T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hulusi Kentmen tipinde sanayici var mı acaba?

Önceki akşam İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte yemek yedik. İstanbul Sanayi Odası yani İSO, 50'nci kuruluş yıldönümünü kutluyor.

İSO başkanları genellikle yakın dostum olurlar. Bundan önceki başkan Hüsamettin Kavi, Meclis Başkanı Ömer Dinçkök, hem çok sevdiğim saydığım, hem de dostluklarından gurur duyduğum kişilerdir.

Tanıl Küçük'ün adını duyardım ama kendisi ile tanışmam mümkün olmamıştı. Önceki akşam onu da "bütün heyecanı ve sevimliliği" ile birlikte, daha yakından tanıdım. Üstelik "tartışmalı" bir ortamda, "yatıştırıcı ve yapıcı" yanlarıyla da tanımış oldum.

Başta Tanıl Küçük olmak üzere İSO yöneticisi sanayiciler çok heyecanlı. 50'nci yılı kutlamanın heyecanının yanında ayrı bir heyecan da düzenledikleri "Sanayi Kongresi" oluyor. Kongre 10-11 Aralık tarihlerinde yapılacak. Kongreye 1957 yılında İstanbul'da doğmuş bulunan uluslararası ekonomi profesörü Dani Rodrik de katılıyor. Prof Dani Rodrik İstanbul'da doğuyor ama, gidip ünlü Harvard Koleji'nden hem de "A.B. summa Cum laude" derecesi ile yani "en yüksek onur derecesi" ile mezun oluyor. İktisat alanındaki doktorasını da Princeton Üniversitesi'nde tamamlıyor. Gerçekten önemli bir ekonomi profesörü. Onun bu kongreye katılması hepimiz için şans.

Akşam yemekteki dedikodulara gelmeden önce kongre konusuna devam edelim. Kongreye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Abdullah Gül de davet edilmiş. Ayrıca kurulacak hükümetin ekonomiden sorumlu bakanları da tabiî.

Gelelim yemekte yapılan konuşmalara. İSO Başkanı Tanıl Küçük 1956 doğumlu. Yani "Türk filmlerini" iyi biliyor. Onun için konuşmasına "sanayicinin imajı" ile başladı. "Sanayici imajı, Hulusi Kentmen'in sabah 10.30'da, elinde viski bardağı ile salonda dolaştığı şekilde değildir" dedi. Doğru söyledi. Çeşit çeşit sanayici var. Benim , tanıdıklarımın hiçbiri Hulusi Kentmen gibi değil. O akşamki yemekte bulunan Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer de benim arkadaşım. Hiç onu, sırtında robdöşambr, elinde viski ile görmedim. Zaten kolay kolay içki içemez. Şekeri var çünkü.

Tanıl Küçük "1.5 yıldır kriz yüzünden sanayinin önemini unutmaya başlamıştık. İşte bu kongre ruhumuzu belki yeniden canlandıracak" dedi. Dedi ama, cevabı da, Tanıl Küçük'ün, öğrenci olarak dersine girdiği, 1943 doğumlu Prof. Dr. Asaf Savaş Akat'dan aldı. Ben üniversitede "Türkiye'yi kurtarmaya kalkıp" sınıfları ikişer ikişer okuyunca, asistanlığı sırasında benim de hocam olan gazeteci- yazar- TV yorumcusu ve profesör olan Asaf Savaş Akat, "Kardeşim sanayiciler habire ağlayıp duruyor. Allah aşkına şu kongrede ağlamayın bari" deyiverdi. Sonra da ekledi, "devletten bir şey istemeden kendimiz ne yapabiliriz konusunda kafa yorun, hep ağlamayın" diye de ekledi.

Hoca'nın bu sözlerine Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Salih Esen cevap vermeye kalkıp, "Biz daha kendimizi hocalarımıza anlatamamışız, halk nasıl anlasın" derken, pirimiz üstadımız TV yorumcusu ve yazar Ege Cansen ağbimiz hemen atıldı; "Siz Asaf'ın ne demek istediğini anladınız mı?" sorusunu patlattı.

Başladı mı size bir tartışma. Aylardır böyle sanayici- gazeteci karışımı bir davete katılmamışım. İSO'nun bu davetine özellikle hem Tanıl Küçük'ü yakından tanımak, hem de çok eski ve çok sevdiğim dostlarım, 3N Halka İlişkiler Şirketi'nden Nil Adula ve Nedim Göknil'le beraber olmak için gitmişim ama yemek hiç de beklediğim gibi gitmiyordu. Taraflar neredeyse birbirlerinin gözünü oyacaktı.

Ege Cansen Hocam bastırdıkça bastırıyor. Tanıl Küçük, "Ege Bey biz ağlamıyor sadece gerçekleri dile getiriyoruz. Ne yapalım yani? Devletten bir şey istememek için "teşvik" sözünü artık hiç kullanmıyoruz" dese de, Ege Cansen hocamın, "İla savunmanız mı lazım. İlla cevap vermek gereğini mi duymanız lazım. Bir dinleyin, bakın ne söylüyoruz" sözlerine muhatap oluyordu.

Yanımda oturan Dünya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Osman Arolat, belki de Tanıl Küçük'ü rahatlatmak için söze karıştı: "Rekabet konuşulan bir ortamda faktör fiyatlarından söz etmemek mümkün değildir. Elektrik 8 cente mal ediliyor, sanayiciye 12 cente satılıyorsa, işçiye ödenen her 100 liranın sadece 39.5 lirası işçinin cebine, 60.5 lirası devlete gidiyorsa bu konuları konuşmak gerekir, bunları konuşmayı da "ağlamak" olarak almamak lazım" dedi.

Tartışma daha sonra tatlıya bağlandı, Ben Tanıl Küçük'ü takdir ettim ve Saint-Benoit Fransız Erkek Lissesi'ni ve İ.Ü. Hukuk Fakültesi'ni nasıl kolayca bitirdiğini anladım. Asaf Savaş Akat gibi, Ege Cansen gibi hocaların karşısında "kekelemeden" durabilmek her babayiğitin harcı değildir. Bravo Tanıl Küçük'e.


19 Kasım 2002
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED