|
|
"Yeni oluşum"ların "yeni siyaset"i temsil etmesi için...
Çok sayıda "yeni oluşum" daha ortaya çıkacağa benziyor. "Yeni oluşum" olarak ortaya çıkmayı düşünen hareketlerin ortak ekseni ise hepsinin "siyasi merkez"i temsil etmek üzere ortaya çıktıklarını söylemeleri. "Merkez", Türk siyasetinde kod bir kavram. "Merkez"i temsil etmek, iktidar olabilmek için gereken "özel meşruiyet"e sahip olmak demek. Türkiye'de siyasal alan, "merkez"i temsil eden hareketlerle, "çevre"yi temsil eden hareketler arasında bölünmüş bir yapıya sahip. "Merkez", her zaman "ekonomik merkez" olarak tanımlandı. "Siyasal çevre" ise, siyasi İslam'dan Kürt hareketine, Türk milliyetçiliğinin belli biçimlerinden Aleviliğe kadar geniş bir yelpazede konumlandırılmıştır. Dolayısıyla, "merkez", siyasetin etki alanından çok, devletin/bürokrasinin etki alanında şekillenen bir çerçevedir. Bu nedenle, devlet, "merkez"i tanımlama üzerinden siyasete belli sınırlar çizer; siyasetin devleti yönetmek için gereken hangi siyaset-dışı kısıtlılıklar içinde hareket etmesi gerektiğini belirler. Böylece, partilerin iktidar olabilmek için oy almanın ötesinde siyasi pozisyonlara sahip olmaları gerektiği, siyasi hayatın bir "iç kodu" haline gelmiştir. Bu da Türkiye'de "siyasetin güçsüz olmasının", "demokrasinin kısıtlı halde kalmasının" ve "siyasetin bir toplumsal faaliyet olarak güç elde edememesinin" sebebi budur. Türkiye'de "siyasi mekan"ın kırılgan olması ve siyasi alanın sürekli daralan bir çizgi izlemesi buradan kaynaklanıyor. "Yeni oluşum" olarak ortaya çıkan hareketlerin bu denklemi "sıfırlayan" ve siyasi mekanı yeniden inşa eden bir pozisyon almaları gerekiyor. Tabii, "yeni oluşum"ları doğuran ihtiyacın "yeni siyasetler"in siyasi alana daha çok renk vermesini sağlamak olması düşünülüyorsa… Aksi halde, "yeni oluşum" adı altında ortaya çıkan hareketler, mevcut siyasi alan içinde iş bulamamış kişilerin, kendilerine bir siyasi oyun sahası açmaya çalışmaları ile tanımlı olacaktır. Şu anda gidişat bu olumsuz noktaya doğrudur. "Yeni oluşumlar", "siyaset", "değişim" ve "muhalefet" gibi kodlar yerine, "merkez", "belli siyasi hareketlerin önünü kesme misyonu" ve "devlet tecrübesine sahip siyasetçileri bir araya getirme" gibi kodlarla hareket ediyorlar. Oysa tüm bu kodlar, bugünkü siyasi çürümenin sebebidir. Türkiye'nin sosyolojik derinliği, "yeni oluşumlar"a yol açarken, bu siyasi çürüme unsurlarını saha dışında bırakan "yeni siyasetler"i talep ediyor. Yoksa sadece siyasi aktörlerin değiştiği, ama siyasi zihniyetin değişmediği bir statü talep edilmiyor. Ortaya çıkmayı düşünen "yeni oluşumlar"dan bu gerçekliği kavrayan bir siyaset üretiminin sinyalleri gelmiyor. Tam tersine "merkez"e daha çok ait olma refleksi görünürleşiyor. Böylece yıllardır sahada olan oluşumların "siyaset"in dinamiklerini tahrip eden tutumlarına karşı, "yeni oluşumlar" da "yeni siyasetler"in varlık sahasını şimdiden budamaya başlıyor. "Yeni oluşumlar"ın "yeni siyaset"i merkeze almaktan başka şansı yok. Aksi halde, her "yeni oluşum", statükoyu güçlendiren bir ters tetikleme yapacaktır. Bu nedenle, "merkez" ve "devlet tecrübesi" kodları terk edilmeli, "siyaset" ve "muhalefet" kodları üzerinden siyaset üretimi yapılmalıdır. Yoksa, "Siyasal mekan"ı yeniden kurmaya çalışmayan ve siyasi alanın genişlemesi için pozisyon almayan her "yeni oluşum", "yeni siyaset"in sahasını tahrip edecektir…
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |