|
|
Göç ve siyaset
Toplumunun varlığını unutan Türkiye, aslında bu toplumun maruz kaldığı kanamalarla, bu kanamaların yol açtığı sarsıntılarla sallanıp duruyor. Bu sarsıntılar siyasi yapının marjinalleşmesinden istikrar sorununa hemen bunalım odağının temelinde yatıyor. Güneydoğu meselesi, diğer deyişle Kürt sorunu bunlardan biri, belki de en önde geleni... Kürt sorunu gerek demokratikleşme, gerek toplumsal mutabakatların yenilenmesi, gerek uluslararası ilişkiler gerekse ülkedeki siyasi davranış ittifakları açısından yaşanan sorunların kilidini oluşturuyor, çözümsüz kaldıkça bu sorunları azdırıyor. Güneydoğu'yu bir terör alanı, Kürt sorununu bir terör meselesi olarak ele alan zihniyet ve uygulamaları bugün başka sorunların odağını oluşturmuş durumda. Örneğin bu politikaların sonucu olarak yaşanan yoğun göçün, güç ortaya çıkardığı yeni sosyal ve ekonomik sorunların, bunların siyasete yansımalarının, kimsenin umrunda olmasa da, günümüz sorunlarına devasa etkileri bulunuyor. Bu konuda sivil bilgi üretmek neredeyse yasak, bunu yapmak ya da çözüm önerilerinde bulunmak bile soruşturmaya uğramaya yol açabiliyor. Genel olarak bilinen resmi rakamlara göre 3848 köy ve mezra boşaltıldığı, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiğidir. Şükür ki, 1997'de kurulan, bugün Diyarbakır, Van, Hakkari ve İzmir'de şubeleri bulunan, Güneydoğu'daki göç sorununu merkez alan GÖÇ-DER, mevcut sıkıntıları aşarak, iki yıllık bir çalışma sonunda önemli rapor hazırlayabildi. Sorunun içyüzünü ve derinliğini görebilmek için İstanbul, İzmir, Mersin, Diyarbakır, Van ve Batman'da 2139 haneye bire bir gidilerek yüz yüze görüşmelerle yapılan ve 17845 kişiyi kapsayan bir çalışmanın sonuçlarına şimdi birlikte göz atalım. 1. Göçün en büyük nedenleri, güvenlik güçlerinin ve OHAL'in uygulamaları, koruculuk sistemi, can güvenliği, yayla yasakları ve gıda ambargolarıdır. Eğitim, sağlık, geçim sıkıntısı göçe dolaylı etki de bulunmuştur. 2. Zorunlu göçe maruz kalanların büyük çoğunluğu Türkiye şartlarında açlık sınırının altında yaşamaktadırlar. Ve hiçbir sosyal güvenceleri yoktur. 3. Yetkililer, zorunlu göç mağdurlarını gittikleri yerlerde de yalnız bırakmamışlardır. Politik nedenlerle her üç kişiden birisini ya tutuklamış, ya da gözaltına almışlardır. 4. Göç mağdurlarına gittikleri yerlerde çok az miktarda yardım yapılmıştır. Yüzde 88 gibi bir oranda hiçbir yardım görmemişlerdir. Yardımlar da genelde sivil toplum örgütleri veya belediye tarafından yapılmıştır. Devlet yardımı yok denecek kadar azdır. 5. Göç mağduru kadın ve çocukların durumu ise tam bir trajedidir. Barınma,beslenme, sağlık vb. nedenlerle göç sırasında veya sonrasında 0-5 yaşındaki çocukların % 21'i yaşamını yitirmektedir. Yani her 5 çocuktan biri ölmektedir. Temel eğitim çağındaki 06-14 yaşındaki çocuklardan yarısının okulla ilişkileri yoktur. Bunlar aile bütçesine katkıda bulunmak için sokaklarda veya düşük ücretle kaçak olarak çalışmak zorundadırlar. Kadınların durumu da bunlardan farklı değildir. 6. Yaşanan sorunlara rağmen insanlar köylerine geri dönmek istemektedir. Bu talebin oranı tüm kitle içinde yüzde 98'e ulaşmaktadır. 7. Ancak bunun hiçbir dayatma olmadan gerçekleşmesini istemektedirler. Yani yerleşim yerlerini özgürce seçmeyi istemekte, zorla boşaltılan bu bölgelerde arazilere gömülen mayınların ve savaş artıklarının temizlenmesini arzu etmekte, yayla yasağı ve gıda ambargosu uygulamalarına son verilmesini talep etmektedirler... Bunların hiçbiri yapılmadığı gibi, uygulamalar ters yönde ilerlemektedir... Şimdi sorulabilecek "soruların en tutucusu"nu soralım: HADEP ya da benzeri bir parti önümüzdeki seçimlerde yüzde kaç oy alır, Güneydoğu dışında orta ve büyük boy kentlerde patlama yapar mı? Bu neye ve kim yarar? Ve kim tarafından tahrik edilmektedir? Yanıt, ne istikamette olursa olsun size Türkiye'nin sosyal ve siyasal resmini verecektir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |