|
|
Sıradan değildi, sıradan biri gibi yaşardı
Daima düşünceliydi... Susması, konuşmasından uzun sürerdi... Lüzumsuz yere konuşmaz; konuştuğunda ne fazla, ne eksik söz kullanırdı... Dünya işleri için kızmazdı... Kötü söz söylemezdi... Affediciliği tabii idi... İntikam almazdı... Düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer de verirdi... Kendisini üç şeyden alıkoymuştu: Kimseyle çekişmezdi. Çok konuşmazdı. Boş şeylerle uğraşmazdı... Umanı umutsuzluğa düşürmezdi... Hoşlanmadığı birşey hakkında susardı... Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınar ve ayıplardı... Kimsenin kusurunu araştırmazdı... Kimseye, hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi... Yanında en son konuşanı, ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi... Bir toplulukta bulunduğu zaman bir şeye gülerlerse, o da güler; bir şeye hayret ederlerse, o da onlara uyarak hayret ederdi... Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi... Her zaman ağırbaşlıydı... Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı... Kelimeleri, parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı... Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü; ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir, vakar ve sükunetle rahatça yürürdü... Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi... Bir gün kendisinden yaşça küçük bir dostunun omuzlarından tutarak şöyle demişti: "Sen dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi ol!" Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu... Adet üzere sarfedilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı... Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı... Fakirlerle birlikte yerdi; öyle ki onlardan ayırt edilemezdi... Önüne ne konulursa yerdi... Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı... Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı... Sabahları evinden çıkarken şöyle söylerdi: "İlahi, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım." Sıradan değildi; ama sıradan insanlar gibi yaşardı. O, Hz. Peygamber'di. Efendimizdi. (Aleyhissalatü vesselam)
Elden ne gelir?
Dün Dr. BİG biraderin derleyip gönderdiği "Tarih iki tür insan kaydetti: Tarihi yapanlar ve tarihin malzemeleri. Siz hangisi olacaksınız?" diye başlayan kısa alıntıya yer verdikten sonra bir dostumuzdan cevap geldi. - ABD Afganistan'dan sonra Irak'a saldıracaksa, benim elimden ne gelir? Diyelim ki tarihi yapanlardan olmak istiyorum, ama bu konuda ne yapabilirim? İsrail, Filistin'e bomba yağdırırken elimden ne gelir? Devlet, benzine zam yaptığında, karşı çıkabilir miyim? Tarihin malzemesi olmaktan başka seçeneğim var mı? Arkadaşımız doğru söylüyor. Fakat devleti yönetenler için durum aynı değil. En basitinden zam yapmayabilirler. ABD'nin Irak'a saldırmasına karşı çıkmaya devam edebilirler. Gerekirse koltuğu kaybetmeyi göze alabilirler. İsrail'le ilişkileri gözden geçirebilirler. Elimden ne gelir ki diyen dostumuz gibi düşünenlerse, yönetimdekileri ve yönetime talip olanları, kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirebilir ve koskoca okyanusların bile damlalardan oluştuğunu unutmadan hareket edebilirler.
Hayat sizin, kontrolü kimin?
Genç kadın, genç adamı arabasıyla havaalanına bırakıyor. Ayrılmak üzereyken, adam kadına "Haftaya görüşürüz..." diyor ve ekliyor: "Unutmadan, haftaya benimle evleneceksin, tamam mı?" Kadın, aparküt yemiş gibi sarsılıyor. Ve o sırada tok bir ses "Hayat sizin, kontrolü kimin?" diye soruyor. Ne güzel bir soru. Sonrasında kadın o emrivakinin etkisinden kurtulup, hayatının kontrolünün kendi elinde olduğunu göstermek için, "Hokus, pokus, işte Ford Fokus" dercesine, arabasının teker izleriyle koca meydana "no" yazıyor. Yani cevabı "Hayır". Etkili bir reklam; görmüşsünüzdür. Genç adam pencereden bakıp yazıyı görüyor ve çok üzülüyor. Belki de içinden "Eyvah" diyor, "ben ne halt ettim!" Amma velakin, kadın arabasıyla o yazıyı yazdıktan sonra, adam uçağın sol cam kenarına değil de sağ tarafına otursaydı; yahut ortalarda bir yere... Veya aynı yere oturduğu halde camdan aşağı bakmak yerine, yanındaki yolcuyla konuşsaydı ne olurdu? Demek istediğim, kadın nereden biliyor onun oraya oturup aşağı bakacağını?
Çocuk ve sigara yasağı
Haber ilginç: Amerikalı bir çocuk, yanında sigara içen annesini mahkemeye vermiş ve davayı kazanmış. Kadın, bundan böyle çocuğun yanında sigara içerse, onu bir daha hiç göremeyecek. Bizde böyle bir olay olmaz. Niçin olmaz? Bir çocuk, annesini ya da babasını mahkemeye verecek olsa, kendisine "yaşın küçük" denilir ve dilekçesi bile kabul edilmez.
MKP
Mustafakemalpaşaspor'da suların durulup durulmadığı
henüz belli olmadı.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |