T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit iyi olsa da, bu kabul edilemez!..

Ne kadar zor bir durum bu!.. RTÜK Yasası çıkartılıncaya kadar, dut yemiş bülbül gibi susan ve "Ecevit ne büyük devlet adamı" diye yayınlar yapan Tekel Medyası Cemaati, "Ecevit'in işi nasıl olsa bitti" diye, fora yelken yayınlara başladılar..

İşi öylesine tırmandırdılar ki..

Ecevit'in hastalığından öteye, Rahşan Ecevit'in, eşinden daha yaşlı olduğunu bile vurgulamaya başladılar..

Yok efendim.. 78 yaşındaki Bülent Bey'le, 80 yaşındaki Rahşan Hanım'ın, koza misali evlerine kapanmalarına acıyorlarmış..

İşte böyle şeyler oldu..

Bir hesap etmedikleri durum, Ecevit'in iyileşip, bu yayınları okuması ve bundan sonra "bambaşka" bir kimlikle, Tekel Medyası Cemaatine yaklaşmasıydı..

Hatırlıyorum.. Geçen yıl Sabah gazetesi yöneticileri, Ecevit'leri ziyaret edip, Rahşan-Bülent Ecevit çiftinin fotoğraflarını çerçeveli olarak hediye etmişlerdi..

Zaman sanki bir rüzgâr..

Ya Hüsamettin Özkan'a yakılan yağlara ne demeli?..

Başbakanlıktaki ara odada, Müsteşar'la karşılıklı oturup, Ecevit'in yapamadığı işleri yapılır hale getiriyormuş..

Bütün hesaplar, Ecevit'in görevini bırakması veya "görevin bıraktırılması" üzerineydi galiba..

Ama dün, bu hesapları bozulmuş gibi görünüyordu..

Ecevit'le sabah görüşen DSP'liler, öğleyin basın toplantısı yapıp, "Medya densizlik" ediyor dediler.. Daha da ötesi, "Kendi gazetelerini yönetmekten aciz olanlar, ülkeyi yönetmek sevdasına tutuldular" diye konuştu Ecevit'in sözcüleri..

Ecevit de, kendi el yazısı ile açıklama yaptı arkasından.. "Ağrım yok.. Görevimin başındayım" dedi.

Görüldüğü gibi, durum traji-komik..

Bir açıdan Ömer Seyfettin'in "Yüksek Ökçeler"ine benziyor..

Konaktaki büyük hanım, yüksek ökçeli ayakkabıları ile gezerken, onun ayak sesini duyanlar, geldiğini bilerek, dedikoduyu keserlermiş.. Aileden biri, yumuşak tabanlı terlik hediye edince büyük hanıma, konakta huzur kaçmış.. Kendisinin çekiştirildiğini her dakika yakalamaya başlamış.. Sonunda tekrar yüksek ökçelere dönüp, huzura kavuşmuş..

Ecevit'in de, onunla içli-dışlı olan Tekel Medyası Cemaati'nin de, ve galiba Hüsamettin Özkan'ın da huzuru kaçtı sonunda..

Herkes, diğerinin birbiri hakkında ne düşündüğünü biliyor şimdi..

Eğer "Tekel Medyası Cemaati", gerçekten güçlü ise, Ecevit'in hasta olduğunu kabul edip, görevi bırakması şart..

Nasreddin Hoca hikayesindeki gibi..

Tabutun yanında yürürken, öldü sanılan kişi, başını kaldırıp, Hoca'ya seslenmiş..

-Hoca.. Ben ölmedim, bayıldım.. Beni öldüm sandılar.. Yıkadılar, duamı ettiler. Şimdi diri diri gömecekler.. Durdur şu cemaati, demiş..

Hoca, cenazeyi mezara götüren cemaate bakmış.. Sonra tabuttaki adama dönmüş..

-Bu kadar kalabalık cemaate laf anlatamam.. Sana Allah rahmet eylesin,  demiş..

Adeta böyle bir durum var ortada..

Ecevit "Ben iyiyim.. Yaşıyorum.. Başbakanım" diyor.

Tekel Medyası Cemaati de, "Hadi canım.. Sen bittin.. Artık başbakan değilsin" diye bastırıyor..

Hem manşetlerden, hem köşelerden bastırıyor..

Bu millet (veya Devlet) Ecevit'i mi dinler, Tekel Medyası'nı mı dinler?

Sayın Ecevit'e "Güle güle" demeliyiz galiba bu durumda..

ŞAKA

Gece silahlı gündüz külahlı!..

Bravo Oktay Ekşi'ye..
Ordu'da Köy-Kent'e gidince, açmış ağzını, yummuş gözünü..
-Bu RTÜK Yasası, özgürlükleri kısıtlıyor, demiş..
"Köy-kent"ten dönüp, "medya-kent"e gelince, yine susar herhalde..
Bu "düşünce üretimi", zor iştir..
Zemin ve zaman, iyi belirlenmelidir..

EDİTÖR'DE RAGIP DURAN

"Batı medyası, Türk gazetelerini istemedi!.."

Birey Yayınları'nın "Editör" dergisinde, Ragıp Duran'la yapılmış çok önemli bir söyleşi var..

Duran şöyle diyor:

-Küresel medya holdingleri, Türkiye pazarına ilgi duydular.. Ben de tercümanlık yaptığım için, bazılarına tanık oldum.. Batılı, Amerikalı, yahut İngiliz medya holdinglerinin temsilcileri, buradaki büyük medya holdingleriyle işbirliği yapmak için, girişimlerde bulundular. Bunlardan bazıları tuttu.. Aylık, haftalık, kadın, çocuk, müzik dergileri, Batı'da çıkanlara bir iki şey eklemesiyle, Türkçe tercümesi olarak çıktı.. Ama gazeteler konusunda yaptıkları çok kısa çalışma sonrasında, bunların gazetecilik değil propagandacılık yaptığını anlayıp, bundan bize birşey çıkmaz dediler..

"Editör"deki söyleşinde Ragıp Duran, şunları da söylüyor:

-Liberal küreselleşmenin bile bir takım çok genel kuralları var. Türkiye'deki büyük holdinglerin böyle kurallar ve ilkelere bağlı çalışma tarzına ayak uydurmaları mümkün değil. Çünkü o zaman devletin yaptığı bazı üçkağıtları da teşhir etmek zorunda kalacaklar ki, o zaman bu kendine para veren eli kesmek olacak..

"Editör" dergisindeki Ragıp Duran söyleşisinin tamamını okuyun.. Gerçekten önemli ve çarpıcı açıklamalar var.


2 Haziran 2002
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED