Anadolu Ajansı "Dar gelirliler, birçok gıda ürününün kırık olanını tercih ediyor" diye bir haber yapmıştı dün..

Buna göre "kırık yumurta", "peynir kırıntısı", "kırık pirinç" gibi ürünleri, ucuz oldukları için tercih ediyormuş asgarî ücretliler..

Bu haberi okurken, düşündüm..

Acaba Türkiye'nin yoksulları, ucuz olduğu için "kırık ürünler"i tercih ederken, Türkiye'nin varlıklıları, hangi tür ürünleri seçip alıyor?

Örneğin "Kırık olmayan bir demokrasi" veya "Kırık olmayan bir rekabet ortamı" konusundaki tercihler nasıl?

Bu varlıklıların bir ayağı Amerika'da, bir ayağı Avrupa'da genellikle..

Kiminin evi, kiminin yatırımı var oralarda..

Onbinlerce Türk çocuğu ve genci, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da eğitim görüyor..

Bazan kalbi hasta olan, bazan kemikleri onarım isteyenler, Batı sağlık kurumlarına gidiyor..

Yani Türkiye'nin varlıklıları, "Türkiye'nin Batı'sı"nı, yakından tanıyor..

Oralarda da büyük çoğunluklar eğitimli değil.. Oralarda da şöven eğilimliler, yobazlar, saplantılı kitleler var..

Ancak Amerika'yı, Avrupa ülkelerini, kaliteli, seçkin kurumlar simgeliyor..

Oralarda büyük tirajlı bir gazeteyi okuduğunuz zaman, hergün birşey öğreniyorsunuz..

Onların "Kaliteli gazeteler"i, asla "Kırık Medya"yı simgelemiyor..

Onların üniversiteleri özgür..

Bilim ve düşünce adamları, topluma aykırı gelen düşünceleri seslendirdikleri zaman, değer kazanıyorlar..

Kimse kimseyi susturmaya, kara listelere almaya çalışmıyor..

Borsa'da içeriden ticaret veya piyasada haksız rekabet, çok ağır müeyyidelerle cezalandırılıyor..

Oralarda kimse, başarısız politikacıları, "Aman istikrar bozulur" diye, ayakta tutmaya çalışmıyor..

Seçimin erkeni de, geçi de, "istikrarın tehdidi" olarak sunulmuyor..

Tamam.. Asgari ücretliler, "ucuz" diye, "kırık gıdalar"ı almaya çalışıyormuş..

Peki bizim "Azami Ücretliler", kendi ülkelerinde kırık olmayan hangi ürünlerin peşinde?

2-3 tane başarısız ve yeteneksiz politikacıyı, "Sayın Bakanım" diyerek yıllarca taşımak, marifet mi?

Türkiye'de iş ortamını da, düşünceyi de, siyaseti de dünya düzeyinin altına çeken isimlerin peşinde koşmakla, kırık yumurta peşinde koşmak arasında ne fark var..

"Yoksulluk", sadece düşük ücretten kaynaklanmaz ki..

Düşünce yoksulluğu, kalite yoksulluğu, cesaret yoksulluğu da, yoksulluk türleridir..

Paralarını, geleceklerini aktardıkları Batı'nın, o gelişmişliği sağlayan kurumlarının Türkiye'ye gelmesini istememek, zenginlik midir?

"Yabancı Sermaye" gelsin diye yırtınanların, "Yabancı düşünceler gelirse" diye, Türkiye'yi duvarlar arasında tutmaları, çağın en büyük ayıplarından biridir..

Burjuva olmadan milliyetçi olanların, kırık kurumlarla, çağı ıskılamasıdır bu..

ŞAKA

Sanki şahsî meselesi!.

Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği Olayı'nı da, benzetti sonunda..

"Olay"ı topluma mâl edeceğine, sanki şahsî meselesi gibi sundu.. Diğer partilere karşı, polemik malzemesi yaptı..

Mesut Yılmaz'a ve ANAP'a karşı olanlar Avrupa Birliği'ne de karşı gibi görünüyor şimdi..

Bu böyle devam ederse, Avrupa Birliği barajı bile geçemeyecek..

DEMOKRASİNİN SONU MU

"Seçim" de tehlikeli olursa...

Türkiye'nin demokrasisi zaten eksikli..

Öncelikle, "yarı-askeri bir demokrasi" bu.. 40 yılda dört kez askeri müdahale olmuş.. Milli Güvenlik Kurulu, anayasal bir güç merkezi..

Ve Genelkurmay Başkanı'nın siyasi konulardaki demeçleri, seçilmiş siyasetçilerin söylemlerinden daha ağırlıklı oluyor..

Ayrıca burada "Hukukun üstünlüğü" kavramı henüz oluşmamış.. Burada, hukukun üstünlüğü değil, "üstünlerin hukuku" var..

Zaten yasalar da, bile bile, anayasaya aykırı çıkartılabiliyor..

Sivil toplum örgütlenmemiş.. Yasaklı konular, çok fazla.. Parti kapatmak, günlük bir olay.. Siyasetçi yasaklamak doğal görülüyor ve hatta teşvik ediliyor..

Özetle, demokrasinin varlığını kanıtlayan tek olgu "seçim" burada..

Şimdi giderek "Seçim" kavramı da, Türkiye'de "istenmeyenler" listesine giriyor..

Seçim istemek, ülkede istikrarı tehdit etmekle neredeyse eş anlamlı tutuluyor..

Yani giderek, "Saddam Modeli Demokrasi" ağır basmakta..

MEHMET BARLAS

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu