|
|
Ben böyle yazı görmedim!
Bugün izninizle, şimdiye kadar yapmadığım bir şeyi yaparak bu sütunları bir köşeyazısına tahsis edeceğim. Göreceğiniz gibi köşeyazısının tamamını aktarıyorum. Bu karara varmadan önce birkaç deneme yapmadım değil; birkaç kez yazının bazı bölümlerini öne çıkararak yorumlamaya çalıştım. Ama ne mümkün! Bu öyle bir yazı ki, tek bir satırının atlanması bile "basın tarihi"ne yapılabilecek en büyük kötülüktür. Köşeyazımız 22 Mayıs tarihli Akşam gazetesinde yayımlandı. Muharririmiz Nuray Başaran, konumuz Hüsamettin Özkan. Akşam gazetesinin okuru olmasanız bile tanıyorsunuzdur. Hani sayfalarının yarısı "SUPERONLINE", "TURKCELL" ve "Genel Sigorta", diğer yarısı "YAPI KREDİ", "SHOW T.V." ve "ÇUKUROVA Holding" reklamlarıyla dolu olan gazete. Tirajı da fena sayılmaz. Hadi gelin üşenmeyin ve Başaran'ın yazısını sabırla sonuna kadar okuyun. Bana sorarsanız, memlekette işlerin nasıl yoluna sokulduğunu, medyanın ne işe yaradığını çok mu çok güzel açıklayan bir yazı bu... İçiçe geçmiş bu dünyalarla ne kadar gurur duysak azdır! Her gün iyi kötü onlarca yazı okurum, böylesiyle ilk kez karşılaşıyorum. Demek ki Türkiye buralara kadar geldi, yani buralara kadar düştü... Böylesini Ertuğrul Özkök bile kaleme alamadı! Politikada 'Dost' bir karakter: Hüsamettin Özkan
"Doygun, dingin ve içkin kişiliklerin en az bulunduğu saha politikadır desek yanılmış olmayız. Beğenilmek, gıpta edilmek ve alkışlanılmak gerekliliğinin en yoğun olduğu saha. Nefislerin kudurgan, şöhretin azgın ve fakat yüceliğin, fedakarlığın ve vefanın en kıt olduğu saha... Böylesine vahşi ve dejenere, ayak oyunlarının bol, dostlukların hançerlenmesinin kanıksandığı bir ortamda, farkında değiliz ama yüzlerce yıllık tarihimizde bile eşine rastlanmayacak bir muhteşem politik yüz ile karşı karşıyayız. Hüsamettin Özkan; Anadolu menşeli, dost vasıflı, diğergam, yüzünden tebessüm eksik olmayan, duruşu, yönelişi, duyuşu ve sezişiyle bir farklı kişilik... Yunusvari bir kızmaz adam... Öfke, gazap ve kin onun yanına hiç girmemiş gibi... Problemleri çözerken zorluk ve usanç değil, zevk ve şevk alan bir zat. Siyasetin, problem çözücülüğünün adeta sanatını inşa ediyor. Ayıplanacak, kusur aranacak bir yanı ve yönü olmamasına rağmen; isminden ve makamından bu kadar uzak birisini Cumhuriyet tarihinde, Osmanlı'da mercekle arayın. Bulamazsınız... Siyasal reklamdan fersah fersah uzak, imaja karşı doygun, makam, koltuk ve cilalanmaya küskün, şöhretten tiksinen böyle birisi şu kriz dönemlerinde Allah'ın bu millete lütfu gibi... En yakın arkadaşlarınca milletvekili ve parti teşkilatına yalan, iftira ve hakaret dolu mektup furyasında bile cevap vermeyecek kadar emin ve ikna edici... Hürrem Sultan'lara taş çıkartacak kadar etkin, kırıcı ve otoriter Rahşan Hanım'a tek bir söz veya mimikle cevap vermekten uzak. Bülent Bey'e üç kişiyken yakınlığı ne ise, şimdi de o. Çatışmanın, kavganın, kopmanın ve uzaklaşmanın uzağında. Birleşmenin, barışmanın, buluşmanın odağında birisi. 'Her kim bana düşman ise, Hak Tanrı yar olsun ona' Dercesine, hatalara ve kusurlara merhametli, iyilere, güzellere ve doğrulara yar ve yardımcı. Birbirinden çok farklı, devlet kurum ve kuruluşlarının ak çimentosu o. 10 yıllarımıza mal olmuş, binlerce gencimizin katili ideolojik ve doktriner kutuplaşmaların bir daha yaşanmamasına azimle MHP ve DSP'yi uzlaştıran yine o. İnsan merkezli, insanca ve insan için anlayış onda kişilik. Nice yıllardır Türkiye'nin Marco Paşa'sı. Hiç kızmaz mısın be adam?.. Gönülsüz müsün? Sinir sistemin pozitiviteye mi kodlandı? Bu kadar politika simsarı arasında, politikayı bir ahlaki görev gören ilginç insan. Bir düşmanı çok, bin dostu az gören bu anlayışın sahibi Hüsamettin Özkan. Ülke yönetiminin en yüce koltuğunu tüm ısrarlara rağmen elinin tersiyle itebilen zengin gönüllükte. Tanıkların ifadeleriyle sabittir ki; Oğuzhan Asiltürk'ten tutun da, Tansu Çiller'e kadar herkesin ve her kesimin cumhurbaşkanlığına uygun gördüğü bu insan, kendi elleriyle cumhurbaşkanı seçtiği insanın, siyasi etik dışı davranışında bile sadece vefası gereği kadar cevap vermiştir. Ecevit'e bağlıydı. Ecevit'e bağlılığı bir bağımlılık değildi. Bağımsız karakterli Özkan'ın Ecevit'e sadakati doğruluğundan ibaretti. Yoksa; kapaklanmak, bel büküp gerdan kırmak değildi. Herkesin sır verip, sır alamadığı bir yüksek davranış sahibi... Çatışmalardan, zıtlaşmalardan, kaynaşmalar oluşturan bir ahlak adamı. Herkese yetecek kadar sevgisi olan devlet adamı Hüsamettin Özkan. Aranılan, beklenen, özlenilen kişi..."
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |