T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yüksek Askeri Şûra

Cumhuriyet gazetesi, halâ 28 Şubat çizgisini sürdürüyor. Abdullah Gül'ün 7 subayın ihracını şerh koyarak imzalaması, bu gazetede "Başbakan irticaya sahip çıktı" şeklinde yorumlandı.

Türkiye'de irticanın doğru bir tarifi yapılana kadar, ihtilâf sürüp gidecek.

Adil yargılanma

Yüksek Askeri Şûra'da, komutanlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne atıfta bulundular. Gerçekten de, Mahkeme, Fransız Pellegrin davasını emsal göstermek suretiyle, kamu otoritesine bağlı olarak çalışan kamu personelinin işine, -özlük hakları zarar görmemek şartıyla- son verilebileceğini belirtti.

* * *

Ordudan atılan subaylar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesi (Adil yargılanma) kapsamında başvurularını yapmışlardı. Subayların üzerinde durduğu mesele, isnadın ağırlığı idi. Çünkü disiplinsizlik gerekçesiyle görevlerine son verilenler, "Bölücü/irticai eylemler gerçekleştirmekle, illegal faaliyette bulunarak, ordu içinde kamplaşma yaratmakla" suçlanıyorlardı.

Bunlar DGM'lik suçtu. Ve böyle ağır iddialarla karşı karşıya kalanlara kendilerini aklama fırsatı verilmemişti.

YAŞ kararının muhatabı olan subaylar, Avusturya'da görülen bir davaya dayanarak "cezaî isnat bile, Divan'a başvuru için yeterlidir" dediler ama, Mahkeme, Hollanda'da Engel ve arkadaşları dosyasında uygulanan kıstasları göz önüne aldı: "Tatbikatın ceza sayılması için ağırlık derecesi ve kişi üzerindeki etkisi ölçü kabul edilir" dedi. YAŞ kararı ile ihraç edilen subayların, bir ceza davasının konusu olmadıkları, sadece, disiplinsizlik sebebiyle kamu otoritesi tarafından iş akitlerinin fesh edildiği hususlarına dikkat çekti.

İrtica damgası

Aslında, irticai faaliyet dolayısıyla yapılan işlemlerde ne büyük haksızlıkların ortaya çıktığını bildiğimiz için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının adil olmadığını düşünüyoruz.

Kamu otoritesinin, disiplinsizlik sebebiyle, arada sırada bir kamu görevlesinin iş akdini fesh etmesi başka, insanları teşhir edip, damgalayarak, toplu kıyıma uğratmak başka.

10 yıl, 20 yıl hatta 30 yıl orduda görev yaptıktan sonra, birdenden bire, irticai faaliyetlerin odak noktasına oturtulduğunuzu görüyorsunuz. Hayat boyu hiçbir disiplin cezası almamışsınız, siciliniz tertemiz ama hayret, bir anda toplumun lânetlediği bir "mürteciye" dönüşüyorsunuz.

* * *

GATA'da yıllarca görev yapan Kulak Burun Boğaz profesörü Mustafa Kahramanyol örneğini vermek isterim. Kahramanyol, 3 yıl Nato bünyesinde çalıştı. Süleyman Demirel başbakanken, Balkanlarla ilgili, onun müşavirliğini yaptı. Yabancı kitaplara adı geçen bir bilim adamı.

Ama 1997'de kıyımdan paçasını kurtaramadı. "Disiplinsizlik" gerekçesiyle ordudan atıldı. (Zaten bütün YAŞ kararlarında, irtica isnadı, disiplinsizlik kelimesi ile kamufle ediliyor)

Mustafa Kahramanyol, Cumhurbaşkanı Demirel'in YAŞ kararına imza atmasına şaşırdığını belirtiyor. Oysa, tam da 28 Şubat'ın en koyu döneminde, Demirel bu kararı imzalamasa hayret etmek gerekirdi. Kaldı ki, Erbakan bile, mecburen imza atmıştı.

Demirel, Kahramanyol'u teselli ederken, "Beni, başbakan olmama rağmen 10 yıl dört duvar arasında tuttular" demiş.

Siyaseti bu korku ve endişelerden kurtarmak lâzım. 27 Mayıs'ın siyaset üzerine düşürdüğü asker gölgesi halâ silinmedi.

Özal "Bir idamlık, bir bayramlık gömleğim var" derken, geçmiş dönemin kötü hatıralarını aklına getiriyordu.

Demirel'in sözleri de bir yılgınlığın işareti sayılabilir.

Yargı denetimi

İlk defa, Abdullah Gül, şerh koymak suretiyle, farklı bir tavır sergilemiştir. "Bu karar yerinde olabilir; ama hukuken sakattır, çünkü yargı denetimine tâbi değildir" diyebilmiştir.

Türk Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde, her kuvvet komutanı, istediği ordu mensubunu disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan uzaklaştırabilir. "Öyleyse, neden, bu yetki kullanılmadan, toplu ihraçlara gidiliyor?" diye sorabilirsiniz. Sebebi açık. Çünkü kuvvet komutanı böyle bir karar verdiği takdirde, Askeri İdare Mahkemesi'ne konu intikal ediyor. Oysa Yüksek Askeri Şûra kararları, Anayasa'ya göre, yargı denetimine tâbi değil.

YAŞ kararları sonucunda oluşan mağduriyetler de göz önünde bulundurulduğunda, yargı denetiminin önemi daha iyi anlaşılıyor.

Suçlu yaftası

YAŞ kararlarıyla ordudan atılanlar toplumda karalanıyor. İşte AK Partili Ramazan Toprak'ın başına gelenler. Milli Savunma Komisyon Başkanı oldu diye gazetelerde teşhir edildi.

Ordudan ihraç edilmişseniz, İçişleri Bakanı'nın genelgesi yüzünden, belediyeler de dahil, hiçbir kamu kuruluşunda çalışamıyorsunuz. Koca profesörsünüz, Kahramanyol gibi başarılarınız uluslararası sahalarda bile tescil edilmiş. Fakat, hiçbir üniversitede görev yapmanıza izin verilmiyor.

Yargılanmadan, boynunuza suçlu yaftası asılıyor.

Anayasa değişikliği

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını da dikkate alarak burada yapılacak tek bir şey var.

Anayasa'yı değiştirmek ve YAŞ kararlarını yargı denetimine açmak.

Bugüne kadar çok sayıda partinin programında böyle bir vaad mevcuttu. Gerçekleşemedi.

AK Parti'nin de sözü var: Anayasa'nın 125'inci maddesi değiştirilerek YAŞ kararları yargı denetimine sunulacak.

Askeri İdare Mahkemesi, Yüksek Askeri Şûra kararlarının gözden geçirildiği merci olarak kabul edilse, sorun kalmayacak.


31 Aralık 2002
Salı
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED