|
|
İstişare Toplantısı (4)
Bildirgenin 11. maddesi, dinlerin kadınların durumunu iyileştirme yönünde önemli yönlendirmeler yaptığı ancak beşerin bu irşadlara rağmen kadın haklarını tanımada isteksiz davrandığı ve bu cinsi istismara devam ettiği ifade edildikten sonra 12. maddede kadın-erkek eşitliğinden söz ediyor: "Kitap ve sünnete göre kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik, gerekse dini sorumluluk, hukuki ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir" diyor. Eşit olmak farklı olmaya aykırı değildir. Bu sebepledir ki metinde "birbirini tamamlayan varlıklar" ifadesine yer verilmiştir; farklı olmasalardı birbirini tamamlamaları da söz konusu olmazdı. Eşitlik "ilkesel bazda" olduğu için detaylarda hem ontolojik farklılık hem de sosyal, kültürel, ekonomik şartlar sebebiyle bu iki cinsin hak ve özgürlükleri arasında –yine de adalet ve denge ölçülerine uygun olarak– farklılıklar olabilmektedir. İlke olarak kadın erkek eşitliği esas olduğu halde İslam'ın doğup yayıldığı bölgelerdeki sosyal ve kültürel çevrenin kadının hak etmediği ve dinin de istemediği bir konumda tutulmasında etkin olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bu toplantıda başörtüsü yasağına açıkça temas edilmediği sıkça ifade edildi ve bu yüzden bazı serzenişler de oldu. Ancak 14. madde "kadınlarımız ve kızlarımızın eğitim ve çalışma haklarının güvence altına alınmasını, fırsat eşitliğinden tam olarak yararlandırılmalarını, olumlu ayrımcılık yöntemiyle (erkeklerden farklı ve daha iyi imkanlar tanınarak) teşvik edilmelerini, eğitim ve çalışma imkanlarını kısıtlayan, engelleyen ya da engelleme ve kısıtlama ihtimali taşıyan anlayış ve uygulamaların yeniden gözden geçirilmesini ve gerekli düzenlemelerin yapılmasını" istemektedir. Bu isteğin içinde "başörtüsü yasağı yüzünden öğrenimi ve çalışması engellenen kadınlarımızın ve kızlarımızın problemlerine çare bulunması" da vardır. Problem yalnızca başörtüsü yasağı değildir, bu sebeple bildirgede talep de geniş tutulmuştur. 15. maddede imam nikahı meşru sayılmış, ancak kadınların haklarının zayi olmaması için resmi nikahtan sonra yapılması tavsiye edilmiştir. 16. madde kadının da evlilik birliğini sona erdirme hakkının bulunduğunu ifade etmektedir. Bilindiği gibi hakemlerin tefrikı (ayırması), kocaya mehrini iade ederek ayrılma talebi (muhâla'a), ayrılma sebepleri oluştuğunda hakime başvurarak ayrılma talebi kadının iradesiyel (koca istemese bile) evlilik birliğini sona erdirme yollarıdır. 19. madde miras paylarını değiştirmemekte, ancak dinin gözettiği dengenin bozulduğu durumlarda, karşılıklı rıza ile dengenin kurulmasını, bunun için kızlara bazan eşit, bazan daha fazla pay verme yolunu göstermektedir. Bu da dini metinlerin hem lafzına hem de ruhuna uygun bir yönlendirmedir. 20. maddede polemik konusu yapılan bir konuyu icmâ'a uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur. Buna göre kadınlar, özel hallerinde namazdan muaftırlar, orucu da –sonradan kaza etmek üzere– tutmazlar. Namaz ve oruç dışında kalan birçok ibadeti yapabilirler. Bunlar arasından "Kur'an okuma, mescide girme, hac için zorunlu olan tavafı yapma" da vardır. Bu konular asırlarca önce de ele alınmış, çoğunluğa rağmen birçok müctehid bunların caiz olduğunu söylemişlerdir (Bak. İbn Kayyim, İ'lâm, Mısır, 1955, III, 25, 34 vd; İbn Hazm, el-Muhallâ, I, 77, II, 184; İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, Taharet-abdest ve gusül- bahisleri). 21. madde, bazılarının iddia ettikleri gibi "kadınlara Cuma namazı farzdır" dememiştir; ancak haklı ve yerinde olarak kadınların da Cuma ve cemaate teşvik edilmelerini tavsıye etmiştir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |