T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ortadoğu ve parçalanmış benlik sendromu

Gazetelere yansıdığı kadarıyla Doğu İllerimizden birinde yapılan bir siyasi parti mitinginde kalabalık pekçok 'şey'e kahrolsun sloganları atarken 'evet'ledikleri tek slogan şu olmuş "Biji AB". Ne tuhaf ki Kürtçe konuşmanın bile ülkenin bölünmesi anlamına geleceğini düşünen bir kısım Türkler'in de "AB'ye evet" dediği rivayet ediliyor. Türkiye'de yaşayan ve en azından bir kısmının varlığını kendine tehdit varsayan bir kısım insanların AB'ye biji ya da evet demelerinin hikmeti ne olabilir? Buna, nelere 'hayır' dediklerine bakmadan uygun cevap vermek mümkün değil. Korku ve umutların (AB ya da herhangi bir) dış güce bağlandığı bir başka ülke hatta bölge göstermek zor. Çünkü psikolojideki bir tür kişilik bölünmesine (dividend self) benzer kendine yabancılaşmayı yaşıyor Ortadoğu. Kendi gerçeğine, kimliğine yabancılaşmanın davranış bozukluğuyla karşı karşıyayız.

Irak'taki Kürtler neden ABD'ye bu denli güveniyor? Saddam neden Halepçe katliamını işledi? Türkiye neden bölge ülkelerini bir araya getiremiyor? Bu ve benzeri sorulara verilecek cevapların tümü bir ya da birkaç dış güce bağlanmadan verilemeyecek. Fiili durum, ABD'nin askeri ve siyasi gücünün belirleyici olduğuna işaret ediyor gibi görünse de bölgenin kişilik parçalanması ortadan kalkmadıkça kalıcı bir dengenin kurulması mümkün değildir. Bölgedeki unsurlar piyon olmaya, boş hayaller peşinde sürüklenmeye devam ederler. Tıpkı parçalanmış Ortadoğu haritası gibi ki, aslında bu parçalanmışlık da bunun bir sonucu, tüm bölge benlik/kimlik bölünmesini yaşıyor. Benlik bölünmesi ortadan kaldırılmadan hem sorduğumuz 'neden' soruları ve buna verilecek absürd cevapları/beklentileri ortadan kalkmayacaktır. Tehditleri ve umutları hep dışımızda aramayı sürdüreceğiz.

Üç yabancılaşma

Bölge üç temel yabancılaşmayı yaşıyor: Tarih, kültür ve mekan yabancılaşması. Bölge halklarının kimliklerini oluşturan, bir varlık olarak hayatiyetlerini sürdürmelerini sağlayan bu üç unsurla dışa vurdukları kişilikleri arasındaki boşluk kapatılmadan ne yersiz korkulardan kurtulabilir ne sahte umutlara bağlanmaktan vazgeçebilir. Bu üç alandaki yabancılaşma bölgenin varoluş imkanlarını elinden alan, dünya önünde trajikomik duruma düşmesinin temel nedenidir. Bölgenin jeo-stratejisini belirleyen, tarih boyunca hiç bozulmamış ve bu bütünlüğü koruyabildiği oranda dengelerini kurabildiği coğrafi derinlik parçalanmıştır. Bölge halkları mekana yabancılaşmıştır, barındığı mekanın imkanlarından mahrum ve bihaberdir.

Bölgede, Osmanlı sonrası oluşturulan ve kolonyalizm sonrası somut şeklini alan siyasi yapılanma ile tarihe yabancılaşma ortaya çıkmıştır. Siyasi parçalanmışlığın bölgeye dayatılmış olması bir yana bunun 'gerçek'in yerine ikame edilmesi siyasal birimleri/halkları birbirine düşman haline getirmiştir. Bunun doğal sonucu ortaya çıkan kültür yabancılaşması umut ve korkuların kaynağını kendinde değil dışında aramaya, serap görmeye kadar götürmüştür.

ABD'nin müdahalesi, evet, petrole dayalı olarak Ortadoğu'da dengelerin (harita değişikliği dahil) yeniden kurulmasını içeriyor. Ancak bölgedeki parçalanmış benlik sendromunu ortadan kaldırmadan teşhiste ve tedbirde hayal görmeye devam edeceğiz demektir. AB'ye girerse Türkiye sıkıntılarını atacak, Kürtler ABD'ye destek verirse hürriyete kavuşacaklar. Hangisi tuhaf sizce?


15 Ekim 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED