|
|
Tezgahta dil okulu
İstanbul'un turistik mekanları, adeta "açık hava dil kursu" özelliği taşıyor. Sultanahmet, Laleli gibi semtlerde tezgahtarlık yapan gençler başta İngilizce olmak üzere birçok dili bülbül gibi şakıyor. Dil öğrenmek için milyarların harcandığı günümüzde, İstanbul'un turistik mekanları farklı bir dil kültürüne ev sahipliği yapıyor. Anadolu'dan bir lokma ekmek içi'a gelen yüzlerce genç, ellerindeki birkaç kartpostalla turistlerin yolunu kesiyor. Hem para kazanıyor, hem de bedava yabancı dil öğreniyorlar. Türkiye'de son yıllarda artan işsizlik ve ekmeğin aslanın midesine kadar inmesi, insanları daha fazla beceri kazanmaya zorlarken, bu yöntemlerin başında ise dil öğrenmek geliyor. Dil okulları da bu ilgiyi ticari kazanca dönüştürmenin yollarını arıyor. Dil öğrenmenin diğer bir yöntemi ise turistlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde kendini gösteriyor. Hiç dil bilmeyen ya da dilini geliştirmek isteyen yüzlerce insan, tezgahtarlık yaparak hem harcama yapmadan dil öğreniyor, hem de para kazanıyorlar. Dil yoksa, iş de yok
Tezgah Dil Okulları'nın en merkezi bölgelerini Sultanahmet ve Laleli oluşturuyor. Bu iki bölge, farklı milletlerden birçok ziyaretçi ağırlaması nedeniyle birbirinden ayrılıyor. Sultanahmet ve civarı, sahip olduğu tarihi özellikler nedeniyle daha çok Avrupalı turistlerin ilgisini çekiyor. Türkiye'ye gezmek amacıyla gelen, İngiltere başta olmak üzere Fransa, Almanya ve İspanya gibi ülkelerin vatandaşları, bu bölgedeki otellerde konaklıyorlar. Alışverişlerini de hediyelik eşya üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Sultanahmet civarında hediyelik eşya alanında faaliyet gösteren dükkanların eleman seçerken tercihleri de Avrupa dillerini bilen insanlardan yana oluyor. Yetişmiş elamana ihtiyaç duyduklarında İngilizce, Almanca Fransızca gibi dilleri konuşabilen eleman alırken; lise çağındaki gençler ise harçlık pahasına da olsa, bu dükkanlarda çalışabilmek için çaba harcıyor. Çünkü buralarda 6 ay ya da bir sene çalışmak demek, en azından iki dili büyük ölçüde konuşabilmek anlamına geliyor. "No ingiliş, no türkiş" Laleli, Sultanahmet'e nazaran çok daha farklı bir kültürel ortama ev sahipliği yapıyor. Bölgenin bavul ticaretinde büyük pay sahibi olması, müşterilerinin de Slavlar ve Araplar gibi çeşitlenmesine yol açıyor. Dolayısıyla bu bölgede çalışan bir tezgahtarın Arapça, Rusça, Bulgarca başta olmak üzere 4-5 dili aynı anda konuşabilmesi gerekiyor. Buradaki mağazalar da eleman alırken, daha çok bu bölgede yetişmiş insanları tercih ediyor. Çocukluktan itibaren tezgahtarlık yapmaya başlayan bu insanlar, üç-dört yıl içinde bir kaç dile birden sahip olma fırsatını yakalıyor. Gerek Sultanahmet, gerekse Laleli'de tezgahtarlık yapan ve birkaç dil konuşabilenlerin ortak bir özelliği var: Hiçbirinin herhangi bir gramer bilgisine sahip olmaması. Yani neredeyse tamamına yakını, bildikleri dilleri sadece konuşabiliyorlar. Ellerine İngilizce, Fransızca, Rusça ya da Arapça herhangi bir yazılı kağıt geçtiğinde ise bakıp kalıyorlar. Daha ilginci ise bu insanların bir çoğunun Türkçe bile okuyup yazamamaları. Çünkü birçoğu, köyünde çobanlık yaparken, "pekiyi" ile doldurulmuş karneleri ve diplomalarının kendilerine yollandığını, kitap bile açmadan ilkokul mezunu olduklarını söylüyor.
Kartpostallarla gelen üç dil
Yaklaşık iki yıldır tezgahtarlık yaptığını belirten Erdal İpek, "Turistlere kartpostal satıyorum. Bu işe başlarken sadece ekmek parası kazanayım istiyordum. Ama birkaç ay içinde kendimi İngilizce konuşuyor buldum. Çünkü ekmeğini kazanmak için derdini anlatmak zorundasın. Bunun için de turistin ağzından çıkan her kelime beynimize yerleşiyor. Bazen çok şaşırıyorlar ve yurtdışında kalıp kalmadığımı soruyorlar. İlkokul mezunuyum. En iyi bildiğim dil İngilizce. Onun yanında Fransızca ve İspanyolca'yı da derdimi anlatacak kadar öğrendim. Ama Almanca'ya bir türlü alışamadım" diyor. İpek, 'İngilizce bir kitabı bizim için çevirir misin?' şeklindeki sorumuza ise "Abi, bizim işimiz sadece pratikte. Kitapla işimiz olmaz" diye cevap veriyor.
Turistler şaşırıyor Türkiye'yi ziyarete gelen Fransız Olivier ve Virgine Despendes çiftiyle de tezgahtar Erdal aracılığıyla konuşuyoruz. Erdal'ın, biraz İngilizce biraz Fransızca tercüme ettiği "Türkiye'de dil problemi yaşıyor musunuz?" şeklindeki sorumuza, Fransız çift şu cevabı veriyor: "Halk ile çok fazla muhatap olmadık ama, özellikle mağazalarda sorun olmuyor. Bazen neredeyse bir Fransız gibi dilimizi konuşanlarla karşılaşıyoruz" diyorlar. Veysel Gül: Çanta satıp dil alıyor 16 yıldan bu yana Laleli'de çanta satan Veysel Gül, ilkokul mezunu. Gül'ün bildiği diller ise insanı hayrete düşürüyor. Gül, 16 yıl içinde, Yugoslavca, Rusça, Polonyoca, Macarca, Arapça öğrendiğini kaydediyor. Bir dilde kendini ifade edebilmek için ortalama 5 ay gerektiğini belirten Gül, Slav dillerinin zor öğrenildiğine de dikkat çekiyor. Mustafa Kartal: Okuma yazması yok 4 dili var Yaklaşık 15 yıl önce İstanbul'a gelen Mustafa Kartal ise 12 yıldan bu yana tezgahtar. Köyünde onu ilkokul yerine, ailesinin çobanlık yapmaya gönderdiğini ifade eden Kartal, ilkokul diplomasını da öğretmenin eve gönderdiğini belirtiyor. İstanbul'a geldikten sonra doğru düzgün Türkçe konuşmaya başladığını kaydeden Kartal, konuşabildiği dilleri ise şöyle sıralıyor : Rusça, Romence, Arapça, Polakça ve Macarca. Kartal da içlerinde en iyi Rusça'yı, diğerlerini ise anlaşabilecek derecede bildiğini belirtiyor. RECEP YETER İSTANBUL
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |