T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R
Perdeye fantastik damga

Lafı hiç uzatmayıp, sinemada 2002 yılının özeti niteliğindeki temel yargımızı hemen en başta ortaya koyalım: Bilim-kurgu ve fantastik sinema örnekleri geride bıraktığımız yıla tartışmasız bir biçimde damgalarını vurdular. Üstüste iki "Harry Potter" ve iki "Yüzüklerin Efendisi"nin gösterime girdiği, bu da yetmiyormuş gibi "Yıldız Savaşları 2: Klonların Saldırısı"nın haftalarca beyazperdeyi kapladığı bir süreçte başka türlüsünün olması da beklenemezdi zaten... Yaklaşık 200 filmin gösterime girdiği 2002 boyunca elden bütün gişe rakamları bizleri hep aynı sonuca götürmekte. Evet, 2002'yi fantastik sinema açtı ve yine fantastik sinema kapatıyor. Geçtiğimiz günlerde gösterime giren "Yüzüklerin Efendisi: İki Kule", öyle görülüyor ki daha şimdiden yılın gişe rekortmeni oldu bile. İnsanlar artık beyazperdede gerçeğin çıplak görüntüsünü değil, kendilerini çok uzak ve farklı diyarlara götüren illüzyonları izlemeyi tercih ediyorlar.

  • ALİ MURAT GÜVEN
    Aralık 2001'de tüm dünya ile aynı anda ülkemizde de izleyicinin karşısına çıkan "Yüzük Kardeşliği"nin oluşturduğu büyük kitle histerisi, 2002'nin ilk ayları boyunca hızını kesmeden devam etti. Gişede bu filmle amansız bir yarışa giren "Harry Potter ve Filozof Taşı" ise Tolkien tutkunlarına göre çok daha küçük yaştaki bir kitleyi hedeflemesine karşın, sonuçta onları sinemaya götürmek zorunda kalan ebeveynlerden de ister istemez belli bir ilgi görmenin avantajını yaşayacaktı hasılat raporlarında...

    Ortalığın büyücüler, garip yaratıklar ve gizemli tiplerle kaplandığı bu dönemde beyazperdeye yansıyan tanıdık bir simâ, bizleri kısa süreliğine de olsa "normal sinema"ya doğru şöyle bir savuruyordu. "Büyük Hesaplaşma"nın büyük ustası Michael Mann'ın modern çağların en büyük sportif simgelerinden biri durumundaki Muhammed Ali'yi anlattığı "Ali", geride bıraktığımız yılın ilkbaharına damgasını vuran filmlerden biri oldu. Sağlam bir yapıt olan Ali, halen hayatta olan bir "uluslarüstü sporcu"nun hayatını dürüstçe anlatmasının yanısıra, başrolündeki Will Smith'in Müslümanlığı seçtiğini açıklamasıyla da bir hayli yankı bulacaktı.

    Bosna'dan müthiş bir hikaye

    2002'nin Amerikan sineması dışından gelen en büyük sürprizlerinden biri ise hiç kuşkusuz ki "Tarafsız Bölge" oldu. Boşnak yönetmen Danis Tanovic'in "en iyi yabancı film" Oscar'ını kazanan filmi, yıllar boyu süren kanlı Bosna Savaşı'nın yalnızca beş-altı saatlik bir kesitini anlatan müthiş hikâyesiyle izleyenleri büyülüyordu.

    Yılın bir diğer önemli çalışması ise Amerikalı şizofren matematikçi John Nash'in hayatını anlatan "Akıl Oyunları" oldu. Nash'ı canlandıran aktör Russel Crowe bu defa yakışıklılığıyla değil oyunculuğuyla değerlendirildi. Derken beklenen oldu ve "Yıldız Savaşları" fenomeni sinemaları kapladı. "Kuşlar: Kanatlı Uygarlık"; Baraka ve Microcosmos'un doğurduğu "sinemada belgesel film izleme furyası"ndan sonra bu türde başka yapıtlar izleme şansı bulamayan sinemaseverlere yeniden keyifli saatler yaşattı.

    Dedik ya, 2002 bilim-kurgu ve fantazinin yılı oldu, bu bakımdan yıl boyunca tuttuğumuz notlara göz attıkça karşımıza her adımda bu türün gözde örnekleri çıkıyor. Sam Raimi'nin, o bayatın bayatı çizgi roman kahramanına yeni bir yorum getirdiği "Örümcek Adam"ı, yüzbinlerce genç seyirciyi akın akın sinemalara çekti. Bilim-kurgunun baba örneklerinin sıkı bir tutkunu olarak arada sırada bizim meşrebimize uygun işler de yansımadı değil beyazperdeye. Sözgelimi, türünün yaşayan en büyük ustası Steven Spielberg'in "Azınlık Raporu"yla bu türde yine klas bir çalışmaya imza attığına keyifle tanıklık ettik.

    Bunun dışında Konuş Onunla, Insomnia, Mulholland Çıkmazı, Azap Yolu, Taraf Tutmak, Keşişen Yollar ve Orada Olmayan Adam, geride bıraktığımız yılın çıtayı atlayan önemli filmleri arasında ilk anda akla gelenler. Öte yandan, "savaş sineması" türüne ait iki önemli örneği de atlamamak gerek. Mel Gibson'lu Bir Zamanlar Askerdik ve Ridley Scott'un Kara Şahin Düştü adlı çalışmaları bu alandaki boşluğu başarıyla doldurdular geçen yıl...

    2002'NİN İZLERİ

    Yüzüklerin Efendisi 1 ve 2 /Yıldız Savaşları 2 /Insomnia /Konuş Onunla /Mulholland Çıkmazı /Azap Yolu /Taraf Tutmak /Tarafsız Bölge /Keşisen Yollar /Akıl Oyunları /Orada Olmayan Adam /Harry Potter 1 ve 2 /Örümcek Adam /Ali /Kara Şahin Düştü /Azınlık Raporu /Kuşlar: Kanatlı Uygarlık

  •  
    AH SİNEMAM, VAH SİNEMAM!
    Arada sırada yaşanan Eşkıya ve Vizontele türünden özel çıkışlar bir kenara bırakılırsa son 10-15 yıldır sürekli kan kaybeden Türk sineması, bu yıl da gösterime yalnızca 8 film sunarak bilinen "koma pozisyonu"nu sürdürdü.
    Yılın ilk Türk filmi, artık bir "ulusal komedi ikonu"na dönüşen Levent Kırca'nın yazıp yönettiği "Son"du. Olacak O Kadar ekibinin yer aldığı film, sinemamızın zayıf olduğu bir alanda, "special effect" alanında giriştiği deneylerle kayda değer bir yapıttı. "Yeşil Işık", yılın çokça tartışılan bir başka Türk filmiydi. Hülya Avşar ve Kenan Işık'ın başrollerini paylaştıkları film, öyküsündeki aksayan yönlere karşın, sinemamızın teknik açıdan Batılı örneklerle yarışabilecek işler yapma çabasının önemli bir örneği olarak dikkati çekiyordu. Bu yılın Türk Sineması açısından en şık çalışması ise hiç kuşkusuz ki "İtiraf" oldu. Her filmiyle bir "autheur sinemacı" olarak koltuğunu biraz daha sağlamlaştıran Zeki Demirkubuz'un bu filmi, beyazperdede biraz geç keşfedilen tiyatro kökenli değerlerimizden Taner Birsel ve Başak Köklükaya'nın performanslarıyla 2002 listesinin en tepesine adını hakkıyla yazdırıyordu.
    Medyada büyük bir reklâm bombardımanıyla desteklenen "Mumya Firarda", oyuncularından öyküsüne dek "dağ fare doğurdu" deyişinin görkemli bir örneğini oluşturuyordu. Hamurunda oyunculuk bulunmayan kimi popüler simalara sırf o sıradaki gençlik trendlerini dikkate alarak lüzumundan fazla önem atfeden yönetmen Erdal Murat Aktaş, hiç de iyi harcanmayan bir 2,5 milyon doların müsrif patronu olarak sinema tarihimize geçti. Dilimize pelesenk olan "Sinemamızda neden doğru düzgün bir araba patlama sahnesi olmaz be kardeşim" sitemi de, filmin aksiyon sahneleriyle birlikte son buldu.
    Tarkovsky'imiz yolunda
    Türk sinemasının "nirvanaya yaşça biraz erken ulaşmış Tarkovksy'si" olarak gördüğümüz Nuri Bilge Ceylan, bu yıl "İtiraf" ile birlikte adından en çok söz ettiren ikinci önemli yapıtın ardındaki isimdi. Başrol oyuncusu Mehmet Emin Toprak'ı talihsiz bir trafik kazası sonucunda kaybettiğimiz "Uzak" filmi, Ceylan'ın bildiği yolda kararlılıkla ilerleyişinin yeni bir kilometre taşı olarak belleklerimize kazınıyordu. Bu yönetmenin sineması, tıpkı nadide antika eserler gibi gelecekte bugünkünden çok daha yüksek bir saygı görmeye ve o oranda da daha fazla değer kazanmaya aday.
    Ümit Ünal'ın "9"unun ise gerek kullandığı yeni teknoloji, gerekse anlatım tekniği açısından geride bıraktığımız yılın en önemli sinemasal deneyi olduğunu söyleyebiliriz. Türk Sineması'nın 2002'de gösterime girme şansı bulabilen son temsilcileri ise Sır Çocukları ile Kolay Para oldu. Her ikisi de çift yönetmenli olan bu filmlerden "Sır Çocukları" büyük kentlerimizin çok ciddi bir sorunu olan sokak çocukları meselesine çeviriyordu projektörlerini. Diğer film "Kolay Para" ise, filmlerde televizyon yıldızlarından medet ummanın boş bir beklenti olduğunu bir kez daha gösterdi. Film bu anlamda iki genç yönetmen için hiç de güçlü bir ilk adım olmadı. Gerçi sinemamızın psikolojik gerilim ve aksiyon türündeki projelere de ihtiyacı var, ancak daha sağlam senaryolar ve daha oyuncu bir kasting ile.
    31 Aralık 2002
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED