve karşılaştırmalı bir bilim, felsefe / düşünce ve sanat ürünleri yayımlayan bir dergi olmasından kaynaklanıyor.

Başka bir deyişle Doğu Batı, hem entelektüel konumlanışı, hem de disiplinlerarası özelliği bakımından Türkiye'de bugüne kadar başarılamamış, farklı entelektüel kesimler arasında diyalojik bir konuşma gerçekleştirmeyi başaran ayrıksı, özgün ve öncü bir dergi.

Türkiye'de farklı entelektüel / ideolojik kesimlerin birbirlerinin yapıp ettiklerine, söylediklerine kör ve sağır oldukları, deyim yerindeyse sadece "kendi kendilerine gelin güvey oldukları", "kendileri çalıp, kendileri dinleyip, kendilerinin oynadıkları", "her şeyi kendi gettolarına kapattıkları", sözün özü patolojik bir durumunun ifadesi demek olan ben-merkezciliğin hükümferma olduğu anakronik ve anormal bir ortamda diyalojik bir konuşma gerçekleştirmeyi başarmış olması, Doğu Batı'yı ayrıksı, özgün ve öncü kılıyor.

Derginin son sayısı, tıpkı öncekiler gibi burada yaptığım saptamaları doğrulayan bir nitelik ve içerikle yayımlanmış. Her sayısında bir konuyu tüm boyutlarıyla masaya yatıran ve tartışan Doğu Batı'nın son sayısında ekonomi mercek altına alınmış. Türkiye'nin tarihinin en büyük ekonomik krizinin senei devriyesinde bu kriz, Osmanlı tarihinin derinliklerine kadar uzanılarak siyasi, kültürel, toplumsal ve ekonomik uğrak noktaları açısından inceleniyor ve analiz ediliyor.

Halil İnalcık Hoca'nın, Osmanlı para politikalarını; Bülent Arı ile Canay Şahin'in Osmanlı maliye politikalarını konu edinen yazıları ile, Orhan Güvenen, Melih Celasun, Faruk Selçuk ve Erinç Yeldan'ın Türkiye ekonomisinin yaşadığı krizin kökenlerini irdeleyen yazılarını okuduğunuzda ekonomimizin zihniyet dünyasının yırtılmış haritasını ve krizin temellerinin neden öncelikli olarak kültürel ve siyasi olduğunu çok daha net bir şekilde görmeniz kolaylaşıyor.

Ezici çoğunluğunu Bilkent'li akademisyenlerin oluşturduğu ufuk ve zihin açıcı makalelerin yer aldığı ekonomi sayısında Bhikhu Parekh ile John Friedmann gibi yabancı yazarların liberalizm ve küresel ekonomiye ilişkin ciddiye alınması gereken sıkı eleştirel metinleri de yer alıyor.

Ekonominin hem tarihsel, hem de güncel sorunlarını geniş bir spektruma yayarak tartışan Doğu Batı'nın son sayısını bir solukta okuyacağınızı söylemek isterim. Nereden nereye geldiğimizin ya da gelemediğimizin "komedyası"nı ve nedenlerini Doğu Batı'dan izleyebilirsiniz.

Taşkın'ı bu tek kişilik kurum gibi ortaya koyduğu çabadan ve heyecanından ötürü kutluyor ve Doğu Batı'nın tel, fax ve e-mail adresini veriyorum: Tel: 0312-229 8672; fax: 0312-384 3437. E-mail: dogubatidergisi@hotmail.com .


20 Şubat 2002
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED