|
|
Siyasetin geleceği
Dün şöyle demiştik:
Bu koşullarda ve yüzde 50'lik kararsız seçmen oranıyla seçmen davranışının tepkisel olma riski yüksek görünüyor. Toplam oy dağılımı tek ya da iki partili bir iktidarı oluşturacak hükümet istikrarını üretmekten çok uzak duruyor; siyasetin daha da bölünmesi riski sürüyor. Bunlar ilk seçim sonrasında ülkenin karşına sorunlu bir tablonun çıkabileceğinin göstergeleri. İlk seçim sonrasında muhtemelen 18 Nisan'da parlamentoya giren siyasi partilerin biri dışında (bize göre SP), tümü barajı geçecek, buna karşılık AKP'nin makul olarak yüzde 15'ler civarında bir oy almasıyla, Meclis'e iki ya da üç yeni parti daha katılacaktır..." Bu tespit, gözlem ve kanaatlerden sonra sormuştuk: Bu muhtemel tablo ne ifade eder, bunu engelleme yolları nelerdir? Bir kere bu tablo ülke yaşamının şu ya da bu noktasında iç dinamiklerin tayin edici olduğunu ya da en azından iç dinamiklerin katkısı olmadan değişim, dönüşüm, istikrar, refah gibi unsurların kolay yakalanamayacağını göstermektedir. Zira toplumu, toplumun taleplerini ve onları taşıyan siyaseti marjinalleştiren hiçbir toplum özgürlük fikriyle tanışamaz; özgürlük fikrinin olmadığı yerde yaratıcılık, denetleyici kurallar, kollektif seferberlik olmaz; bunların olmadığı yerlerde ise zenginleşme olmaz. Aynı tablo siyasetin normalleşmesinin, yani toplum-siyaset bağının kurulmasının, toplumsal siyasetin yeniden keşfedilmesinin ve devlet-siyaset ilişkilerinin demokratik bir mecraya oturmasının her tür değişim projesi için kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Zira değişim projeleri sadece yapılacaklara değil, aynı zamanda yapma yöntemine işaret eder, yapma meşruiyetini ve doğal denetim mekanizmalarını ifade eder. Meşruiyet eksikliği gerçekleştirilmek istenen sıkça rotasından sapması demektir. Katılım eksikliği ise toplumsal taleplerin tahrip edici bir hatta ilerlemesi demektir. Bu tablonun tarihten, toplumsal yapıdan, yerleşik zihniyetten gelen yapısal bazı nedenleri elbette var ve bunların bertaraf edilmesi uzun bir yol yürümeyi gerektiriyor. Ancak bu tablonun bir de konjonktürel sebepleri var. Bunların ortadan kaldırılması mümkün. Buna karşılık tersi halde yapısal nedenlerin bertaraf edilmesi konusunda yol almak imkansız. Bu konjonktürel nedenler gariptir ki bugün medya, asker ve sermaye tarafından Türkiye'nin bekasının, milli ideolojisinin temel dinamikleri olarak takdim ediliyor ve savunuluyor. Savunulan aslında şu: Devletin siyaset üzerindeki hakimiyeti, çıkar ve faydanın ilkenin önünde gelmesi, toplumsal taleplerin kendi haline bırakıldığı takdirde tehlike yaratacak olması, demokratikleşmenin belli bir aşamadan sonra toplumu bütünlüğünü tehdit edebileceği, Silahlı Kuvvetler'in hakem rolünün ülkenin geleceği için kaçınılmazlığı.. Sonuç ise şu: Siyasi partilerin hareket alanını son derece daraltan, siyasi iktidarlar üzerindeki devlet "vesayet"ini epeyce süredir "velayet"e çevirmiş olan ve dolayısıyla "siyasi partilerin toplumla bağlarını kopararak temsil krizini sürekli tahrik eden" ve kalıcı özellikler taşımaya başlayan bir zımni baskı düzeni... Karşı çıkılması gereken bu savunudur, ortadan kaldırılması gereken bu sonuçtur. Aksi halde yukarıdaki tablonun değişmesi mümkün olamaz. Olamaz zira, bu durum toplumsal taleplerin varlığını tehlike gördüğü oranda toplumsal temsilin önünü tıkayan, "değişim politika ve söylemleri yerine istikrar politikaları ve söylemlerini dayatan", bu yolla "topluma sürekli olarak kriz mesajı verilmesini sağlayan", siyasetle vasatlığı, heyecansızlığı, statükoculuğu birleştiren, siyasetin tek bir sorun üzerine odaklanmasına yol açan ve bu çerçevede "toplumsal talep dağınıklığının siyaset üzerinden birleşmesini engelleyen" bir durumdur. Yapılması gereken tek şey vardır: Siyasi partilerin kuru istikrar dilini bırakıp değişimci bir dili benimsemeleri.... Bu, hem mevcut tabloyu değiştirebilecek hem seçmenleri aynı hedefe yöneltebilecek tek yoldur. Türk siyasi tarihine bakınız; DP'den 1974'ün Ecevit'ine ve Özal'a siyasi yapıyı, iktidarları sadece büyük değişim iddialarının değiştirdiğini görürsünüz...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |