T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kaptan pilotun paraşütle atlayışı

Asker kökenli bir havacı arkadaşım, elektronik donanımların olmadığı bir dönemde, pilotların nasıl yetiştirildiğini anlatmıştı. O zamanlar öğrencilere pilotluk eğitimi tek pervaneli, iki kişilik uçaklarda verilirdi. Uçakların ön ve arka oturacak yerlerinde iki kumanda levyesi bulunur, bunun öndekini talebe kullanır, arkadakini de hoca kaptan pilot kullanırdı.

Kaptan pilot uçağın nasıl kullanılacağını öğretir, buna rağmen öğrenci bir hata yaparsa, elindeki levye ile bu hatayı düzeltirdi. Hocanın arkada oturuşu ve elinde ikinci bir levyenin bulunması, talebe için bir teminattı. Onun için uçağı uçururken, manevra yaparken ve indirirken herhangi bir telaş ve endişe duymazdı.

Uçuş kaidelerine göre, eğitim belli bir uçuş sürecini bulduğu zaman, talebenin uçuşu öğrendiğine kanaat getirilir ve uçak havada iken, kaptan pilot paraşütle atlar ve talebeye aşağıdan telsizle, hocanın artık uçakta olmadığı ve yalnız uçtuğu haberi verilirdi.

Öğrenci bir ara telaşlanır, fakat uçuşu öğrenmişse, soğukkanlılıkla uçuşa devam eder ve yere inerdi. Uçakta "yalnız uçma" deneyimini geçirmeyen hiçbir öğrenci pilot olamazdı. Talebelerden bir kısmı vardı ki, bunlar paniğe kapılır, neredeyse benzini bitinceye kadar uçuşunu devam ettirir, yere bir türlü inemezdi. Bu öğrencilere telsizle devamlı ihtarda bulunulur ve hatta korkutmak için topla da ateş edilirdi.

*   *   *

Uçuş eğitimi hikayesini dinlediğimden beri, hayatımızın birçok safhalarında, kaptan pilot-öğrenci ilişkisinin bulunduğunu düşünürüm. Ölüm bile adeta, bir kaptan pilotun paraşütle atlamasına benzer; o, geride kendisinin hayatta iken yaptıklarını idame ettirecek talebeler bırakmıştır. Bu talebeler iyi yetişmiş ise, müteveffanın yaptıklarını geliştirip devam ettirirler. İyi yetişmemişlerse, işleri batırırlar. Buna rağmen hayat devam eder, gider.

Bir aile şirketi düşünün, sahibinin ölümüyle dağılıp gider. Bazı aile şirketleri ise nesilden nesile geçerek büyüyüp gider. Bunları değerlendirirken, kaptan pilot mevkiinde bulunan aile reisinin, çocuklarını yetiştirip yetiştiremediğine, onlara güven verip veremediğine ve hatta ölümünü beklemeden paraşütle zamanında atlayıp atlamadığına bakarız.

Kendisi olmadan, işlerin yürümeyeceğine inanan dernek başkanlarından, şirket yöneticilerinden, siyasi parti liderlerinden hepsine bu olay uygulanabilir. Geride kalanları yetiştirebilmiş liderler, idareciler zamanı geldiğinde paraşütle atlar ve uçağın yeni ellerde emniyetle uçtuğunu görmekten zevk alır.

*   *   *

Fakat öyleleri vardır ki, idareyi kendinden alabilecek kadroyu yetiştirmekten hoşlanmazlar. Arkada yetişmiş bir kadro bile olsa buna güvenmezler, uçmaya devam ederler. Taa ..ki uçağın yakıtı bitinceye kadar. İşte bunlar, büyük umutlarla kurulmuş dernekleri, ticarethaneleri ve siyasi kuruluşları batıran kimselerdir. Bunlar belki uçağı uçurmayı başarmışlardır amma, uçağı yere indirmeyi başaramamışlardır.

9. Cumhurbaşkanı Demirel, Sayın Bülent Ecevit için, bu teşhisi koymuştu. Demişti ki, "Ecevit uçağı uçurmasını bilir ama, onu yere indiremez." Bu gün hükümetin durumuna baktığımız zaman "Acaba Sayın Demirel'in teşhisi doğru mu?" diye düşünüyoruz.

*   *   *

Öyle zannediyorum ki, pek az kimse bu koalisyon bozulursa kıyamet kopar diye bir endişe içindedir. Atatürk'ün yokluğunu bile yaşamış bu ülke, daha ne çok yoklukların üstesinden gelecektir. Ancak, "ben bu görevi nasıl bırakır giderim, görevimi bırakmam vatana ihanettir" gibi bir yanılgıya kapılanlar, hem kendileri hüsrana uğramışlar ve hem de çevrelerine büyük zarar vermişlerdir.

Bir şirketin, bir derneğin, bir partinin yönetiminden memnun olmayanlar elbette çıkacaktır. Buna rağmen o kuruluşların idarecileri, her şeyi iyi yaptıklarına inanarak sandalyelerinde oturmaya devam edebilirler. Ancak, bulunduğu sandalyeyi boş bırakırsa onun doldurulamayacağı inancıyla işlerine devam edenlerin durumu başkadır. Bunlar, uçaktan paraşütle atlayıp, levyeye öğrencilerine bırakacak cesarette olmayan kişilerdir.

Bu gün bütün gazeteler, dernekler hükümetin bu günkü durumunun kabul edilemez olduğunu söylemektedirler. Herkes, hükümetin yeniden yapılanması gerektiği kanaatindedir. Hatta iktidar partileri veya hükümette dahi bu kanaati taşıyanlar vardır. Fakat onların da korkusu, acaba kaptan pilot paraşütle atlarsa, uçak yoluna devam edebilir mi şeklindedir. Bu inanç, demokrasiye aykırıdır ve eskilerin dediği gibi, korkunun ecele faydası yoktur.

Medyaya bakarsanız, aşağıdan telsizle uçanlara haber veriyorlar. Öğrenciye değil, kaptan pilota "Artık paraşütle atla" diye ikaz ediyorlar. Kaptan pilot dinlemeyince ara sıra uyarı ateşi de yapıyorlar. Ancak hâlâ netice alamıyorlar.

Şurası muhakkaktır ki, zamanında paraşütle atlamasını bilemeyen kaptan pilotlar, bir gün uçaklarının yere çakılmasına sebep olabilirler.


3 Haziran 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED