|
|
Kimin telefonu çalıyor?
Alışmadık cepte telefon durmaz diye boşuna söylemedik. Ya çaldırır, ya düşürür, yahut bir yerde unutur...
Bir şekilde kaybeder telefonu.
Fakat bazı telefonlar inatçı olur.
Onları kaybetmek kolay değildir.
Adeta sahibinin peşinden koşar.
Dolmuşta unutsa, yanındaki bağırır inerken:
- Telefonu unuttunuz...
Takside olsa, aynı durum:
- Sayın abim/sayın ablam telefon...
İşyerinde yahut evde unutmak, zaten unutmak sayılmaz.
Bir markette alışveriş sırasında cep telefonu sesi duyulduğunda, herkes kendi cebini bir yokluyor önce.
Melodi farklı da olsa, kendi cep telefonunun o küçük ekranına dikkatlice bir bakıyor.
Cevapsız arama var mı?
Mesaj gelmiş mi?
Pil ne durumda?
Anten gücü nasıl?
Tabii, bütün bunların dışında bir şey daha vardır; etrafa şu mesaj verilir o hareket sayesinde: "Ey market içinde alışveriş için çırpınan vatandaşlar... Şu anda duyduğunuz telefon sesi, benim telefonumdan gelmemektedir. Eğer benim telefonum çalıyor olsaydı hemen cevap vermiştim gördüğünüz gibi. Artık şu çalan telefon kiminse bir an önce baksın, zira kafamız şişti!.."
Bir, üç, beş... Herkes sırayla cep telefonunu kontrol ettiği halde ses hâlâ devam ediyorsa, sinirler gerilmeye başlamış demektir.
Çünkü bu telefon sesleri, şarkı melodisi şeklinde olsa bile, sinir şeylerdir. Uzatmaya gelmez.
...altı, sekiz, on...
O sırada "Kim bu salak?" diye düşünmektedir markette bulunanlar.
Derken, arayan kişiye de kızılmaktadır.
Öyle ya...
Aradığın kişi, uzun uzun çaldırdığın halde telefonu açmıyorsa, inatla devam ettirmenin ne manası vardır?
Kapat gitsin!
Demek ki o da salak!
İyi ama, ya acil bir durum sözkonusuysa?
Hayati derecede önemli bir meseleyse bu telefonu uzun uzun çaldıran...
Herkes işi gücü bırakmış, zil sesinin geldiği yere doğru dikkat kesilmişken, "Kim bu salak?" diye düşünenlerden birinin çantasından geldiği anlaşılır.
YÖNETİM DANIŞMANI
Günlerden bir gün, çobanlardan bir çoban, yollardan birinin kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Yanına bir jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inmiş.
Çobana sormuş:
- Eğer, kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?
Çoban bir adama, bir koyunlara bakmış "tamam" diye cevap vermiş.
Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış, bir NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir data base ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış.
Çobana dönmüş ve tam olarak 586 adet koyunun var demiş. Çoban "doğru" diye cevap vermiş.
"Koyununu alabilirsin".
Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş.
Bu sefer çoban genç adama dönmüş ve;
- Eğer ben senin işinin ne olduğunu bilirsem, koyunumu geri verir misin? diye sormuş.
Adam "Evet neden olmasın" demiş.
- Sen bir yönetim danışmanısın.
Genç adam "Nasıl oldu da bildin?" diye sormuş.
Çoban "Çok basit" diye cevap vermiş:
- Buraya çağrılmadan geldin bu bir... İkincisi, benim zaten bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyun alacağını söyledin... Üçüncüsü, yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun, çünkü köpeğimi aldın!..
(Murat Kayacan'a katkılarından ötürü teşekkür ediyoruz.)
TEMSİL HAKKI
Memleketin birinde seçim yapılacaktı. Seçim öncesi listeler düzenleniyordu. Parti merkezinde genel başkan bir direkifte bulundu:
- Aday listesine "Filanca Bey"i mutlaka alın!
Parti ileri gelenlerinden biri itiraz edecek gibi oldu:
- Aman Sayın Başkanım, "Filanca Bey" aptalın tekidir!
Genel başkan cevapladı:
- İyi ya! Memleketimizde hatırı sayılır nispette aptal var. Onların da mecliste temsil hakkı yok mu?
KİTAP'TAN
Allah insanlara hiç zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.
(Yunus Suresi)
mseker@yenisafak.com
|
|
|
MEHMET ŞEKER
|
|