T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gündelik hayatın ideolojisi

Toplumun siyasetin "omurgası" olduğu çok sık akıllara gelmez Türkiye'de. Genelde tam tersi söylenmesine rağmen, toplum Türk siyasal hayatında çok ciddiye alınan bir kategori değildir. Siyasetin tabiatı bakımından toplumun "kurucu unsur" olduğu göz önüne alınırsa, siyasetin neden ciddiye alınmadığı ortaya çıkar. Toplumu ciddiye almayan bir tutumun, siyasetle ciddi bir ilişki kurması da mümkün olmuyor.

Siyaset kurumu, siyasetin alanının daraltıldığı zamanlarda topluma müracaat eden bir refleksle hareket ediyor, ama bu aşamanın geçildiği durumda toplum yeniden unutulmuştur.

Siyasetin toplumla kurduğu ilişkinin "organik" olmaması halinde ortaya çıkan tablonun ne olduğuna en açık örnek Türkiye'dir. Siyaset kurumu toplumla sadece "söylemsel" bir yakınlık kuruyor, ama bunu organik bir derinliğe ulaştıramıyor. Siyasetin toplumu sadece bir araç olarak istismar ettiği bile söylenebilir. Çünkü gerçek anlamda toplumu yani "toplumsallığı" sadece kendi "mesleki alanını" genişletmek üzere kullanıyor siyaset kurumu.

Siyaset, toplumla ilişkisini toplumsallığın temsilini sağlamak üzere kurmuyor. Toplumun bazı öfkelerini ya da beklentilerini istihdam etmek ile toplumsallığı temsil etmek çok farklı şeyler. Toplumdaki öfkelerin ya da kimi beklentilerin istihdam edilmesi ile toplumsallığın siyasetin ve yönetimin kurucu öğesi olması arasındaki mesafe çok fazla. "Siyasal merkez" ile "siyasal taşra" arasındaki fark da böyle tanımlanıyor Türk siyasal tarihinde.

Toplumun öfkelerinin ya da beklentilerinin araçsallaştırılması siyasetin bir oligarşik faaliyet olmasını da kışkırtıyor. Bu yolla siyaset toplumu kullanan ama topluma bir kazanım döndürmeyen faaliyet alanı olarak kalmaya devam etmiş oluyor.

Toplumsallık ise gündelik hayatın ideolojisi ile kurulacak ilişkiden geçiyor.

Gündelik hayatın ideolojisi, özgürlüktür.

Gündelik hayatı özgürleştirmeye, gündelik hayatı demokratik temelde örgütlemeye yönelmek, gündelik hayatın ideolojisine dahil olmak demektir. Gündelik hayatta özgürlük içermeyen her siyasi hareket, gerek kamu alanında, gerekse ekonomik düzeyde "kırılgan" bir siyaset üretmeye mahkum olur. Demokratikleşme ve bunu üreten siyasallaşma, gündelik hayattan türeyen ve yukarıları saran bir dinamik olarak ortaya çıkmıyorsa, her zaman kırılgan olarak kalır.

Gerçek bir demokratik siyaset ise, gündelik hayatın özgürlük taleplerinden yükselen bir siyasallaşmanın yönetim katına ulaşması ile mümkün olur. Aksi halde, toplumla siyaseti bıçakla kesen bir hattın üstünde demokratikleşme talepleri tartışılırken, hattın alt katında başka gündemler dolaşır durur.

Olması gereken, gündelik hayat ile yönetim katı arasındaki geçişliliğin dinamik bir şekilde kurulmasıdır. Gündelik hayattan kaynaklanmayan ve gündelik hayattan derinlik almayan demokratikleşme çabaları ise sadece siyasetin mesleki bir faaliyeti olarak kalır.

Siyaset, toplumu toplumsallık olarak algılamalı ve demokratikleşme bu temelden yukarı yükselmelidir. Gündelik hayatın ideolojisinin özgürlük olması ve siyasetin bunu temsil etmesi, bu demektir...


20 Şubat 2002
Çarşamba
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED