T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Ankara pozitivist, biz İttihatçılar ise metafizikçiyiz!"

Siyaset tuhaf bir meslektir; hele hele siyaset'le din ve felsefe arasında sıkışıp kalmış olanların mesleği daha da tuhaftır. Okul kitaplarının böylesi tuhaflıkların görülmesini engellemek amacıyla yazıldığını, yazılmakta olduğunu söylersem, mübalağa ettiğim düşünülmesin; sade hakikattir! Oysa hâtırat kitapları öyle mi? Okul kitaplarına inat, satıraralarında gizlenmiş bir halde meraklılarını bekleyip duran sürprizleriyle hâtırat kitapları hâlâ bikri mahfûz vâdilerimizdendir. Nitekim fevkalade zengin anektodlar içermesine karşın hâlâ kenarda kalmış hâtıratlardan birinden, Abidin Nesimi'nin "Yılların İçinden" (İstanbul, 1977) adlı hâtıratından istifadeyle din, siyaset ve felsefe münasebetlerinin yakın tarihte ne tür zâviyelerin konusu olduğuna/olabileceğine işaret etmeye çalışacağım.

Mûtadım vechile önce metin:

- "Şeyh Bedrettin hakkındaki bilgilerimi genellikle Prof. [Şerafettin] Yaltkaya'dan öğrendim. Birgün İstanbul Sağmalcılar dolaylarındaki evinde Arap Edebiyatı Profesörü Saip Efendi, Edebiyat Fakültesi Farsça okutmanı Abdülbaki Dede Efendi, Robert Koleji öğretmenlerinden Kemal Bey ve eski İttihatçılardan Salih Bey oturmuş sohbet ediyorlardı. Herhalde bir hususu tahkik için olacak beni de yanlarına çağırdılar. Yaltkaya bana, "Osmanlı tarihinin en önemli fikir adamı kimdir? Tarihsel kaynaklar arasında Kur'an da yer alır mı?" sorularını sordu.

"Ben de "Osmanlı tarihinin en önemli fikir adamı Şeyh Bedreddin-i Simavî'dir" dedim. "Ben müslüman olmak sıfatıyla Kur'an'a inanırım. Fakat onu tarihe kaynak gösteremem. Çünkü müslüman olmayanların onu kabul etmesi mümkün değildir. Tarihin kaynağı bütün insanlığı kapsayan eserler olabilir" dedim. Bunun üzerine Yaltkaya bana şu soruyu sordu: "Bir otomobil yarışında birinci gelen otomobilin bu birincilik şerefi, bu otomobili yapan mühendiste mi, yoksa onu kullanan şoförde midir?"

"Ben de Yaltkaya'ya bunun şerefinin otomobili yapan mühendise ait olacağını söyledim. Yaltkaya da bana "Oğlum!" dedi; "Bedreddin'in öngördüğü fikir sistemi tabiatın hâdis (yaratılmış) değil, kadîm (ezelî ve ebedî) olduğunu ileri sürer. Buna göre yaratan ve yaratılan meselesi sözkonusu olamaz. "Yaratma, yaratılan ile birlikte kâimdir. Kur'an'daki, Allah'ın, dünyanın [dünyadan?] önce varolduğu görüşü zamanî değil, şerefîdir" görüşleri Bedreddin'e ait değildir; ondan önce Ebu Berekât-ı Bağdadî bu konuları işlemiştir. Buna göre Ebu Berekât-ı Bağdadî otomobil yapan mühendis, Bedreddin de şoför durumundadır."

"Yaltkaya daha sonra sözlerine [şöyle devam etti]: "Bedreddin'in önemi Mantık çalışmaları[nda]dır. Ona gelene kadar Mantık'ta kaziyeler (önermeler) 'olumlanan' (tasdikî) ve 'olumsuzlanan' (selbî) olarak incelenirdi. Bedreddin 'olasılık' (ihtimalî) önermelerini de incelemiştir. Ancak onun arkadaşı Seyyid Şerif Cürcanî de aynı şeyi yapmıştır. Bu nedenle bu ikisinin birbirinden etkilenip etkilenmedikleri, etkilenmişlerse hangisinin hangisinden etkilendiği incelemeye değer bir konudur. Bu konuda bir söz söyleyebilecek durumda değilim." (...)

"Bu arada söze Salih Bey karıştı: "Demek ki çocuklarımıza tarihin kaynakları olarak Kur'an'ı göstermiyorlar, bu da tabiidir. Çünkü Ankara pozitivisttir, biz İttihatçılar ise metafizikçiyiz. Ankara bizi tasfiye için pozitivizmi öne sürmüş ve tasfiye de etmiştir. (Bu sırada beni işaret ederek) Bu yaşta pozitivizme gelen bir çocuk, pozitivizmde kalamaz, materyalizme geçecektir. Materyalistler de pozitivistleri tasfiye edecektir. Ankara biz metafizikçileri tasfiye etmenin karşılığını kendi de tasfiye edilmek suretiyle ödeyecektir!" dedi." (s. 59-60)

Abidin Nesimi, daha sonra şu değerlendirmeyi yapıyor: - "Şunu söyleyeyim ki Salih Bey'in bu konuşmalarından hiçbir şey anlamamıştım. Ama bu konuşmayı aynen zihnimde tuttum. Uzun yıllar sonra bu sözlerin altında yatan düşünceyi kavrar gibi oldum."

Bazen söylenilen, sözü anlamakta, o sözü kendisine söyleyenden daha şanslı olabilir. Nitekim söyleyen de kavramamış, sadece kavrar gibi olmuş. Fazla söze ne hâcet, bizlerin hâl-i pürmelâli şu suâle verdiğimiz cevaptan belli olacak:

Acep Ankara, metafizikçikleri (!) tasfiye etmenin bedelini ödedi mi?


29 Mart 2002
Cuma
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED