|
|
Emekli İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya, "Eskiden Ramazan geldiğinde İstanbul'un havası tamamen değişirdi, bu mübarek ayı iple çekerdik" diyor. Çocukluk ve gençlik dönemindeki Ramazan hatıralarını anlatan emekli İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya, "İstanbullular için Ramazan'ın çok ayrı bir yeri vardı. Ramazan'ın gelmesi adeta iple çekilirdi" dedi. O günlere duyduğu özlemi saklayamayan Selahattin Kaya, eski Ramazanları, "Ramazan geldiğinde sanki İstanbul'un havası tamamen değişirdi. İstanbullular, manevi hayatlarını zenginleştirme çabasına girerlerdi" şeklinde anlattı. Eski Ramazanları anlatırken zaman zaman hüzünlenen Kaya, o günleri yaşadığı için kendini çok şanslı gördüğünü ifade etti. Cağaloğlu otomobille dolardı Gençlik yıllarında, İstanbullular'ın Ramazan gündeminin şimdikinden çok farklı olduğunu bildiren Selahattin Kaya, anılarını, "1950'li ve 60'lı yılların İstanbul'unda, hangi camide hangi hoca efendinin vaaz ettiği, hangi hafız efendinin Kur'an okuduğu konuşulurdu. İstanbullular'ın gündemi, Ramazan etkinlikleriydi. Bayazıt Camii'nin ayrı bir köşesinde, Hafız Hasan Efendi, Abdurrahman Gürses ve Enderunlu Hafız İsmail Efendi gibi ünlü hafızlar, aynı anda mukabele okurdu" şeklinde anlattı. İstanbul halkının, zamanın ünlü vaizleri Maraşlı Tahir Efendi, Urfalı Mahmut Kamil Efendi ve Beşiktaşlı Hacı Cemal Efendi gibi hocaefendilerin vaaz ettiği camilere akın ettiğini vurgulayan Kaya, sözlerini, "İstanbul'da çok az araba bulunduğu dönemde bile,Melami şeyhlerinden Maraşlı Tahir Efendi'nin Nuruosmaniye Camii'ndeki vaazlarında, Cağaloğlu otomobillerle dolardı" diye sürdürdü. Basın sözlerimi çarpıttı Beyoğlu müftüsü olduğu 1960'lı yıllarda, Ramazan ekleri için kendisiyle röportaj yapan gazetecilerin, sözlerini çarpıtarak verdiğini belirten eski İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya, "Bu durum, ciddi sorunlara yolaçıyordu. Vatandaşlar, işin doğrusunu öğrenmek için müftülüğün telefonlarına hücum ederler, bu sebeple birçok kez telefonlarımız kilitlenirdi" dedi. Pilaja gitmek oruç bozar mı ? Hiç unutamadığı bir hatırasını anlatırken tebessümlerini gizleyemeyen Kaya, "Gazetecinin biri bana, 'Denize girmek orucu bozar mı?' diye sormuştu. Ben de, 'Eğer ağzına su kaçmazsa bozulmaz' dedim. Yarınki gün, 'Beyoğlu Müftüsü Selahattin Kaya, oruçluyken plaja gitmek caiz dedi' şeklinde manşet atmışlar. Tepki telefonları birkaç gün sürdü. Muhabiri arayıp, sözlerimi niye değiştirdiğini sorduğumda, suçu yazıişlerine atmıştı" şeklinde konuştu. Yardımlar karanlıkta yapılırdı İftar çadırlarının önündeki uzun kuyrukların insan onurunu zedelediğini belirten Kaya, alınacak tedbirlerle kuyrukları ortadan kaldırmanın mümkün olabileceğini söyledi. İslam zarafetinin, fakirlere yardım yapılırken insanın izzeti nefsinin zedelenmemesini gerektirdiğinin altını çizen Kaya, Fatih Sultan Mehmet'in kurduğu vakıflara, yardımların gün karardıktan sonra yapılması emrini verdiğini de hatırlattı. HUZUR VAKTİ Ramazan , her zaman ve her koşulda büyük bir huzur verir Müslümanlara. Velev ki, dünyanın gerilim yüklü bir köşesinde idrak ediliyor bile olsa... Müslüman kardeşimiz de Keşmir'deki Camia Mescidi'nde dua ederek bekliyor iftarı. Yaşadığı coğrafyadaki hiç bitmeyen kargaşaya direniyor ve içtenlikle dua ediyor. Çünkü, herşeyin Hakk'tan geldiğini peşinen kabul eden bir milyar kişiden biri o... HİKAYE HEP AYNI
Ha İstanbul'daki bir belediye çadırı, ha Dakka'da bir camiinin avlusu... Hikaye, dünyanın her köşesinde büyük ölçüde aynı. Hele de, bu uzak diyar Asya'daki yoksul kardeşimiz Bangladeş olunca, benzeşme daha da kaçınılmaz oluyor. İftar vaktinde yiyecek birşeyi olmayan kimsesiz Dakkalı kadınlar, bir camide kurulan yardım sofrasına sığınmış, tevekkül içinde ezan sesini bekliyorlar. Sofrada bulunan mönü ise, bizlere onbinlerce kilometre öteden son derece gür bir mesaj veriyor: "Her zaman halinize şükrediniz!".
Zamanın Ebu Hanifesi İstanbul fetholunduktan sonra Ayasofya Müderrisliği, Molla Hüsrev Hazretleri'ne verilmişti. Zamanının insanları ona o kadar değer verirler, hürmet ederlerdi ki, her sabah talebeleri ve halk evinin önünde toplanır, Molla Hüsrev atına biner, talebeleri ve eve gelen esnaf da atının önünde medreseye kadar götürürler, akşam olunca da aynı vaziyette medreseden alıp evine getirirlerdi. Cuma namazını mutlaka Ayasofya Camii'nde kılan Molla Hüsrev, camiye geldiği zaman bütün cemaat ayağa kalkar ve ta en öndeki yerine varıncaya kadar oturmayıp onun oturmasını beklerlerdi. Bir defasında Hazreti Fatih de cemaatin Molla Hüsrev Hazretleri'ne bu hürmeti gösterdiklerini ve caminin içinde bile kendisine yol verip ayağa kalktıklarını görünce vezirlerine dönerek manzarayı göstermiş ve: -Molla Hüsrev zamanımızın Ebu Hanife'sidir, diyerek memnuniyetini belirtmiştir. Molla Hüsrev Hazretleri o kadar mütevazı hayat yaşardı ki, birkaç tane cariyesi ve hizmetçisi olduğu halde, kendi çalışma odasını kendisi süpürür, temizler ve kandilini dahi kendisi yakardı. Molla Hüsrev Hazretleri 1480 yılında bir Cuma günü ahirete irtihal etmiştir (rahmetullahi aleyh). İFTARA NE HAZIRLAYALIM? Kabak çorbası, Kaymaklı kıyma böreği, Ispanak kuşhane musakkası, Un helvası ÇARŞAF BÖREĞİ MALZEMELER: 1 süt fincanı has un, 1 süt fincanı pirinç unu, 3 süt fincanı süt, 1 fincan sıvıyağ, 1 süt fincanı nişasta, 2 süt fincanı şeker, 150 gr. tereyağı. YAPILIŞI: Bir tencerede yağ eritilir. Un, nişasta, pirinç unu konup karıştırılır. Karıştıra karıştıra özlenip, hafif sararınca ateş kısılır. Üzerine şeker dökülüp, üzerine sıcak süt ilave edilerek, hızlıca karıştırılır. İyice karıştırınca üzeri örtülüp, nemlendirilir. 1 dakika sonra kapağı açıp, yine karıştırılır. Sonra servis tabaklarına alınır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |